Kill Bill: Vol. 2 (2004)
Beatrix Kiddo, Bill’den sonra mutluluğu bulmuş, kır düğünü yapacağım diye tutturmuş, olabilecek en kırsal yerde, gözlerden ve gözden uzakta evlenmek istemiştir. (Buradaki göz Elle Driver oluyor.) Fakat şunu herkes bilir ki kambersiz düğün olmaz. Bu filmdeki kamber de tabii ki Bill’den başkası değildir. Evliliğe itirazı olan kişi olarak son anda çıkagelir ve limonataya votka karıştıran kayınço enerjisiyle herkesi kurşundan geçirir. Olan, düğün bitse de hemen Facebook profilimi evli yapsam diye tetikte bekleyen gelinimize ve aradaki çocuğa olur. Ama gelinimiz vazgeçmez, nafakasını Bill’den söke söke alacaktır. Sonra da sırada “Sadece Beatrix” kitabını yazması vardır. Hatırladığım ilk anı neydi? Bir hastanenin rahatsız yatağında, komadan çıktığım an aklıma geliyor…
Corpse Bride (2005)
Evlenmeye meraklı, gelinliğiyle yatıp kalkan ceset gelinimiz, basiretsiz ve ağlak oğlan Victor Von Dort’un yüzük hamlesini çok yanlış anlar ve bu ölümlü oğlanı müstakbel kocası beller. Oysaki Victor Von Dort’un gönlü bir başka bayık ruhlu hanımdadır. Ve o sırada ölü gelinimiz çoktan ölülerin Instagram’ında efektlerle aşırı parlatılmış yüzük videosunu paylaşmakta ve iskeletlerden, örümceklerden gelen mutluluklar, maşallahlar yorumlarına cevap vermektedir. Mezarda huzurlu bir balayı teklifine rağmen Victor Von Dort’u ölmeye ikna edemez. Çünkü evlilik yeminindeki “ölüm bizi ayırana dek” sözü çok havada kalacaktır. Hem evlilik aşkı öldürüyor mu yoksa öldürmüyor mu hiçbir zaman bilemeyeceklerdir. Sonuçta Victor, Victoria’yla evlenmeye karar verir. Victoria Everglot kına gecesi yaparken, ceset gelinimiz de poposuna kına yakar.
Beetlejuice (1988)
Beterböcek, Lydia Deetz’le ucubik heykellerden, tırsmış insanlardan ve bitip tükenmiş hayaletlerden oluşan şahitleri huzurunda evlenmeye kalkışır. Daha doğrusu kalkışma girişiminde bulunur. Beterböcek’in ölüler diyarından kurtulması için evlenmesi şarttır çünkü. Bu durum tam da “bu kız bununla mı evlenmiş?” tarzı bir durumdur. Yine de evlilik çok ciddi bir müessesedir. Birkaç aydır tanışık oldukları halde sırf düğün yapmak ve alkışları toplamak için evlenenler, aman nasılsa boşanırız ya diyerek evliliğe adeta Netflix üyeliği olarak bakanlar, evliliği yetişkin bir bireyin yaşam periyodunda işten bir sonra, çocuktan bir önceki görevi olarak görenler ve Beterböcek için hariç tabii. Neticede dev bir kurtçuk Beterböcek’i yer ve düğün de iptal olur. Ne demiş büyüklerimiz: Kısmet ise gelir cehennemden, kısmet değilse ne gelir elden.
Melancholia (2011)
En mutlu gün, yaşamın nihai hedefi, aşkın son durağı olarak lanse edilen düğün gününde, o büyük günde kıyamet koptuğunu düşünün! Peki, n’olacak şimdi? Fatih’ten milyarlarca liraya gelinlik, damatlık alındı. Düğün pastasına kaçak kat çıkıldı. Düğün salonuyla ekstreler ve saz ekibi hariç anlaşıldı. Eşe dosta yaldızlı davetiye basıldı, sadece para takacaklara ölü taklidi yapıldı. Yeni evli şımarıklığının tadılamamasını, hiç kimsenin eniştesi ve yengesi olunamamasını saymıyorum bile. İşte “Melancholia”daki gelinimiz ve damadımız böyle bir ruh hali içindedir. Dünya yok olmadan önce yaşayabilecekleri son zevkleri yaşamaya bakarlar. Son halaylar çekilir, son canlı yayınlar yapılır, arkadaşlar son kez #justinemichaelwedding hashtag’iyle fotoğraflar paylaşır. Davetlilerin homurdanmaları eşliğinde son takılar toplanır. Gelinin ablası Claire’den Trabzon hasır kelepçe bileklik! (Nymphomaniac’dan kalma!)
