Sinemayı modern bir şehre benzetecek olursak porno endüstrisi her zaman kanalizasyonun oralarda bir yerdedir. Kimse mecbur kalmadıkça oraya inmez. Orada yaşayan kimse de yukarı çıkamaz. Traci Lords gibi bazı B filmlerinde oynayarak porno kariyerini sonlandıran şanslı isimler bile her zaman o kokuyu üzerlerinde taşır.
Bu satırların yazarının pornoyla bir derdi yok… Bilirim ki her yetişkin Türk hayatında en az bir kere böyle bir film izlemiştir. Merak ya da başka bir şey… Porno var çünkü insanlar olsun istiyor. Türk sinemasının da pornoyla bir macerası vardır elbette.
Hatalı bir genelleme ile 1975-80 arası yükselen “seks furyası” filmlerine porno yakıştırması yapılır. Ancak bunlar İtalyanlarınkine benzer kaba-saba soft cinsel komedilerden başka bir şey değildir. Türk sinemasının pornoya bulaştığı yıl 1979’dur ve şu an pornocu olarak adı çıkmış bir sürü ismin uzak durduğu bir alan olarak kalmıştır. Elbette hepsi birden ‘pornocu’ ilan edilen 70’lerin seks kadınlarına furyanın bitiminden sonra asla sinemada varolma hakkı tanınmadı. Bir kez daha gördük ki; kadının adı yok, adı çıkanın da canı çıksın!
Yine de kariyerine porno filmlerde rol alarak başlayan oyuncuların en şanslı ve belki de en yeteneklisi Almanya’da yaşayan bir Türk kadını olan Sibel Kekilli’dir. Burada kısa bir not düşmek isterim. Porno filmlerde oynayan insanların ihtiyaçları diğer oyuncuların da en büyük motivasyonu olan ‘para’dır. Kimse seks manyağı olduğu için porno çevirmez. İzledikleriniz roldür, performansın sahibi sadece ‘oynamaktadır’
Oyunculuğa tamamen mecbur kaldığı için başlayan Sibel Kekilli’nin kendisi dahi bugün geleceği noktayı hayal edememiştir diye düşünüyorum.
1980’de Almanya’nın Heilbronn kentinde dünyaya gelen Kekilli, babası fabrikada işçi, annesi de temizlik işinde çalışan bir gurbetçi ailesinin kızıydı. Oldukça sıradan hayalleri olan bu kadının oyunculuk gibi bir düşü olmadığı gibi porno filmlerde oynamasının tek sebebi, boyunu aşan kredi borçlarıydı. Bu yüzden intihar eden insanları düşününce “Neden”? sorusu da geçerliliğini yitiriyor.
20 yaşında, Stephan adlı bir Alman erkek arkadaşı olan Kekilli, onunla evlenmeyi de kafasına koymuştu. Doğup büyüdüğü Heilbronn’un en görkemli salonunda dünyaevine girmek ve evinin kadını olmaktan başka da derdi yoktu.
Evlilik töreni ve sonrası için yeterli para olmayınca da bir an önce evlenmek isteyen Sibel ve Stephan soluğu bir bankada alıyor ve düğün masrafları için 15.000 €uro tutarında bir kredi çekiyor. Türk düğün geleneğine güvenen çiftin bu paranın geri ödenmesi konusundaki en büyük beklentisi düğünde takılacak takılar…
Sibel ve Stephan’ın düğünü yapılıyor ancak konsolosluktan beklenen kağıtlar bir türlü gelmeyince gerçek bir evlilik akdi gerçekleştirilemiyor. Düğün ve eve alınan mobilyalar çifti büyük borca sokar. Stephan’ın bir bankaya yüklü miktarda borcu çıkınca da işler iyice içinden çıkılmaz bir hal alır. Kekilli’nin kağıtları gelir ve Alman vatandaşlığına geçer ancak para yüzünden iyice yıprandığı için nikah yapmak istemez ve bir süre sonra da ayrılırlar.
Bu arada belediyede çalışmaya devam eden Sibel Kekilli, borçların altından kalkabilmek için pazarda sebze ve meyve satıp annesiyle birlikte evlere temizliğe gider. Para bir türlü yetmeyince o da daha karanlık bir yola girer ve az ama garanti para demek olan porno filmlerde oynar. Sonradan “en çok ailemi utandırdığım için üzgünüm” dese de borçlarından kurtulmak için başka çaresi yoktur.
