Avantadan süper güçler elde etmiş ama başına gelen binbir türlü eziyetin bahanesiyle güç sarhoşu olup hem çekmiş hem de çektirmiş sinemanın süper manyakları ve onların öyküleri, fantastik sinemada önemli yer tutar.
Sinema tarihi bunların yüzlercesiyle doludur, genelde yan karakterlerdir ancak bazen özne haline de gelebilirler. Bu yazıda en öne çıkan 10 dengesiz ama fena halde can yakabilen karakteri ele alalım istedim. Ayrıca dosyanın daha başlangıcında Freudyen bir yaklaşımla tüm bu şiddetin arkasındaki temel sebebin bu arkadaşların sevişememesi olduğunu belirtmiş olayım! İşte beyazperdenin süper delileri!
Andrew Detmer / Chronicle
Sorunlu aile mahsulü çocuk tiplemesi olmasaydı Amerikan sinemasının hali nice olurdu bilinmez! Doğaüstü filminin manyağı Andrew Detmer’da (Dane DeHaan) böyle biri… İtfaiyeci babası tarafından sürekli şiddet gören, yatalak annesine bakmak zorunda kalan bir ezik, Amerikan ağzıyla: Looser!
Eh tabii, bu arkadaşımız muhtemelen uzaydan gelen bir meteroidi elleyince eline geçen gücü de hayır için kullanacak değil. Herkesten Clark Kent ahlakı beklenemez! (O da yatsın kalksın, Güneyin en temiz insanları Martha ve Jonathan Kent’e dua etsin!)
Andrew’cuk en sonunda hepten balatayı yakıp şehrin altını üstüne getirebilecek, gökyüzünde uçacak kadar güçlü ama o güçlerle en fazla Koreli bir marketi soyabilecek kadar şapşal! Baştan kaybetmiş zaten… Filmin güzel bir saptaması da şu: 17 yaşındaki bir adamın delirmemesinin tek yolu güzel bir kız arkadaştır. O yoksa… Kaçınnn!
Bruce Banner / Hulk
Süper manyakların kendilerine göre geçerli üç bahanesi vardır.
1-Sorunlu bir ailede yetişmişlerdir.
2-Bakirdirler ve fazla testosteron beyinde ödem yaratır!
3-Seviştikleri kadın ölmüştür, yenisini bulmak yerine manyağa bağlarlar.
Hulk, tipik bir Amerikalıyı temsil eder. Normal hayatta tutunmaya çalışan ama zorlanan; sinirlendiğinde ise öfkesini kontrol edemeyip müthiş yıkımlar yaratan ama bundan dolayı pişman olsa bile kendinde olmama haline sığınan bir birey…
Karakter, bilim adamı olup iyi ve kötü değişimi geçirmesi ile de Dr. Jekyl ve Bay Hyde’a öykünür. Kendine ait tek özelliği King Kong’da bile çok daha fazlası bulunan zekâdır. TV uyarlamaları dahil şimdiye kadar çevrilmiş tüm Hulk filmlerinin temel hatası, karakterle ilgili şu an burada yaptığımız gibi depresif karakter çözümlemelerine girmiş olmalarıdır. Halbuki ne Hulk ne de seyreden onun bu yönüyle; çocukluğuyla, alter egosuyla falan asla ilgilenmez. Hulk’un lezzeti onun tam bir “massive destroyer” olarak yaratığı yıkım ve kaosta saklıdır.
Carrie
Tüm delirmeler testosteron yüzünden olmaz elbette… Aynı miktarlarda östrojen de işe yarar! Günah Tohumu’nda (Carrie) da Carrie (Sissy Spacek), Andrew Detmer gibi aileden ve arkadaş çevresinden muzdarip bir genç arkadaşımız. Lise yıllarınızda bile karşınıza böyle pek çok kız çıkar ve onlar genelde güvenilir arkadaşlardır, özellikle dönem ödevlerinizi yapma konusunda müthiştirler ama işte o kızlardan birinin telekinetik güçlere sahip olduğunu düşünün bir! O zaman o arkadaş “hadi benim yerime yap no’olur” dediğiniz dönem ödevini hiç dokunmadan size iade etmesi muhtemeldir.
Beyazperde kariyeri pek hayırlı olmayan müthiş oyuncu Sissy Spacek’in canlandırdığı Carrie de özünde sadece arkadaşları tarafından kabul edilmek, sevilmek, sarılmak, okşanmak istenen genç bir kız. Filmin finalinde yaşanan tüm o terörün sorumlusu da yine o sayılmaz. Kime eşek şakası yapacağına dikkat etmeli insan!
Darth Vader / Star Wars
Sevdiğini kaybedince manyaklaşan süper güçlü adam klişesinin en uca giden örneği, Anakin iken sevdiğimiz, Darth Vader iken korktuğumuz bu hidrolik maskeli arkadaşımızdır. Güç/force denilen şeye tamamen hakim olduktan sonra işin cılkını çıkarmış, hem Jedi tarafına hem de sözünü dinlemeyen imparatorluk generallerine çok çektirmiştir.
