Dövme sanatı, sinemada daha çok içinde fantezi, gerilim ve korku öğelerini barındıran filmlerle vücut bulur. Dövme modelleri ve bu filmler adeta aynı potada erimiş ya da boyanmıştır. İkisi de popüler olmayanın izinden gider, ikisi de şeytanlarıyla dans eder, ikisi de stres atmanın en sıra dışı halleridir, ikisi de karanlığa itelenen fakat azımsanmayacak bir kitleye hitap eden kötü çocuklardır. Heyecan ve adrenalin yaratırlar; bir, iki, üç derken bağımlılık yaparlar. Ve tıpkı aydıngerle ten gibi, birbiriyle ilişkili ve birbirinden beslenen alanlardır. Dracula’nın boyunlarda bıraktığı o bir çift çukura, Frankenstein’ın hiç geçmeyecek dikiş izlerine, cadıların vücutlarına kazıdıkları Paganik işaretlere, Joker’ın ağzında gururla taşıdığı yarıklara birer dövme olarak bakabiliriz pekâlâ. Darth Maul ya da Lipstick-Face Demon gibi yüzü boyalı kötüler, karanlık tarafın dövme bağımlılarıdır. Suç dünyasında da azılı ve amansız suçluları diğer insanlardan ayıran damgalar vardır. Bunlar da suç ve gizem sinemasının dövme transferleridir. Mesela “Eastern Promises”te (2007) bir Rus mafyası isen dövmen olması şarttır. Ve bu dövme kesinlikle kınayla yapılan tatil dövmesi olmamalıdır. “Snatch”te (2000) Mikey O’Neil’i bu kadar belalı yapan şey yumrukları ve dövmeleridir. “American History X”in (1998) Derek Vinyard’ı Nazi haçı dövmesiyle kötü tarafta olduğunu ve hoş gelmediğimizi gizleyemez. (Derekciğim, faşist dövmeleri bedavaya kaplayan dövme sanatçıları mevcut. Yazıdan sonra konuşalım bunu.)
Şimdilerde sinemanın öteki tarafında dövme kendin hakkında bir şeyler söylemek, kim olduğundan utanmamak, kim olduğunu kutlamak demek. Artık süper kahramanların bile dövmesi var. Mesela denizlerin irisi Aquaman’in vücudu dövmelerle kaplı. Galaksinin koruyucusu Drax’inki de öyle. LeeLoo, kolundaki 4 elementi simgeleyen “dotwork tattoo”larla dünyayı kurtarıyor. Xander Cage de, Machete de bizden biri. Dövmeli Suicide Squad’ı “bad guys” olmalarına rağmen iyi kabul ediyoruz. Hatta “The Mummy”den (2017) sonra makyaj sanatçıları ve cosplayer’lar mumya Ahmanet’i canlandırdı. Çünkü rolünü yapmaya değer, havalı karakter oydu. Dedik ya, dövme sanatı ile sinemanın dark side’ı makineyle fon gibi diye; işin seyirci boyutunda da durum aynı. Herhalde en çok dövmesi yaptırılanlar da; bu türlerin karakterleri, replikleri ya da karakterin sahip olduğu dövmeler. (Kapıya sıkışmış Jack Torrance yüzü dövmesi enter.) Bu dövmelerin ya da filmlerin ne kadar fantastik, ne kadar karanlık, ne kadar aksiyon dolu oldukları önemli değil. İkisinin de hikâyesi, ikisinin de mesajı bir: Korku ve heyecan benim yaşam tarzım. Kendimi böyle ifade ediyorum. Bu benim vazgeçemediğim lanetim. Bu acıyı seviyorum…
Bakalım sinemanın alternatif evreninde dövmeler nasıl işlenmiş, çok fazla kan akmış mı, katiller geride iz bırakmış mı… Haydi, basalım pedala!
Lisbeth Salander – The Girl with the Dragon Tattoo (2011)
Kahramanımız Lisbeth Salander’ın kürek kemiğinde fantastik dünyadan fırlamış gibi duran bir ejderha dövmesi vardır. (Aslında 9 dövmesi var.) Birçok kültürde güçlü bir yaratık olan ejderha, Lisbeth’in göründüğü gibi olmayan bir yanına işaret eder gibidir. Lisbeth; Asperger sendromu olan, çelimsiz, asosyal, gotik bir karakterdir. Fakat kuyruğuna basıldığı takdirde bir ejderhaya dönüşebilir. Çünkü aynı zamanda zeki, adaletli, inatçı, enerjik, yetenekli, feminist bir hacker’dır. Ateşten ve düşmanlarını yakmaktan çok hoşlanır. (Ejderhayla bir ortak nokta daha.) Kendisine tecavüz eden Bjurman’dan intikam almak için göbeğine dövme yapması da bu yüzdendir. Dövme makinesini çalıştırır ve hepimizin korktuğu o sözleri fısıldar: Fazla hareket etme. Bunu ilk defa yapıyorum. Ellerim titreyebilir ve biraz kan akabilir.
