Silver Linings Playbook güçlü bir film. İzleyeni sıkmayan, birçoğumuzun uzaktan duyduğu ya da izlediği insanları konu etmesine rağmen çok çabuk bizi onlarla empati kurmaya ve onları sevmeye iten bir hikayeye sahip. Ancak filmin gücü sadece hikayesiyle bitmiyor. Son yıllarda pek de alışkın olmadığımız biçimde devleşen oyunculuklar bu filmi yılın en önemli sinema olaylarından biri olma mertebesine taşıyor.
Öteki Sinema için yazan: Burak Yılmaz
Matthew Quick’in romanın uyarlanan filmde, talihsiz bir olay neticesinde işini, evini ve evliliğini kaybeden Pat’in ( Bradley Cooper) yolculuğunu izliyoruz. Gördüğü psikolojik tedavinin ardından evine dönen Pat, babası Pat Sr. (Robert De Niro) ve Annesi Dolores (Jacki Weaver) ile yaşamaya başlıyor. Tek amacı hastalığından tamamen kurtulup evliliğini kurtarabilmek olan Pat için hayat beklediği kadar “pozitif” olmuyor elbette. Bir de bütün bunların üstüne tam bir baş belası olan Tiffany (Jennifer Lawrance) ile tanışıyor ve kendini istemeden onun ekseninde buluyor.
David O. Russell’ın altıncı uzun metraj filmi olan Silver Linings Playbook, klişelerle yenilikçiliğin, basitlikle karmaşıklığın sınırlarında öyle ustaca geziniyor ki, kendinizi daha başlar başlamaz filmin atmosferine kaptırıyorsunuz. Yönetmenin kolaya kaçmadan ve kendisini adeta unutturarak yaptığı “izleyici dostu” planlara yönelmesi, bu filmin değerini daha da arttırıyor. Öyle ki, siz sadece arkanıza yaslanıyor ve gözlerinizi açıyorsunuz. Film sizi alıyor ve gitmek istediğiniz yere son derece yumuşak ve dikkatli dokunuşlarla taşıyor. 120 dakikanın sonunda, gerçek hayatta hiç de olmak istediğiniz insanların yerine koyuyorsunuz kendinizi ve kısa süreliğine de olsa onlar olabildiğiniz için mutlu oluyorsunuz.
Hikayesi ve akılcı kurgusuyla bilindik Hollywood romantik/komedilerinden ayrılan Silver Linings Playbook, David O. Russel’ın göz bebeği olma yolunda ilerliyor. Three Kings ve The Fighter ile zaten kendini ispatlamış yönetmen, hızlı bir biçimde yerini sağlamlaştırıyor.
Filmin uyarlama haklarının 1998 yılında daha kitap piyasaya sürülmeden satın alındığını göz önünde bulundurursak, yapım şirketi Weinstein Company’nin ne kadar sabırlı ve sistemli bir işe imza attığını anlamak zor değil. Öyle ki, projede Tiffany ve Pat karakterleri için daha önce düşünülen isimler dudak uçuklatan cinsten. Mark Whalberg, Rachel McAdams, Blake Lively, Angelina Jolie ve Kirsten Dunst bu isimlerden bazıları. Fakat gelinen noktada, 8 oscar adaylığı ile ( En iyi kadın, En iyi erkek, En iyi yardımcı kadın, En iyi yardımcı erkek ve en iyi film dahil) yapılan nihai seçimlerin ne kadar doğru olduğu ortaya çıkıyor.
Jennifer Lawrance’ın her ne kadar geleceğini son 2 yılda garanti altına almış olsa da, kariyerinin Silver Linings Playbook’tan önce ve sonra olarak ayrılacağı kesin. Filmde sergilediği performansı sadece tecrübeyle açıklamak imkansız ( kendisi şu an henüz 22 yaşında).
Bradley Cooper ise bu filmle birlikte gişe filmlerinin aktörü yakıştırmasından kurtulmuş durumda. Zaten aldığı Oscar adaylığı bunun en önemli göstergesi.
Robert De Niro, bir aktörün nasıl olması gerektiğini değil, kimlerin aktör olarak doğup, aktör olarak yaşlanabileceğini öğretiyor bize bu filmde. Bir sahnede Raging Bull, bir diğerinde Goodfellas, ötekinde Meet The Parents izler gibi hissediyorsunuz kendinizi. De Niro kamera karşısına geçiyor ve size görmek istediğiniz şeyi yepyeni bir karakter üzerinden gösteriyor
Silver Linings Playbook, The Notebook gibi gözyaşı, Definetly Maybe gibi eğlence vaat etmiyor ama daha zorunu yapıyor. Şimdiye kadar gördüğünüz romantik/komedi türünün her örneğini mükemmel biçimde harmanlayıp size sunuyor. Argo, Zero Dark Thirty, Les Miserables gibi çok güçlü dramaların arasında yılın filmi adaylarından olması bu bakımından hiç de şaşırtıcı gözükmüyor. Bu günlerde sinema salonlarında ardı ardına vizyona giren harika filmlerle esen bayram havasını kaçırmayın. Ancak önceliğinizi mutlaka Silver Linings Playbook’a verin. Pişman olmayacaksınız.