Terry Gilliam ustanın 2013 yapımı distopya filmi Sıfır Teorisi, yönetmenin Brazil (1985) ile başlayıp 12 Monkeys (1995) ile devam eden sistem eleştirisinin son halkası olarak karşımıza çıkıyor.
Qohen Leth (Christoph Waltz), Yönetim’in (Matt Damon) en önemli bilgisayar mühendislerinden biridir. Ancak yoğun çalışma koşulları Qohen’in kafasını allak bullak etmiş, öleceği sanrısına neden olmuştur. Qohen’in yalnızlığını kendisine biz diye hitap ederek anlatma çabası ve umutsuzluğu ona evde çalışarak yeni bir projeyi bitirmesi için kapı açar.
Ancak sıfır teorisi adlı bu proje hayatının anlamını bir telefon konuşmasında arayan Qohen için daha yıpratıcı bir hal alır. Sıfır Teorisi ispatlanması imkansız bir teori gibi durmaktadır. Yönetim Qohen’i elde tutmak için ona Bainsley (Mélanie Thierry) adında seksi bir striptizci gönderir. Bainsley ve Qohen’in yakınlaşmaları ve Yönetim’in oğlu olan Bob (Lucas Hedges) ile beraber çalışması tek kişilik hayatında yeni ufuklar açar.
Orwellian (hani Cumhurbaşkanımızı ayakta alkışlaması gereken yazar) bir gelecekte geçen film, dediğim gibi görünmeyen bağlar ile hem Brazil’e hem de 12 Monkeys’e bağlı ancak Brazil’den çok daha fazla beslendiğini söylemeliyim.
Sistemin herkesi bir tüketici olarak işaretlediği ve sokağa çıkar çıkmaz ekranlardan sizi hedef alan reklamlar başlattığı, sürekli Yönetim tarafından kameralar ile izlendiğiniz, her hareketinizin takip edildiği bu gelecek, aslında yönetmenin şimdiyi çizgi roman havasında anlatmasından başka bir şey değil.
Film son derece renkli, eğlenceli, absürt, şaşalı görüntüsünün ardında hem yoğun bir sistem eleştirisi getirirken hem de anlaşılmaz bir biçimde bir rüyanın içine sokuyor bizi.
Az sayıda karakter ile bir diyaloglar silsilesine dönüşen dakikalarda iyice anlamını yitirsek de sıfır teorisi bir kara deliğin açılması ve her şeyin yok olup yeni bir büyük patlama ile hayatın yeniden başlamayacağını ispatlamaya çalışıyor.
Özellikle Christoph Waltz ve denetçisi rolündeki David Thewlis’in oyunculuk dersi verdiği filmde diğer oyuncular da onlara eşlik ederken sırıtmıyor. Özellikle daha önce 2008 yapımı Babil MS.’de izlediğimiz Mélanie Thierry yaş farkına rağmen Waltz ile uyumlu bir ikili oluşturmuş.
Senarist Richard Pushin filmin senaryosunu Eski Ahit’ten (Vaiz) ve Kafka’nın yapıtlarından etkilenerek yazdığını söylüyor. Filmi Gilliam’ın diğer işlerinden ayıran en büyük özellik sanki bir tiyatro oyunu seyrediyor gibi bir his vermesi. Çoğunluğu Qohen’in evinde geçen sahneler ve diyaloga dayalı yapısı bu hissiyatı güçlendiren öğeler.
Terry Gilliam’ı seviyorsanız zaten bu filmi şimdiye kadar görmüşsünüzdür. Nefret ediyorsanız zaten ne desem seyretmeyeceksiniz. Bu durumda filmi özellikle Brazil’i seven kitleye önerebilirim. Brazil’in anlaşılmaz ama yaşanır tarzı Sıfır Teorisi’nde de devam ettirilmiş. Ancak Brazil gibi zamanında anlaşılmayıp ileride bir kült olarak anılacak potansiyele sahip olup olmadığı konusunda tereddütlerim var.
Gilliam’ın genel sinema anlayışındaki bu kafa yapıcı tarz filmlerini anlamlandırmaktan çok ahengi içinde kendimizi kollarına bırakmamız gerektiğini düşündürüyor. Bazen kendimi trene bakan öküz gibi hissettirse de Gilliam her filmi ile beni büyülemeyi başarıyor.
Sıfır Teorisi nedir? sorusuna bir türlü cevap veremeyen film