Aşk nedir ya da ne değildir hala bilmiyorum ama her topluma, kültüre, coğrafyaya ve hatta her yaşa göre farklılık gösterdiğinden neredeyse eminim. Her şeyi kendi normlarına göre sınırlandırıp kendi çerçevesi içinde tanımlamaya bayılan sistem, elbette ki aşk için de bir tarif uydurmaktan çekinmez.
Öteki Sinema için yazan: Murat Kızılca
Madem ki sistemin içine hapsolmuşuz, onun kabullendirmeye uğraştığı tarifin dışında kalanları işaret etmek adına, sinema tarihinin en sıra dışı çiftlerini listeleyelim istedim. Listeyi belli bir tür ile sınırlandırmadım. Ancak her liste gibi bu da kişisel olduğundan, daha çok ilgi alanıma giren türler arasında gezindim doğal olarak. Sizler de yorumlar kısmına kendi favorilerinizi eklerseniz sevinirim. Sonuçta herkesin sıra dışısı kendine.
The Honeymoon Killers (1969)
Yalnızlık zor zanaat! Fazla kilolarından dolayı yalnız kaldığını düşünen Martha Beck, bir gazetenin çöpçatan sayfasından tanıştığı Ray Fernandez’e aşık olur. Ray, aslında bu sayfa sayesinde tanıştığı yalnız kadınları dolandıran üçkağıtçının tekidir. Martha bu gerçeği umursamaz ve onunla birlikte olabilmek uğruna Ray’in kız kardeşi rolüne bürünerek dolandırıcılık oyununa katılmaya bile razı gelir. İşin sonu bir dizi cinayete kadar varır. Aşk sen nelere kadirsin!
Misery (1990)
Çok satan bir yazar olan Paul Sheldon, yeni romanını bitirmenin huzuruyla dağ evinden şehre dönerken trafik kazası geçirir. Ciddi biçimde yaralanan Paul, civar bölgede yaşayan emekli hemşire Annie Wilkes tarafından kurtarılır. Paul’ü kimseye haber vermeden evine götürüp bakmaya başlayan Annie’nin bir süre sonra yazarın azılı hayranlarından biri olduğu ortaya çıkar. Annie’nin sakladığı tek sır bu değildir. Sevgi, hayranlık ve tutku aşırıya kaçtığında, hele bir de tek taraflıysa, işin sonu hiç de hayırlı bir yere varmaz.
The Terminator (1984)
Gelecekte insanlarla makineler arasında kopan büyük savaşı, makinelerin kazanmasının önündeki en büyük engel, insanların lideri konumundaki John Connor’dır. İşi kökünden çözmeye niyetlenen makineler, daha John doğmadan annesini yok etmeye karar verir. Gelecekten günümüze (yani 1984’e) gönderilen bir ölüm makinesi, Sarah Connor’ı yok etmeye programlanmıştır. Yine gelecekten gelen Kyle Reese ise onu korumakla yükümlüdür. İşin garibi Sarah hamile değildir ve yakın zamanda da olacak gibi görünmüyordur. Ama kader ağlarını örmüş bir kere! Bazen hayırsız olduğunu düşündüğümüz işler, hayırlı işlere vesile olabilir. Bkz: John Connor.
Pulp Fiction (1994)
Pulp Fiction’ın iç içe geçmiş hikayelerinden birindeki sıra dışı çift hemen göze çarpar; Yolanda ve Ringo, ya da birbirlerine seslendikleri isimleri ile Honey Bunny ve Pumpkin. Soygunun felsefesini bu ikiliden daha iyi yapan birileri elbette vardır ama birbirlerini bu kadar iyi anlayan, destekleyen ve birbirlerine bu denli arka çıkan başka bir çift var mıdır, bilmiyorum. (Şaka şaka, biliyorum, listenin bir iki sıra altında kendilerine yer bile buldular zaten.) O değil de, Tim Roth ve Amanda Plummer, ne güzel insanlarsınız siz!
Nekromantik (1988)
Robert ve Betty belki de sinema tarihinin gördüğü en sıra dışı çiftlerden biri olmayı sonuna kadar hak ediyorlar. Robert’ın eve getirdiği ceset ile gereğinden fazla yakınlaşan Betty, Bay Ölü ile cinselliği adeta yeniden keşfeder. Bir süre sonra Robert işten kovulur. Betty yanına cesedi de alarak evi terk eder. Yalnızlığa dayanamayan Robert çareyi intihar etmekte bulur. Ama ilişkileri bu şekilde bitmez, çünkü “ölüm bizi ayırana dek” konsepti, hastalıklı çiftimiz için geçer akçe değildir.
Natural Born Killers (1994)
Eeny, meeny, miny, moe! Her ne kadar şöhret, suç ve basın üzerine bir taşlama olsa da Natural Born Killers, aynı zamanda travmatik bir geçmişe sahip iki gencin, Mickey ve Mallory Knox’un sıra dışı aşkını da anlatır. Tutku dolu aşklarını seri cinayetler ile ifade eden Knox çifti, evlilik yıldönümlerinde kimseyi öldürmeyecek kadar da prensip sahibidir.
Le Samourai (1967)
[box type=”shadow” align=”aligncenter” ]
“Samurayın yalnızlığı kadar ulu yalnızlık yoktur, ormandaki kaplanı saymazsak… Belki…”
Bushido (Book of the Samurai) [/box]
Mükemmeliyetçi kiralık katil Jef Costello ve uzatmalı sevgilisi Jane arasındaki ilişki, dışarıdan çok normal görünmese bile normal diye addedilen birçok ilişkiden çok daha sağlam temellere dayanır. Ama Jef, etrafına ördüğü duvarın içine onu bile sokmaya pek yanaşmaz. Gece kulübündeki piyanist kız Valerie ile arasındaki ilişki ise bambaşka bir listenin konusu.
Bonnie and Clyde (1967)
Banka soyguncuları Clyde Barrow ve Bonnie Parker, çeteleriyle birlikte Amerika’da soyulmadık banka bırakmazlar. Bonnie ve Clyde, banka soymaları dışında, aslında özünde çok iyi birer insandır. E o kadarcık kusur(!) kadı kızında bile bulunur. Zamanında büyük tartışmalara yol açan filmin kendisi gibi final sahnesi de unutulmaz.
The Graduate (1967) ya da Harold and Maude (1971)
Çiftler arasındaki yaş farkı, ilişkilerin değişmeyen muhabbetlerinden biridir. Genelde erkek tarafının kız tarafından biraz daha büyük olması normal karşılanır. Peki ya bunun tersi olursa? Hatta biraz değil, birazdan çok daha fazla yaş farkı olursa ne olur? Bu soruya Harold and Maude, hiçbir şey olmaz, ne olacak derken, The Graduate çok fena şeyler olabilir diye uyarıyor. Cevap her ne olursa olsun, Ben Braddock ve Mrs. Robinson ya da Harold ve Maude bu listeye her türlü girmeyi hak ediyor.
Lars And The Real Girl (2007)
Lars Lindstrom, insanlarla iletişim kurmakta bir parça sıkıntılıdır. O da ne yapsın, internetten bir şişme bebek siparişi verir ve Bianca ismini verdiği şişme bebek ile gayet mutlu mesut bir ilişki kurar ve kaçınılmaz olarak en sıra dışı çiftler listesinin bir parçası oluverir.