Yönetmen Ozan Çağlar’dan da, Soğan isimli kısa filminden de Facebook’ta film önüme çıkıncaya kadar haberim olmamıştı. İlk düşündüğüm filmin standardın altında bir iş olacağıydı. 2017 yılında yerli yabancı toplamda iki bin civarı kısa film izlemiş biri olarak elbette bu filmi de izleyecektim.
Hızlı kesmeleri yüzünden zayıf bir açılış sahnesiyle başlasa da hikâye o kadar güzel aktı ki pür dikkat izledim sonuna kadar. Başrolü üstlenen Hasan Ali Yıldırım’ın mükemmele yakın oyunculuğu ve yan rollerdeki deneyimli oyuncuların da etkisiyle film adeta hipnotize etti beni. Haneke’nin Funny Games filmindeki o meşhur vurulma sahnesinde birçoğumuzun burnuna gelen kan kokusu gibi, soğan kokusunu almak işten bile değildi.
Soğan, saplantılı bir biçimde mükemmelin peşinde koşan ve sonunda da kazanan kahramanların aksine kimsenin yapmak istemeyeceği, herkesin tiksindiği bir işe kendini adamış bir adamın hikâyesi. Ve evet, sonunda da kaybediyor: Herkeste tiksinti uyandıran işi elinden alınıyor ama o asla pes etmiyor.
Soğan, yılın sonunda film izlemekten yorulmuş biri olan bana, hiçbir kural ve kesinliğin işlemediği kısa filmin uçsuz bucaksız, keşfedilmeyi bekleyen bir alan olduğunu bir kere daha hatırlattı ve içimdeki keşif dürtüsünü tekrar canlandırdı.