Geçtiğimiz hafta sonu, oğlumla birkaç gün sonra kademeli de olsa normalleşecek Türkiye’yi ve neler yapabileceğimizi konuşuyorduk. “Arkadaşlarımla film maratonu yapacağız baba, tüm gün sinemadayız” dedi.
Hoşuma gitti bu fikir, ben salonların covid-19 karşıtı önlemleri alma konusunda örnek işletmeler olduğunu düşünüyorum ve “sinemaya gitmek” meselesi benim hayatımın içinde büyük önem taşıyor. Gençler de bir sürü şeyi ve sinemaya gitmeyi özlemiş.
Kötü haber; sinemalar 1 Haziran’da açıldı, 2 Haziran’da kapandı! Türkiye’deki sinema sektörünün salonlar kısmını temsil eden ancak haddini aşarak tüm sektörü etkileyecek kararlar alınmasını sağlayan SİSAY’ın telkiniyle oldu bu iş.
SİSAY’ın ilgili kurumlarla bu meseleyi istişare ederek bu kararı neden baştan aldırmadığını sorguladım. Yapılan açıklama da beni hiç tatmin etmedi. Diyorlar ki, bu üye salonların ortak talebi imiş ve salonların açılması için reklam, tanıtım, program hazırlığı, film şirketleriyle koordinasyon gibi hususlarda organizasyonun sağlanabilmesi için en az üç hafta gibi bir zamana ihtiyaç duymaktaymışlar.
Mayıs ayı boyunca aklınız neredeydi?
Sayın bakanınızla konuşup yazışsaydınız da 1 Haziran’da açılacağınızı bilip ona göre 3 hafta öncesinden oynatacağınız filmleri tanıtıp salonları da hazır hale getirseydiniz. Biliyorum, açılışı büyük bir filmle yapmak istiyorsunuz. 25 Haziran’da ABD’de gösterilecek Hızlı ve Öfkeli 9 bizim salonların da açılış filmi olacak ama bu umut boşa çıkar, benden söylemesi!
The Hitman’s Wife’s Bodyguard, Spirit Untamed, The Conjuring: The Devil Made Me Do It, The Misfits, Luca… ABD salonlarında haziran ayında bir sürü iyi film gösteriliyor ve biz bunları salonlarda gösterene kadar çoktan korsanı çıkıp izlenmiş olacak.
Denizi, sahili, sahilde çay bahçesi olan bir ülkedeyiz, geçmişten beri yazın sinemaya gitme alışkanlığımız pek yoktur. En düşük izlenme rakamları Temmuz-Ağustos aylarına aittir. Bu mevsimde film festivali bile yapılmaz, Eylül ve sonrası için setler çalışır. Bizde sinema daha çok bir kış aktivitesidir. 1 Temmuz’da salonları açıp yüksek ciro ile başlayacağını sanmak büyük yanılgı. Sektör pandemide yatmaya ve masraflarını devlete yüklemeye alıştı ancak ne zaman açarlarsa açsınlar, covid-19 tehlikesi tamamen sonlansa bile ülkedeki salonların %40’ını birkaç yıl içinde kaybedeceğiz. Bu, en iyi tahminim, yıkım daha da büyük olabilir.
Çünkü, atı alan Bağdat’ı geçti. Sinema salonları kapalıyken ve halkımız sinemaya gidip film izlemekle ilgili alışkanlıklarını kaybetmişken Netflix ve arkasından gelenler evde film izleme deneyimini en üst noktaya taşıdılar. Warner Bros işin tarifini tamamen değiştirdi ve Salonlarda gösterdiği filmleri birkaç gün sonra HBO Max üzerinden yayınlamaya başladı.
Bunun anlamı şu; artık o bol bütçeli, büyük oyunculu filmler için bile sinemaya gitmek zorunda değilsiniz. Sinemada film izleme meselesi zaten zaman içinde pahalı ve filmden önce gösterilen reklamlar vs. sayesinde eziyetli bir şeye dönüşmüştü.
Bu arada yapımcılarımız da sağ olsun, sinemalar kapalı diye kış uykusuna yattılar. Hollywood ürettiklerini korudu ve üretmeye devam etti. Ellerinde bir sürü gişe filmi var. Bizimkiler ne yaptı? Cem Yılmaz ve Yılmaz Erdoğan, Netflix ile anlaştı, Tolga Çevik Exxen’de başladı, Ahmet Kural Kıbrıs dizisinde başrol, Çağan Irmak BluTV’ye dizi çekti (ve çok güzeldi), Şahan Gökbakar ise Instagram’ı bıraktı!
Türkiye’de salonları kurtaran ve yaşatan, Eşkıya’dan (1997) bu yana yerli gişe filmleridir ve bizim salonların elinde şu an gösterebilecekleri güçlü bir yerli film yok! Netflix parsayı topluyor. Yapımcılar ve dijital platformlar birbirleriyle tanıştı ve yeni iş yapma modelleri geliştirdiler.
SİSAY’a tavsiyem, üyeleriyle konuşsunlar. Zarar yazma pahasına dev kampanyalar yapsınlar. Bilet 1 TL, mısır bedava vs. Eylül’e kadar insanların ayağını sinemaya alıştırsınlar yoksa bu işin sonu iyi değil!
1 Haziran’da açılan salonları bakana ricacı olup 2 Haziran’da kapatarak kendi dükkanlarını yıkıyorlar. Sinema salonlarının açılması işi yalancı çoban hikayesine döndü. 1 Temmuz olduğunda bir sürü insan, “nasıl olsa kapanır ya iki üç güne” deyip o filmin korsanını bekleyecek. Bunu bile düşünmüyorlar.
Anlamıyorlar; insanlar sinemada film izlemeden yaşayabilir ancak insanlar artık sinemada film izlemek istiyorlar, iyileşmek için buna ihtiyaçları var. SİSAY sağ olsun, hastalığı bir ay daha uzattılar!
MURAT TOLGA ŞEN