Spaghetti westernleri genel olarak severim ama içlerinde en favori olanları “gothic western”lerdir. Bu türde klasik Amerikan westerniyle İtalyan gothic korku filmleri ve edebiyatının bir sentezi vardır. Ayrıca dram unsurunun da filmlere yüksek derecede etki ettiğini görürüz, fakat bu etki çok ince bir şekilde filme yerleştirilir. Spaghetti westernler, Batının romantik görüntüsünü bizlere sunmakla beraber, o döneme ait karanlık ve ürkütücü öğeleri de bize yansıtır. Şüphe, ölüm, kan, mezarlar, tabutlar ve dinsel imgeler spaghetti westernlerde sürekli tekrarlanan unsurlardır. Filmlerde sessizlik ve ses aynı derecede değer taşır ve atmosfer filmin hikâyesi kadar büyük önem taşır. İyi ve kötü yerine filmlerde asıl olan humanizmdir.

Elbette İtalyan westernlerde politik unsurlar göz ardı edilemez. Birçok yönetmen, yazar ve oyuncu komünizm destekçisi olmakla beraber, filmdeki kötü adamlar genellikle kapitalizm ve emperyalizmi ifade eder. Dönemin politik ortamına bağlı olarak da Marksist söylemlerini eğlenceli bir biçimde beyazperdeye yansıtmaktan geri kalmazlar.

İzlediğim En İyi 10 Spaghetti Western

blankThe Good, the Bad, and the Ugly

(Il Buono, il brutto, il cattivo, 1966, Sergio Leone)

Bu film favori Sergio Leone filmlerimden bir tanesidir. Düşündürücü ve oldukça eğlenceli. Çok iyi bir senaryo ve Leone’nin buna katkısı inkâr edilemez. Film ilk olarak çoğu insan için Clint Eastwood’u çağrıştırsa da, Tuco rolünde izlediğimiz Eli Wallach belki de kariyerindeki en iyi performansı sergileyerek nazarımda takdire şayan bir iş çıkarmıştır. Defalarca da izlesem asla seyretmekten sıkılmayacağım filmlerden birisidir.

The Great Silence

(Il Grande silenzio, 1968, Sergio Corbucci)

Bence film Sergio Corbucci’nin yönettiği en iyi film. Filmi bence diğer westernlerden ayıran en önemli özellik daha fazla şiddet içermesi. Filmde oldukça derin bir hümanizm ve sert bir gerçekçilik hakim. Klaus Kinski’nin yarattığı karakter oldukça zalim. Ayrıca filmde Jean-Louis Trintignant’ın oyunculuğu da övgüyü hak ediyor.

A Bullet for the General

(1966, Damiano Damiani)

Damiano Damiani tarafından yapılan bu eğlenceli ve hareketli spaghetti western müthiş silahlı çatışma sahneleri içermekte. Filmde çoğu spaghetti westernde gördüğümüz Amerikan kapitalizmi ve emperyalizmine yönetmen tarafından yapılan bir gönderme var. İlk bakışta karakterler birçok westernde gördüğümüz tipik oyunculuğu andırsa da aslında daha kompleks ve derin bir oyunculuk içermekte.

Once Upon a Time in the West

(C’era una volta il West, 1968, Sergio Leone)

Harika bir Leone westerni daha. Henry Ford filmde insafsız katil Frank rolüyle iyi bir iş çıkarmış. Özellikle bir çocuğu ve ailesini öldürdüğü sahne filmdeki en vahşi sahnelerden biri. Fakat kastın geri kalanı yerlerde sürünüyor. Filmin hikayesi ise gerçekten çok başarılı.

For a Few Dollars More

(Per qualche dollaro in più, 1965, Sergio Leone)

Bir diğer Leone-Eastwood filmi daha. Hikaye çok başarılı. Klaus Kinski’nin canlandırdığı Wild ve Lee Van Cleef’in canlandırdığı Col arasındaki oyunculuk oldukça iyi. İki oyuncu da benim favori kötü adamlarım arasında yer almakta. Filmde Eastwood pançosu ve şapkasıyla oldukça karizmatik.

Django

(1966, Sergio Corbucci)

Django serilerini sevmekle birlikte, buraya hangisini koymak konusunda kararsız kaldım. Fakat en sonunda ilk filmde karar kıldım. Filmde Franco Nero Django rolüyle gayet başarılı. Luis Enriquez Bacalov  imzasını taşıyan müzikler filme ayrı tat katmış. Bu arada Bacalov’un Oscarlı bir müzisyen olduğunu da belirtmekte fayda var.

Death Rides A Horse

(Da uomo a uomo, 1967, Giulio Petroni)

Kayda değer intikam temalı western filmlerinden birisi. Lee Van Cleef ve John Phillip Law, Ryan ve Bill rolleriyle iyi bir performans sergilemişler. Filmde aralarında iyi bir kimya oluşmuş. Giulio Petroni yaratıcı kamera teknikleri kullanarak iyi bir iş çıkarmış. Nazarımda filmin en iyi sahnesi Bill ve kötü adam Burt Cavanaugh (Anthony Dawson) arasındaki poker oyununun olduğu sahne.

Massacre Time

(The Brute and the Beast/Tempo di massacro, 1966, Lucio Fulci)

Korku filmlerinin usta yönetmeni Lucio Fulci sinemanın birçok dalında film yapmıştır. Bu film de yelpazenin western kısmında yer alır. Franco Nero ve George Hilton’un oynadığı film bu iki oyuncunun ilk büyük oyunculuk deneyimleri.  Fulci’nin bu ilk western filmi birçok yönetmeni etkilemesine karşın hak ettiği değeri bulamamıştır.

My Name Is Nobody

(Il Mio nome è Nessuno, 1973, Tonino Valerii & Sergio Leone)

İtalyan thriller yönetmenlerinde Tonino Valerii ve Sergio Leone ortaklığından çıkmış başarılı bir western filmi. Filmde yaşlı bir silahşörü canlandıran ve kariyerinin son demlerini yaşayan Henry Fonda Sergio Leone’nin verdiği fırsatla iyi bir oyunculuk sergilemiş ve Terrence Hill’i de es geçmemek lazım.

Dragon Strikes Back

(Shanghai Joe/Il Mio nome è Shangai Joe, 1972, Mario Caiano)

Film spaghetti western ve kung fu filmlerinin bir sentezi. Çin dövüş sanatları ustası olan Shanghai Joe’nun Vahşi Batı’daki maceralarını konu alıyor. Film her ne kadar kung fu öğelerini barındırsa da saf bir spaghetti western. Klaus Kinski’yi burada da kahramanımız Joe’yu öldüren kişi olarak küçük bir rolde izliyoruz.

Tolga Demirtas

blank

Misafir Koltuğu

Öteki Sinema ekibine henüz katılmamış ya da başka sitelerde yazan dostlarımız her fırsatta harika yazılarla sitemize destek veriyor. Size de okuması ve paylaşması kalıyor...

2 Comments Bir yanıt yazın

  1. Nevet iyi, kötü ve çirkin pek çok insan için western sevme nedeni olmuştur. müzikleri ile spaghetti western’nin diğer westernlerden ayrıldığını düşünürüm. Güzel makale olmuş.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

1995 Sonrası Norveç Sinemasından Film Önerileri 2

Mütevazı bir sinema olan, taklit etmeyip kendisi gibi olmaya çalıştığı
blank

İzleyince Kendini Yollara Vurma İsteği Uyandıran 20 Film

Öyle filmler vardır ki, izlerken içimizde bir şeyleri kıpırdatır, kafamızda