Türk korku sinemasını “Dabbe’den öncesi ve sonrası” diye ikiye ayırmak mümkün. 2005 yılında, o zamana kadar çekilmiş yerli korkuları (asla sinemada gösterilmemiş ucuz video işlerini saymazsak) saymak için bir elin parmakları yetiyordu. Sonra Hasan Karacadağ geldi ve Kairo (Pulse) replikası ilk Dabbe filmi ile Türk sinemasında yeni bir alt tür yarattı: Cin korkusu!
Dabbe iyi bir film olmamakla birlikte çok doğru bir çıkış noktası yakalamıştı ama bu türde benim asıl dikkatimi çeken filmler hep Alper Mestçi’den geldi. İlk Musallat filmi beni çok umutlandırmıştı ancak Mestçi’nin ilgisi her zaman korku türüne olmadı. Alper Mestçi beni bu konuda çok şaşırtan bir sinemacı… Çektiği komedi filmlerinde orijinal bir şey yakalayamıyorum, beğenmiyorum ve bunu eleştirilerimde dile getiriyorum ancak söz konusu bir korku filmi olunca, Alper Mestçi asıl gücüne kavuşuyor. Bunu bir kez daha gördüm.
Siccin, Alper Mestçi’nin son filmi… Yönetmen, bir kez daha Türkleri korkutanın ne olduğunu bilerek yola çıkıyor. Bir Asya ve doğu topluluğu fertleri olarak kurt adamlar, vampirler fantastik olarak keyif verse de asıl korktuğumuz şeyin doğaüstü fenomenler ve özellikle de cinler olduğu çok açık. İnsanlara musallat olan cinler, ifritler ekmeği bundan sonra da yenecek bir korkutma figürü olarak karşımızda.
Siccin, büyünün uygulama kısmına yoğunlaşıyor, iyi de yapıyor. Genelde bu sekanslar “haydi tamam” diyerek geçiştirilir ancak bu kez büyü yaptırma ritüeli en başından, sonucuna kadar usta işi sekanslarda gösteriliyor. Böyle olunca da perdede “çarpılan” birini gördüğünüzde çok daha fazla etki alıyorsunuz. Tebrikler!
Alper Mestçi, sadece iyi görüntüler yakalamak ve bunları sıkıcı olmayan-hatasız bir kurguda birleştirmekle kalmamış, “ses” meselesine özellikle yoğunlaşmış. Ezan sesini onun kadar iyi kullanabilen bir korku filmi yönetmeni yok, sekanslar arasında kurduğu ses köprüleri de filme bütünlük katıyor.
Filmin sıkıntısı yok mu, var elbette… Sürpriz final çok da sürprizli değil, iyi bir korku filmi meraklısının kolayca tahmin edebileceği türden ve biraz erken geliyor. Hikaye giriş ve gelişme için harcadığı çabayı finali çabukça bağlamak adına heba ediyor, bir 10 dakikaya daha ihtiyaç varmış. “Keşke” dediğim başka bir şey de şu oldu; cast biraz daha geniş tutulabilseymiş, hikaye o karakterlere de yayılabilseymiş fena olmazmış. Meselenin bu kadar sınırlı bir çevre içinde yaşanması dehşeti azaltıyor ama burada bütçeyle ilgili zorluklar olduğunu tahmin ediyorum. Siccin ekibi elinden gelenin en iyisini yapmış.
Filmin oyunculukları genel anlamda başarılı. Fettan teyze kızı ve onunla iş pişiren baba karakterlerini oynayan oyuncular “Samanyolu TV oyunculuk akademisinden mezun” gibi dursalar da oyunu mahvetmiyorlar. Bahtsız anneyi oynayan Pınar Çağlar Gençtürk ve küçük kör kız Merve Ateş çok iyi… Filmin yükü de onların üstünde zaten. Basın gösteriminden çıkarken herkes birbirine “küçük kız gerçekten kör mü?” diye soruyordu. Cinci hocayı, tüm uğursuzluğunu ustaca üzerine alarak canlandıran, sesiyle de etkileyici (ürkütücü) olmayı başarabilen Aydan Çakır da filmin başarılarından biri oluyor.
Alper Mestçi, Musallat’larda denediği stili artık iyice ustalaştırmış, sadece “çarpılma” sekanslarıyla değil her anıyla ürküten bir film çıkarmış ortaya. Şunu söylemek yanlış olmayacaktır; Siccin, şimdiye kadar çekilmiş en iyi cin korkusu, bu türden hoşlanmayanların bile bayılacakları bir film. Efektler, makyajlar usta işi. Atmosfer sağlam! Ben çok beğendim, dileğim Alper Mestçi sadece korku filmi çeksin çünkü bu alanda çok yetenekli… Hala emekleme döneminde olduğunu düşündüğüm Türk korku sineması adına gayet başarılı bir örnek, Mutlaka sinemada izleyin!
Bu arada son bir eleştirim daha var; keşke filme gösterilen özen, afişe de gösterilseymiş, bu tasarımı pek beğenmedim doğrusu…
İlk yayınlanma: http://www.beyazperde.com/filmler/film-230228/elestiriler-beyazperde/