Şehir efsanelerini aratmayacak şekilde yıllardır dillerde dolanan, “Shameless Türkiye’ye uyarlanıyor” söylemi sonunda gerçek olmaya hazırlanıyor. “Hayaldi gerçek oldu” mottosunu hayata geçirmeye hazırlanan Med Yapım, daha öncesinde yine bir uyarlama olan Umutsuz Ev Kadınları’nın da senaryosunu yazan Meryem Gür’le anlaşmayı imzalamış bile. Pekâlâ, yıllardır ilgi ile takip ettiğimiz ve hali hazırda 8.sezon onayını alan Shameless, Türk televizyonlarına uyarlanabilir mi? Dilerseniz, bir beyin jimnastiği yapalım ve bu sorunun cevabını hep birlikte arayalım.
Malumunuz daha öncesinde birçok yabancı dizinin uyarlamasını ekranlarımızda gördük. Dawson’s Creek (Kavak Yelleri), The O.C. (Medcezir), Gossip Girl (Küçük Sırlar), Monk (Galip Derviş) hatta televizyon tarihimizin gelmiş geçmiş en iyi dizilerinden biri olarak kabul gören, Tatlı Hayat dahi The Jefferson isimli bir Amerikan dizisinden uyarlama. Ee yurtdışında hazır tutmuşu varken, orijinal format yaratmakla kim uğraşsın!
Gel gelelim Shameless’a. Acaba onlar bu uyarlama furyasının doğru bir parçası olabilir mi? En sonda söylenmesi gerekeni en başta söyleyeceğim; işleri oldukça zor. Bunun birçok nedenini saymak mümkün ancak en önemli değişkenler olarak; Shameless’ın kara mizahı andıran anlatım dilini ve çarpık aile tanımının sözlük karşılığı olan Gallagher’ları başa yazabiliriz.
Dizi takipçilerinin de çok iyi bildiği üzere, Frank Gallagher’ın başı çektiği bu aile; Chicago’nun varoşlarında yaşayan ve kendi dertleriyle boğuşan birçok uç karakteri içinde barındırmaktadır. Alkolik ve çulsuz baba Frank, nemfomanyak seviyesinde seyreden (son sezonlardaki uslanmış görünen halini bir kenara koyuyoruz) anaç abla Fiona, eşcinsel Ian, zeki ama çalışmıyor sınıfının medarı iftiharı Lip, anne olmak için deliren Debbie, uyuşturucu baronundan hallice beyaz çikolata Carl ve ailenin en sevimli bireyi küçük Liam. Saydığımız karakterleri bize sevdiren özellikler bu noktada oldukça büyük önem teşkil ediyor. Bir Amerikan dizisi içerisinde bizi güldüren ve daha da önemlisi ekrana bağlayan bu aşırılığı, bir Türk dizisi içerisinde düşündüğümde; açıkçası benim tüylerim diken diken oluyor.
Çocuklarını zerre umursamayan, yemek paralarını çalıp alkole ve uyuşturucuya yatıran, hatta alkol parasını denkleştirebilmek için kendi öz çocuğuna hırsızlık yaptıran bir baba figürünü bizim ülkemizde üçüncü bölümün sonunda linç etmeleri kuvvetle muhtemel. Bu nedenle şimdiden Frank rolünü kabul edecek yürekli oyuncuya kolaylıklar dilerim. Tabii konusu açılmışken, bu figürün bizim ülkemizde yapılmışı da var. Şemsi İnkaya’nın hayat verdiği Üvey Baba. Usta oyuncu zamanında gaddar baba rolüne öylesine destansı bir şekilde hayat vermiştir ki, hala kötü baba dendiğinde ilk olarak akla o gelmektedir.
Tabii olayın özü yalnızca Frank ile sınırlı değil. Neredeyse her bölüm bir sevişme sahnesi olan Fiona’nın yükleneceği misyon da uyarlama versiyonda çok önemli. Eğer ki onun yalnızca anaç tarafı ön plana çıkarılıp, özgür kız tarafı rafa kaldırılacaksa, yaratılacak karakterin altı en baştan boş kalacaktır. Nitekim Shameless yapısı içerisinde, Fiona’nın maceralarının ne denli büyük bir alan kapladığını düşündükçe durum daha da düşündürücü bir hal alıyor.
Karakterleri bir kenara bırakıp, Shameless anlatısının özgünlüğüne döndüğümüzde ise bizi daha büyük bir tehlike beklemektedir. Böylesi aşırılarda gezinen bir hikâyeyi sevmemizi sağlayan en önemli husus, şüphesiz her daim hissettiğimiz kara mizah sosu. Burada sorulması elzem olan soru şu; bizim televizyon izleyicimiz kara mizahı ne ölçüde hazmedebilir? Evlendirme programlarının ardı arkasının kesilmediği, 11.yılında hala ratinglerde birinci gelen Arka Sokaklar’ın olduğu bir televizyonda, açıkçası böyle bir kara mizah anlatısının hiç şansı olabileceğini öngörmüyorum.
Pekâlâ, neden Shameless tercihi? Hayranlıkla izlediğimiz ve uyarlaması daha kolay gerçekleşebilecek birçok dizi varken neden Gallagher’ları Türkleştirmeye çalışmak? Aslında cevap, sorunun içinde gizli. Gallagher oldukları için. Esasen onlar, birbirinin arkasından iş çeviren, türlü entrikaları her bölüm önümüze getiren bir aile. 2 sezon boyunca Behlül’ün yengesiyle olan ensest ilişkisini soluksuz izleyenler, Frank’in oğlunun sevgilisiyle yatmasını, çıtır çerez olarak karşılayacaktır diye düşünülmüş olmalı. Ancak durumun özü hiç de bu kadar basit değil.
Evet, Gallagher’ların her bölüm heyecan dolu entrikalarını izlemek mümkün. Ancak Shameless en başta Amerikan kültüründen ve kara mizah unsurlarından beslenen bir hikâye. Böylelikle Frank’in yaptığı aşırılıkları bir güldürü unsuru olarak ele alabiliyor ve Chicago’nun varoşlarına göre bir mantık çerçevesi içine yerleştirebiliyoruz. Ama bu hikâyeyi Türkiye’ye uyarlamak intihardan farksız bir durum olacaktır. En başta bizim kültürümüz ya da televizyon izleyicimiz böylesine uçlarda dolaşan karakterleri kolay kolay kabul etmeyecektir. Kaldı ki bu karakterlere değil gülmek; haline acıyıp, ağlayanlar dahi çıkacaktır. Bu da şimdiden efsane statüsüne yerleşmiş bir diziyi, Türkiye şartlarında pespaye bir duruma sokmaktan öteye geçemeyecektir.
Türkçesi “Utanmazlar” olan ve cinselliği merkezine alan bir hikâyeden filizlenen Shameless’ı, ülke televizyonlarına uyarlamak; en başta cesur bir hamleymiş gibi dursa da büyük fotoğrafa baktığımızda hayalcilikten öteye geçebileceğini söylemek zor. Gallagher’lar Türkiye’deki uyarlama furyasının içine nasıl katılacak bunu ilerleyen zamanlarda daha net göreceğiz ancak dizi fanatiklerinin bu duruma tepkisiz kalmayacakları da aşikâr. Hep birlikte izleyip, görelim…
Liam’ı Suriyeli biri canlandirmasin da ..