Sibel Kekilli’nin porno sektöründeki macerası 8 ay kadar sürer. Bu kısa sürede seri olarak çekilmiş, hala internet uzayında gezinmekte olan 15 kadar filmde rol alan ve bölüm başı 300 Euro alan Kekilli bu sayede borçlarından büyük ölçüde kurtulur ancak kendisini tüm oyunculuk kariyeri boyunca takip edecek laneti de başlatmış olur.
[box type=”info” align=”” class=”” width=””]
Oyuncunun kısa ama verimli porno kariyeri şu filmlerden oluşmakta: Lollipops 16, Tierisches Teenie-Reiten, Diva-Diva, Euro Mädchen – Amateure intim 11, Süsse Teeny-Träume, Sextrip – Heisses Pflaster Amsterdam, Casa Rosso, Die megageile Küken-Farm, Die verfickte Praxis, Teeny Exzesse 68 – Kesse Bienen, Hotel Fickmichgut, Auf frischer Tat ertappt, Ein Sommertagstraum, 2002 wilde Sex-Nächte, Junge Debütantinnen 19: Deutsche Debütantinnen – Hart & herzlich…[/box]
Ama bazen şans döner ya, 70’ler Yeşilçam melodramlarındakine benzer bir şekilde, Fatih Akın tarafından bir gün sokakta alışveriş yaparken keşfedilir! O sıralarda Duvara Karşı için 20 yaşlarında bir Türk kızını arayan Akın, 350 aday arasından onu seçer. Böylece Kekilli’nin hayatı kelimenin tam anlamıyla değişir.
Kekilli, rol için seçildikten sonra Akın’a porno deneyiminden söz eder ancak derdi sinema yapmak olan yönetmen bunun önemi olmadığını söyleyince sorun kalmaz ve böylece Sibel Kekilli için bir tür Tarantino dokunuşu* gerçekleşmiş olur.
Duvara Karşı filminin yayınlanmasından kısa bir süre sonra, Alman bulvar gazetesi Bild-Zeitung daha önce Dilara sahne ismiyle rol aldığı pornografik filmleri ortaya çıkarır. Bu haber büyük bir skandala neden olur ve Bild-Zeitung gazetesi Alman yayıncılar öz denetim enstitüsü Deutscher Presserat tarafından sert bir şekilde eleştirilir ancak Sibel Kekilli’nin adı çıkmıştır bir kere!
Genç oyuncu Duvara Karşı ile Almanya’nın saygın ödüllerinden Bambi de dahil bir çok ödül kazanır ancak “gurbetçi dayanışması” Kendini bu kez oldukça sevimsiz bir şekilde gösterir. Avrupa’nın en büyük Türk porno film şirketi olan Trimax’ın sahibi Şevket Şahin, basın yoluyla Sibel Kekilli’ye film teklifinde bulunarak ‘‘Sibel hanım’a, eğer kabul ederse, bizim çevireceğimiz bir filmde başrol teklif ediyorum. normal fiyattan 5 kat fazlasını, yani günlüğüne 2 bin euro vermeye hazırım’’ diye konuşur.
Sibel Kekilli çekememezlikle yükselen ve kolun kırılıp yen içinde kalamadığı bu tartışmalara cesur ve özgür bir kadın olarak kulaklarını tıkadı ve nitelikli projelerde Ömer Uğur’un yönettiği Eve Dönüş filminde Mehmet Ali Alabora ile birlikte oynadı. Çek yönetmenler Dana Vávrová ve Joseph Vilsmaier’in Der letzte Zug (Son Tren) adlı filmlerinde rol aldı. Oyuncunun çevirdiği diğer sinema filmleri arasında ise: Kebab Connection, Fay Grim, Ayrılık gibi yapımlar var.
Sibel Kekilli, Tony Laine’in yönettiği Pihalla adlı romantik komedide de başrolü üstlendi. Finlandiya’nın tanınmış oyuncularından biri olan Mikko Leppilampi ile kamera karşısına geçen Kekilli, filmde, bir iş adamının karısıyken park bekçisine aşık olan Laura adlı kadını canlandırıyordu.