Leonard Shelby – Memento (2000)
Leonard Shelby hayatını karısına tecavüz edip, öldüren kişiyi bulmaya adamıştır. Bu adanmışlıktaki en büyük yardımcısı ise vücudundaki dövmelerdir. Çünkü kısa süreli hafıza kaybı olan yani geçmişi hatırlayan ama birkaç dakika önce ne yaptığını unutan biri için dövmeler, anıların vücuda işlenmiş halidir. Sorun şu ki anıları tamamen yanlış kurgulanmış da olabilir. Bu durumda dövmeleri de birer gençlik hatasına, “shit tattoo”ya dönüşebilir. Neyse… Anıları öldürebilirsiniz ama dövmeleri asla! Tabii cover-up yaptırabilirsiniz, orası başka.
Francis Dolarhyde – Red Dragon (2002)
Bir Hannibal Lecter hikayesi olan bu filmde, kanlı katilimiz Francis Dolarhyde’ın sırtında dev bir kızıl ejder dövmesi vardır. Fantastik boyutta kızıl ejder en büyük, en akıllı ejderhadır. Ateş toplarıyla yeri göğü inletir. Bu dövme aslında William Blake’in “The Great Red Dragon” eserinden hareketle yapılmıştır. Dövmenin bir sanat olduğunu, bu realistik eserde daha iyi anlarız. Bir de vücudumuzdaki dövmelerin bazen parçamız olmaktan çıkıp canlanabildiklerini ve bizi yönettiklerini… Francis Dolarhyde her alevli cinayetinde ejderhasının yaşadığını hisseder. Boynuzlarını toslamakta, kuyruğunu sallamaktadır. Ya dövme sanatçısının kullandığı boyalar çok iyidir ya da kafası. Bunu Hannibal Lecter çözecek.
John Constantine – Constantine (2005)
Hem cehenneme yolculuklar düzenleyen hem de meleklerle akşam sohbetleri yapan Constantine, tam bir ritüel insanıdır. Biraz su, birkaç özlü söz ve bir kediyle cennet, cehennem ve dünya sınırlarında gezer durur. Kâh dumanı üstünde bir iblis, kâh şeytan çıkaran bir rahip olur. Ama onun gizli silahı her iki kolunda yer alan Red King yani Sulfur of the Philosophers sembolü dövmesidir. İki kolunu birleştirdiğinde ve “emrediyorum, ışığa gel” dediğinde Cebrail’i çağırmaya yarar. Constantine dünyevi ve simyevi maceraları sonucu 2 şeyi çok iyi öğrenmiştir: 1- Sigara içmek sağlığa zararlıdır. 2- O dövme derhal lazerle silinecek, üstüne kelebek dövmesi yaptırılacaktır.
Harry Powell – The Night of the Hunter (1955)
Şimdilerin “badass knuckle tattoo”ları yokken Rahip Harry Powell’ın sağ elinin parmaklarında “LOVE”, sol elinin parmaklarında “HATE” yazıyordu. Bu dövmelerin hikâyesi şöyle: Sol el Kabil’in kardeşini öldürdüğü el ve kötülüğü temsil ediyor. Sağ el ise iyilik demek. Bu ikisi kavuşunca hayatın kendisi oluyor. Bir savaşa giriyorlar ve iyilik kazanıyor. Fakat rahibimiz aslında soğukkanlı bir para avcısı. Yani gerçek hayatta kazanan daima kötüler. “Only god can judge me”nin ya da “only judge can god me”nin bu dövmeden sonra ortaya çıktığını tahmin ediyoruz.
Blade – Blade (1998)
“Blade”in giriş sahnesindeki kan banyosundan daha seyirlik bir şey varsa o da dövmeleridir herhalde. Aksiyon filmlerinin ve tribal dövmelerin moda olduğu dönemde, halkın vampir kahramanı Blade de modaya uymuş; boynunu, sırtını, göğsünü ve kollarını bu dövmelerle kaplamıştır. O dönemde dikenli tel dövmesinden sonra en popüler dövme olan tribal dövme, Blade’e hem sert hem de güçlü bir imaj kazandırır. Dövmeleri olduğu için kan verememesi onu vampirleri en kazıklı şekilde avlamaya, yakıp kül etmeye teşvik eder. Şimdi Frost düşünsün.