Hayır, madem biliyordunuz bunun böyle şirazeden çıkacağını, alıp çocuktan yetiştirmenin manası ne! Yok güce denge getirecekmiş de, bilmem ne! Adamın kendisi dengesiz, üstelik fena halde kıskanç… Ayrıca da “anne” takıntılı… Oidipus kompleksinin fantastik karşılığı olarak pelerini sallar ve dolanır durur. Kah Yıldız destroyerlerinde, Kah çöl gezegeni Tatooine’de…
Doctor Octopus / Spiderman
Sevişemeyen gençler dedik ama sevdalı yetişkinlerden sıra gelmiyor ki! Doktor Ahtapot da böyle biri… Aslında kendini bilime ve sevgili eşine adamış ama kaybın acısını kaldıramayacak kadar da zayıf…(ya da bütün bu adamların bahanesi bu!) “Çok sevdiğim karımı kaybettim. O zaman neden kendime süper mekanik kollar yapıp önüme gelenin bacaklarını ayırmıyorum ki!” Şahane bir bahane gerçekten…
Filmlerde Doktor Ahtapot’a pek bir anlayışlı yaklaşılıp sonunda takdir bile edilmiştir ama çizgiromanda Peter Parker’a epey kök söktürmüştür. May halasına asılıp evlenmişliği bile vardır. Terbiyesiz!
Tetsuo / Akira
Doğaüstü’nün Andrew Detmer’inin buram buram esinlenildiği karakter olan ezik ama sevimli bir gençtir ama hükümetin “Akira” adını verdiği gizli deney programından çıktığında yürüyen bir nükleer felakete dönüşür.
Tetsuo aslında anime boyunca en yakını olan Kaneda’nın yaptığı gibi sürekli kollanması gereken bir tip ama laftan anlamıyor! “Kadılık vermişler deliye, gitmiş babasını asmış” gibi bir laf vardır ya, işte Tetsuo’nun durumu da buna cuk uyuyor!
Doctor Doom / Fantastic Four
Bu kadar süper manyak içinde en kuvvetli bahanesi olan kişi nam-ı diğer Doktor Doom’dur. Bakın şimdi size anlatayım bu bilim destekçisi adamı nasıl delirttiler?
Amerikan hükümeti (bunlar da az değil!) Fantastik Dörtlü’nün elebaşı Reed Richards’ın projesinden desteği çekince Sue Susan’ın eski sevgilisi Victor Von Doom, “daha iyi bir dünya için güçlerimizi birleştirelim” deyip yatırım yapmıştır. Ne kadar parası, bilgisi varsa bu projeye adamıştır. Ama eli kolu pek uzun olan Reed Richards karşılığında ne yapmıştır? Gidip adamın hala gözü olduğunu bile bile eski sevgilisine asılırsan ne olacaktı ki?
Ben severim bu adamı, iyi yapmıştır be eli, kolu ayrı oynayan tiplere… Oh olsun! Böyle adam gibi bahanelerle gelin işte!
Charlene ‘Charlie’ McGee / Firestarter
Çocuk her yaşta masum, öyle değil mi sevgili okuyucular? Sen sarışın, boncuk gözlü sevimli bir kızı alıp sırf telekinetik güçleriyle yangın çıkartabiliyor diye hükümet deneylerinde kullanmaya kalkarsan o da sana dev bir mikrodalga hediye ediverir!
“Çocukla çocuk olunmaz” derler ya, işte yangın çıkartanıyla Asbestli kıyafet giymeden oynanmıyor da! Daha o yaşlardan ne kadar ateşli(!) olduğunu belli eden Drew Barrymore’un E.T. (E.T. The Extra-Terrestrial)’deki sevimli halinden eser yok tabii bu filmde… Zaten sonrasında da verdi kendini içkiye, uyuşturucuya, gerçekten bir kayıp çocuk oldu çıktı. Sonradan topladı neyse ki…
Syndrome / The Incredibles
İnsan hayranlarına dikkat etmeli, onlara ilgi göstermekte kusur etmemeli. Bir gün onlar da süper güçler kazanabilir. İşte o zaman verilmeyen bir selamın bile hesabını kafanıza gökdelen atarak sorabilirler!
Syndrome (Jason Lee), filmin kahramanı Bay Inanılmaz’ın (Craig T. Nelson) ezik bir hayranı. Hani şu evden çıkmadan tüm gününü çizgiroman okuyarak ya da bilgisayar başında geçiren tipler var ya, onlardan biri… Ama gururu kırılmış bir kere… Bunun dışında da pek bir numarası yok zaten, filmin sonunda fena halde dersini alıyor. Bildiğiniz sıkıcı biri! Çok sıkıcı hem de…
General Zod / Superman 2
Kripton’dan her gelen yüksek Amerikan Güneyli ahlakıyla donanıp dünyayı kötülüklerden koruyacak diye bir şart yok! Terence Stamp’in canlandırdığı bu general de Silivri’ye gönderilmek yerine uzayda bir çemberin içinde mahkum edilen bir tip, iki de yardakçısı var ama bir yolunu bulup dünyaya geliyorlar.
Geldikleri andan itibaren de hem Amerikan ordusuna, hem deli tavuk gibi ortalarda dolanan insanlara hem de Süperman’e çektiriyorlar! Adam aynı zamanda megalomanyağın teki… Ona şaşıran birinin dediği “Oh my God!” lafına “My name is Zod!” deyip basıyor ışını, veriyor şuayı… Sakalı da pek şekilliydi ama bana hep Yeşilçam oyuncumuz Hüseyin Peyda’yı hatırlatır. Yine de “evlerden ırak!”