Elbette yaşanan herşey ve kendi toplumu tarafından hakir ve kirli görülme duygusu oyuncu tarafında kültürel bir reddediş yaşanmasına yol açtı. Hürriyet gazetesinde verdiği bir röportajda, “Kendimi Türk’ten ziyade Alman olarak görüyorum. Yüzde 10 Türk hissediyorum. Ailemin memleketi olan Kayseri’ye en son 15 yıl önce gittim. Köyde elektrik yoktu ve alaturka tuvalet kullanıyorduk. Bugün o tecrübeleri edindiğim için mutluyum. Ama Kayseri ile ailemin memleketi olması dışında hiçbir bağım kalmadı. Benim memleketim Hamburg-Ottensen.” Diyerek yaşadığı kırgınlığı dile getiriyordu genç oyuncu…
Onu tekrar şaşırtıcı bir şekilde karşımıza çıkaran ise HBO’nun sansasyonel epik-fantastik dizisi Taht Oyunları / Games of Thrones oldu. Yapımın ikinci sezonunda Lannister hanesinden karizmatik ve cüce Tyrion Lannister’in sırlarla dolu gözdesi Shae olarak maceraya katılan Sibel Kekilli’nin performansı dizinin uyarlandığı romanın yazarı George R.R. Martin tarafından da övülüyor. George R. R. Martin, rolü pek çok kişinin okuduğunu ama karakterin özelliklerini sadece 3 kişinin anlayıp yansıtabildiğini, onların içinde de Sibel Kekilli’nin öne çıktığını söylüyor. Hatta Kekilli’nin aksanını diziye uydurabilmek için kitapta Westeroslu olan karakter biraz değiştirilmiş. Çeşitli Avrupa dizilerinde bölüm oyuncusu olarak karşımıza çıkan Kekilli’nin TV üzerindeki en ciddi sınavı şimdilik bu dizi…
Tabi yetenekli oyuncunun laneti de onunla birlikte yürümeye devam ediyor. Dizide rol almasından sonra medyada çıkan “Sibel Kekilli Game of Thrones’un cücesiyle sevişti” haberleri hala kendisinin oyunculuk değil de sevişme performanslarına dikkat ettiğimizin göstergesi…
Sibel Kekilli, Ne Adam Ama (What a Man) filminde de başrol üstleniyordu. Kız arkadaşı tarafından terk edildikten sonra artık bir şeyleri değiştirmeye karar veren umutsuz bir erkekten, kadınların ilgisini çekecek, güven veren, modern bir erkek yaratmak için yola çıkan ve ona bu işin püf noktalarını sonuna kadar öğretmeye kararlı Nele karakterinde dişiliğine yakışan bir rolde…
Kekilli pornoyla başlayan sinema kariyeri için pişman ancak ortada özür dilenecek bir şey olduğunu da düşünmüyor. Yine bir röportajında “Porno filmlerde oynamayı isteyerek ya da planlayarak yapmadım. Çok çalışıyordum, ölüyordum yorgunluktan. Bu değişik işlerden sonra yoruldum ve daha az yorularak aynı parayı kazanmak istedim. Onun için porno film sektörüne girdim. Ben sadece kısa zaman çalıştım bu sektörde. Bu bir kere olmuş bir şey ve silinmeyecek kötü ve değersiz bir tecrübeydi.” diyor.
Kredi borçlarını ödemek için porno filmlerde rol almak zorunda kalmak ve sonunda dünya vizyonuna çıkan filmlerde başrol oynamak. Kapitalizmin zalim başlangıçları ender de olsa ‘mutlu son’lara yol açabiliyor. Öyle değil mi?
[box type=”shadow” align=”” class=”” width=””]
*Tarantino dokunuşu: Quentin Tarantino’nun filmlerinde oynattığı tamamen unutulmuş Hollywood yıldızları ve B film oyuncularının yeni bir sıçrama yaşayarak kariyerlerinin en parlak dönemini yaşamaları durumu… David Carradine, Michael Madsen, Sho Kosugi, John Travolta, Pam Grier gibi isimlerle örneklenebilir.
[/box]
[box type=”shadow” align=”” class=”” width=””]
Derlemede Yararlanılan Kaynaklar: Hürriyet gazetesi – Sibel Kekilli röportajı – Hayali İcraat – Game of Thrones Dizisi – Ekşi Sözlük Sibel Kekilli maddesi
[/box]
eline saglık güzel yazı olmuş