Seth Gecko – From Dusk Till Dawn (1996)
Kolundan boynuna doğru uzanan sleeve dövme, Seth Gecko’ya daha arıza bir hava katar. Özellikle beyaz atlet üstüne ceket giydiğinde boynundan ucu görünen dövmesiyle, en tarz modellerin yer aldığı dövme dergilerine layıktır. Ama dövmesi biraz da giyilebilir dövme gibi görünür. (Bkz: Bittiği için rahatladığımız moda akımları.) Sinirlerine hâkim olamayan bu kahramanımıza hiçbir vampir bulaşmak istemez. Eğer Sex Machine, bira şişesini kamçıyla almamış ve kasığındaki penis şekilli silahı göstermemiş olsaydı belki de filmin en havalı karakteri Seth Gecko olabilirdi.
Dr. Frank-N-Furter – The Rocky Horror Picture Show (1975)
Trans-ylvania’nın manyak doktoru Dr. Frank-N-Furter, üstünde “BOSS” yazan ve sakızdan çıkmış gibi duran kalp dövmeye sahiptir. Kalbe saplanmış hançer ve kan damlaları bu dövmeyi biraz da “traditional tattoo” yapar. En marjinal denizcilerin, en sıra dışı convention artistlerinin bile kıskanacağı BOSS dövmesi, Dr. Frank-N-Furter’ın alaycı ve çılgın tarzına çok uygundur. Çünkü o kendisine Rocky Horror adında bir aşk kölesi yaratmakla meşguldür. (Frankenstein’ın yaratıcısına yutkunarak baktığını görür gibiyiz.) Dövme yaptıranların “çılgın mısın?” sorusuna maruz kalmadıkları dönemde, Transeksüel Gezegeni’nde, Dr. Frank-N-Furter’ın stajyerleri olmak istiyoruz. Patron gibi patron!
MacManus Brothers – The Boondock Saints (1999)
Çift dövmesi yaptırmanın uğursuzluğundan ve ayrılık sebebi olduğundan bihaber MacManus kardeşlerin yani şehrin azizlerinin boyunlarındaki dövmeler aynıdır. Birisinin sol elinde Yunanca “VERITAS” yani hakikat, diğerinin sağ elinde de “AEQUITAS” yani adalet yazar. Ayrıca birinin sırtında İsa’nın çarmıha gerilmiş halinin üst kısmı, diğerinin sırtında da ayak kısmı vardır. Kollarındaki haçlar da cabası. Connor ve Murphy kardeşler tanrının kendilerine, dünyayı kötülüklerden koruma görevi verdiğine inanırlar. Bu yüzden de suçluları öldürürken İncil’den pasajlar okurlar. Dövmeleri de hem adaletin hem de inancın simgesidir. Ne de olsa azizlerin de vücutlarında tanrı vergisi stigmata’ları vardır.
Mary Mason – American Mary (2012)
Bu seferki karakterimiz dövmeli biri değil, bir dövme sanatçısı. Aslında teknik olarak bir plastik cerrah. Üniversitede hocasının tecavüzüne uğradıktan sonra okuldan ve bu düzenden soğuyup underground bir estetik cerrah (aka kasap) oluyor. Müşterileri ise vücut modifikasyonu isteyen punk ve marjinal tipler. Kendi aralarında bu kanlı doktora “Bloody Mary” ismini takmışlar. Şeytan boynuzları, ikiye ayrılmış diller, kalp şeklindeki meme uçları, “scar tattoo”lar ondan soruluyor. Kısacası yeraltının dövme dükkânı gibi çalışıyor. Onun için en önemli şey müşterilerinin kendilerini sınırlandırmamaları, kendileriyle barışık olmaları ve mutlu hissetmeleri. Bir de mümkünse yin yang dövmesi istememeleri.