Bride of Chucky (1998)
Burada tam olarak bir evlilikten söz edemeyiz. Evlenenlerin oyuncak bebek olmalarını bir kenara bırakırsak, aslında Tiffany’nin ruhu okült bir büyü eşliğinde gelin bebeğe geçmiştir. Üstelik bu gelin bebek, düğün arabalarının önüne konanlardan da değildir. Tabii ki Tiffany, Chucky’nin gelini olarak, bu bebeği de kendine benzetir ve karşımıza geleneklere karşı olduğu halde geleneksel düğün yapan metalci gelin olarak çıkar. (Gecenin sonunda o da halay başı olacak, o da evlilik cüzdanını yelpaze gibi elinde sallayacaktır aslında ama henüz bundan haberi yoktur.) Fakat belalı çiftimiz Chucky ve Tiffany hiçbir zaman mutlu olamazlar. Hayır, arabanın önünü kesen çocuklara boş zarf verdikleri için değil, şiddetli geçimsizlik yüzünden. Chucky, Tiffany’den ev kadınlığı beklerken Tiffany de Chucky’den saygı ister ve bulaşıkları yıkamasını. Ama altta yatan asıl sorun tabii ki cinselliktir. Ben artık tam bir erkek istiyorum Hâkim Bey, plastik bana yetmiyor!
Pirates of the Caribbean: At World’s End (2007)
Bir yandan korkunç deniz yaratıklarıyla güvertede çarpışırken bir yandan da evlenmeye çalışan bir ikili var karşımızda. Will Turner, Elisabeth Swann’a evlenme teklif eder ve deniz kanunlarına göre kaptanlar nikâh kıyabildikleri için Kaptan Barbossa da oracıkta nikâhlarını kıyar. Bu alışık olduğumuz türden bir evlilik süreci değildir, her şey resmen ziplenmiş vaziyette çıkar karşımıza. Tabii ki onlar da önce aile arasında ufak bir nişan yapmayı, beyaz perdelerin önünde yüzük takmayı, sonra düğün provasında şampanya patlatmayı, düğünde birkaç gelinlik ve damatlık değiştirmeyi, maytaplar eşliğinde ilk danslarını yapmayı isterlerdi ama n’apalım. Olaya bir de iyi tarafından bakmak lazım. Her şeye rağmen şanslılardır çünkü konuklardan bir sürü altın gelecektir. Takı töreni başlasın, Davy Jones’u pistten alalım lütfen!
Bride of Frankenstein (1935)
Bu çiftimizinki de tam bir düğün sayılmaz ama onlar evlenmek için yaratılmışlardır. Frankenstein; hastalandığında ona bakacak, yaşlılığında birlikte Avrupa turuna çıkabilecekleri, evlerinin bahçesinde zombi domatesler yetiştirebilecekleri bir eş arar. İyi kötü düzenli bir emekli maaşı, birkaç dönüm arsası ve kendi üstüne aldığı bir evi vardır. Aslında Frankenstein fazla acele etmemekten ve birbirlerini iyice tanımaktan yanadır. Ama Bride kendisini hiç bu kadar canlı hissetmemiştir. Frankie adeta onun bir parçası gibidir. (Belki gerçekten de öyledir; sonuçta aynı cesedin parçalarını paylaşıyor olabilirler.) Beklemeye lüzum yoktur. Birbirlerinden yeterince elektrik almışlardır ve dünya evine girmeye hazırlardır. Fakat ne yazık ki onlar dünya evine değil ölüme aittirler. Neticede aşklarını kalplerine gömerler ve bir yangında kocarlar.
Bram Stoker’s Dracula (1992)
Buradaki sıra dışı düğün Dracula ve önceki hayatında karısı Elisabeta olan Mina Murray arasında değil, Jonathan Harker ve Mina arasında. Aslında son derece normal olan bu çiftin evliliğinin arkasında gerçek hayata dayanan bir gizem yatıyor. Film çekimleri sırasında Romanya’dan ayarlanan bir rahip, film icabı Winona Ryder ve Keanu Reeves’in evlenme sahnesinde yer almış ve evlilik ritüelini birebir uygulamış. İşte bu yüzden Winona Ryder, Keanu Reeves’le gerçekten evli olabileceğine inanıyor. Bizce durumun bir sakıncası yok hatta tatlı bile sayılabilir, ölümsüz John Wick’in bu seferki rakibinin de ölümsüz ve dişli olması dışında. Acaba Dracula tabutunda şu şarkıyı söylüyor mudur? Nikâhına beni çağır sevgilim, istersen şahidin olurum senin, bu kansız adam kim diye soran olursa, okyanusları aşıp gelen biri dersin sevgilim…