Ufacıkken bir gün, yine her zamanki gibi Çiftehavuzlar 18 Mart Sokak’ta mahalle arkadaşlarımla sokakta taştan kalelerle top oynarken, televizyonda o akşam Zafere Kaçış diye bir futbol filmi oynayacağını duymuştum. Nasıl da sevinip, heyecanlanmıştım. Hem de filmde Pele ve Stallone‘nin olduğunu duyunca heyecanım on katına çıkmıştı. Gerçek olabilir mi böyle bir şey diye düşündüğümü hatırlıyorum. Ne var ki, akşam olup da film başlayınca yavaş yavaş heyecanım yerini hayal kırıklığına bırakmıştı. Filmdeki futbol sahneleri inandırıcı değildi ki… ve çok da azdı. 2 dakika futbol, sonra yarım saat ”konuşmalı sahneler”. Çok şaşırmıştım. Nasıl olurda böyle Stallone’nin ve Pele’nin oynadığı bir filmde, film seyirciyi futbola doyuramaz, afallamıştım. O günden sonra bir daha da denk gelip izlemedim o filmi. Ama hep aklımda, Zafere Kaçış en iyi futbol filmi sayılıyorsa, koca bir asırlık sinema tarihinde, dünyanın en popüler sporu olan futbolla ilgili iyi bir film nasıl olmaz?!

blank

Zafere Kaçış’ı ilk izlediğim günden bugüne birkaç tane (güya) futbol filmi izledim.

– Gary Oldman’ın muhteşem bir performans sergilediği, BBC yapımı, karanlık holiganizm filmi The Firm (1989).

– Tanju ve Rıdvan oynuyor diye heycanlanıp, ama yine sonunda futbola aç kaldığımız, vasat sayılabilecek Türk filmi Dar Alanda Kısa Paslaşmalar (2000) – bu arada filmin yabancı adı ”Offside”mış.

– The Firm’ün vasatın üstünde bir yeniden yapımı olan Football Factory (2004).

– 1974 yapımı amerikan futbolu filmi The Longest Yard’ın futbol uyarlaması olan ve futbol sahneleriyle sınıfta kalan hapishane filmi Mean Machine (2001).

– Newcastle taraftarı 2 çocuğun kombine bilet parasını denkleştirmek için yaşadıkları maceraları anlatan, (ve sonunda Alan Shearer‘ın da kısa bir rol aldığı), ancak içinde pek bir futbol sahnesinin geçtiğini söyleyemeyeceğimiz Purely Belter (2000).

– Çocukken Kaptan Tsubasa’dan aldığımız keyfi, bize tekrar yaşatmayı başaran, son derece keyif aldığım, ama gerçek futbolla yine pek alakası olmayan Shaolin Soccer (2001).

– İnandırıcılıktan çok uzak futbol sahneleri ve genel olarak rezalet olduğunu herkesten duyup izlemeyi reddettiğim The Goal filmleri…

– Yine futboldan çok başka şeylere odaklanan ve pek bir futbol sahnesi içermeyen Looking For Eric (2009).

–  Ve yine futbol olarak bekleneni veremeyen, hatta büyük maçları sadece gazete manşetleriyle verip geçen bir başka hayal kırıklığı, Das Wunder von Bern / The Miracle of Bern (2003).

Ancak bu filmlerin hiçbirinde aradığım futbol tadını bulamadım. Remember The Titans (2000) veya Any Given Sunday (1999) filmlerine bakın. Bu filmlerdeki amerikan futbolu heycanına eşdeğer bir futbol filmi var mı! Hatta bir bayan beyzbol filmi olan, Cine5’in keyifli filmlerinden, A League of Their Own‘daki (1992) beyzbol ateşi bile, Zafere Kaçış’taki futbol sahneleri yakmaya yeter… Onca basketbol filmi var, boks filmi var, atletizm filmi var – hatta kış olimpiyatlarından kızak filmi bile var, Cool Runnings / Üşütük Popolar (1993) – ama şöyle bizi tatmin edebilcek bir futbol filmi yok, yok, yok.

Zidane ile ilgili yapılmış belgesel var, o enteresan mesela: Zidane: A 21st century Portrait (2006). Ama o da benim aradığım, ve bu yazıda anlattığım tad değil. İzlemediğim filmler de var; Mesela Bend It Like Beckham. Ama ne yalan söyleyeyim, hiç içimden izlemek gelmedi bu filmi. Sonra bir Çekoslavak filmi varmış bir kaleciyle ilgili, biryerde okumuştum yıllar önce hep merak ederim. Bir de internette okuduğum, iyi futbol filmleri listelerinde alt sıralarda adı geçen Fever Pitch, Bostock’s Cup ve Damned United filmleri var izlemediğim…

Hadi diyelim ki Hollywood futbolla ilgilenmemiş… E İtalyan sineması var, İngiliz sineması var, Alman, Japon, Güney Kore, Fransız, Doğu Avrupa ve Sovyet sineması da mı futbolla ilgilenmemiş?? Dünya şampiyonları çıkarmışlar, yıldızlar çıkarmışlar, halkları futbolla yatıp kalkmış, ama hiçbiri şöyle bomba bir futbol filmine imza atmamışlar.

Bu olay beni yıllardır düşündürmüştür. Küçükken Zafere Kaçış’ı izlediğim günden beri de bu hayal kırıklığım devam ediyor… Sinema tarihinde neden bir saf futbol filmi yok? Sebebini anlayabilen varsa bana da anlatsın lütfen…

blank

Can Evrenol

University of Kent’ten “Sanat Tarihi” ve “Film Theory”mezunu. Bahçeşehir Üniversitesi’nde seçmeli sinema dersi vermekte. MEHTAP ve OMEGA VATAN isminde iki kısa romanı var. Yeni sinema filmi SAYARA (2024) çok yakında!

3 Comments Bir yanıt yazın

  1. Can, Zafere Kaçış aslında Two Half-Times in Hell (1962) isimli Zoltan Fabri filminin yeniden çevrimi. Bir de orijinalini izle derim ama bu filmin de senin beklentilerini karşılayacağını sanmıyorum çünkü filmin derdi bambaşka.

    İzlemediğini söylediğin filmlerden The Damned United’ı ben sevmiştim. Efsanevi İngiliz teknik direktör Brian Clough’nun hikayesinin anlatıldığı film, asıl efsaneyi yaratan Derby ve Nottingham Forest dönemlerinden çok Clough’nun egosunu yenememesi sonucu yaptığı yanlış bir tercihle başına geçtiği Leeds United ile geçirdiği 44 güne odaklanmış. Komedi yanı ağır bassa da bu filme bir göz at derim.

  2. Cancım,
    Yavrum,
    Kadir İnanır ve Müjdat Gezen…
    biri popçu, biri topçu…

  3. 2009 yapımı, 2010 en iyi yabancı film Oscar’ını alan “El secreto de sus ojos” adlı filmde müthiş bir futbol sahnesi var. Sahne, hem hikayeye dahil oluşuyla hem de çekim tekniği ile on numara bir iş olmuş. Film, 10 numaradan da fazla.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Yeni Distopya Estetiği

Son senelerdeki yeni distopya filmlerindeki estetiğe bakalım. Öncelikle filmlerin son
blank

Korku Sinemasında Yeniden Dirilme Konsepti

Korku sinemasının yeniden dirilme konsepti, ölen ve bir şekilde tekrar