Max Cady – Cape Fear (1991)
Max Cady hapishaneden yeni çıkmış bir tecavüzcüdür. Kendisini yeterince iyi savunmayıp hapse girmesine neden olan avukatı Sam Bowden ve ailesinden intikam alma hayalleri kurar. Tabii her hapiste yatmış psikopat gibi onun da hapishane dövmeleri vardır. Sol kolunda İncil’den “Vengeance is mine”, sağ kolunda da “My time is at hand” yazar. Bunun yanı sıra bir sürü İncil cümlesi daha bedenini süsler. En dikkat çekici ve “nerede yaptırdın?” sorusuna maruz kalan dövmeleri ise elinde silah ve İncil tutan palyaço ve üstüne Loretta yazan kırık kalptir. En önemli dövmesini de unutmayalım: Sırtında kocaman haçtan bir terazi dövmesi vardır. Bir kefesinde gerçeği simgeleyen İncil, diğer kefesinde de adaleti simgeleyen kılıçla birlikte. Bu dövmelerin anlamı şudur: Sanırsınız suç işleyen biziz, o da avukat.
Snake Plissken – Escape from New York (1981)
Snake Plissken’in full magnum’la yapılmış gibi duran, kapkalın, bold bir yılan dövmesi vardır. Göbeğinden başlayıp kasığına doğru inen -penisiyle birleştiğini var saydığımız ve bu yüzden “anlamı ne?” sorusuna düz bir şekilde cevap veren- bu dövme, asi mahkûmumuzun “yılan” lakabının ürünüdür. New York’un dev bir hapishane olduğu distopik bir zamanda serserilerin elinden başkanı kurtarması, New York’tan kaçması ve sisteme nanik yapması gerekmektedir. Bir de “ben de Japonca bir şeyler yazdırmak istiyorum ama bir türlü cesaret edemiyorum, sen yaptırırken korkmadın mı?” diyenlerle ringde kapışması tabii.
Luke Glanton – The Place Beyond the Pines (2012)
Luke, kaç tane dövmen var diye sorulmaması gereken bir insandır. Bunda hem sinirli mizacının hem sert karakterinin hem de dövmelerinin çok fazla olmasının etkisi büyüktür. “Black work tattoo”nun en güzel örneklerini taşıyan Luke, geçmişteki hatalarını ve güzel anlarını vücudunda taşımak ister. Dövmelerinden en çok dikkat çekeni ise yanağındaki kanayan hançerdir. Eski sevgilisi Romina’nın ondan Jason adında bir çocuk doğurduğunu öğrenince karısına ve çocuğuna bakmak için hayatını düzene sokmaya karar verir. Sorun şu ki hırslı polis Avery Crossile’la başı derde girebilir ve dövmeleri memuriyette sorun yaratabilir. En azından kabin memuru olması artık imkânsız gibi bir şeydir. O da banka soymaya karar verir…
John Wick – John Wick (2014)
Emekliye ayrılmış bir tetikçi olan John Wick, insanları öldürmekten sıkılmış ama dövmelerinden sıkılmamıştır. Vücudunda birçok Kelt haçı dövmesi ve başka dövmeler taşımasına rağmen sırtındaki haç üzerinde kavuşmuş eller en akılda kalıcı olandır. (Duş sahnesinde iyileşmiş halini görebiliriz.) Bu dövmenin üstünde “FORTIS FORTUNA ADIUVAT” yani “talih güçlülere yardım eder” yazmaktadır. Karısının ölümü ve ondan kalan köpeğin gangsterler tarafından öldürülmesi, John Wick’i yeniden suç dünyasına dönmeye zorlar. Şimdi mafya babası Viggo Tasarov’un oğlu Josef Tasarov’u haklamalı ve kurşun yağmurunda sapasağlam kalmalıdır. Çünkü o Baba Yaga’dır ve dövmeleri deforme olmamalıdır.
Tattoo (2002)
Bir dövme sanatçısının işçiliğine ödül verilmesi, işlerinin taklit edilmesi hatta çalınmasından daha büyük bir şey varsa o da koleksiyonunun yapılmasıdır herhalde. Ama “tattoo flash” koleksiyonundan bahsetmiyoruz. Basbayağı yüzülen derilerden bahsediyoruz. Fetişistin biri, Yakuza dövmeleri yapan Japon bir sanatçıya hayrandır ve dövme yaptığı insanları canlı canlı keserek bu dövmeleri toplar. “The Silence of the Lambs”in (1991) insan dönercisi Buffalo Bill’den sonra en artistik seri katille karşı karşıyayızdır. Dedektifler Mark Schrader ve Minks katili bulmaya çalışırken, katil de 3 boyutlu dövmeye yeni bir anlam kazandırmakla meşguldür.
Öteki Sinema için yazan: Semra Doll