İnsanın en büyük düşmanıdır kendi zihni. İnsan sınırlı algılama kapasitesiyle, kavrayabildiklerini yok edip kavrayamadıklarından ölesiye korkar. Korkan insanın önünde iki seçenek vardır: ya korktuğu şeye boyun eğip ona tapıp hayatta kalmaya çalışır ya da ölümü göze alıp korktuğu şeyi yok etmek için saldırır. Belki de bu hayatta kalma dürtüsü insanı acımasız bir yok edici yapmıştır.

Still Life isimli kısa film insanın kusurlu ve kısıtlı zihni bulanıklaştığında, kararsız kaldığında nasıl da acımasız bir yok ediciye dönüştüğünü gösteriyor. Jeneriği çıkardığımızda altı dakika gibi kısa bir zamanda içinde barındırdığı merak duygusu, filmin bütününe yayılmış gizem, korku ve gerilim öğeleriyle hedefi on ikiden vuruyor.

2000’lerin ortalarına geldiğimizde akıl hastalıkları konulu filmlerin sayısı iyice artmıştı. 2005 yapımı olan Still Life filminin Akıl Oyunları, Dövüş Kulübü, Kimlik  gibi referans alabileceği onlarca iyi film var. Yine de Dikkat! Karmakarışık bir hikayeyle boğuşmaması, söyleyeceğini çok net ve en kısa zamanda anlatması Still Life’ı gerçek manada iyi bir kısa film yapıyor. (iyi kısa film başlı başına ayrı bir yazı konusudur.)

Filmde asıl vurucu olan “gerçek, gerçeğin asla bilinemeyeceği” konusu. Yönetmen bunu mu hedefledi bilinmez ama film “gerçek nedir, gerçeğin ne kadarını bilebiliriz?” vb. soruları seyirciye sorduruyor. En azından benim için bu böyle oldu.

Kanadalı yönetmen Jon Knautz genç yaşına rağmen sekiz kısa, dört uzun film yönetmiş. Bu filmlerle uluslararası başarılar da elde etmiş. Filmografisinin en çarpıcı yönü, dört uzun çektikten sonra kısa film çekmiş olması. Kısa filmin okul bitirme projesi ve uzun metraja hazırlık gibi görülüp hak ettiği değeri almadığı ülkemize nazaran Batı’da nasıl farklı algılandığının ispatı olarak düşünülebilir bu seçim.

Still Life, seyirciye pençesini geçiren, film bittikten sonra da seyircinin peşini bırakmayan, sürekli huzursuz eden iyi filmlerden.

Öteki Sinema için yazan: Sidar Serdar Karakaş

still-life-01

blank

Sidar Serdar Karakaş

Çok küçükken kiralık VHS’lerden dayısıyla birlikte zombi filmleri izledi. Zombilerden çok korktu. Büyüyünce o filmleri George A. Romero’nun yaptığını öğrendi. Üstada hayran oldu. Sinema öğrencisiyken Andrzej Zulawksi filmlerini keşfetti. Zulawksi filmleri ona her zaman güç verdi. En zor anlarında kurtarıcı filmi Possession (1981) oldu. 2006 yılında Öteki Sinema’yı düzenli okumaya başladı. Korku filmlerini ve B Filmleri burada sevdi.

2 Comments Bir yanıt yazın

  1. Yanlışınız var, yönetmen Jon Knautz still life isimli filmini 2005 de çekmiş .Diğer uzun metraj filmlerini de ilerki yıllarda çekmiş. İMDb’ ye bakmak çok zor olmasa gerek.İyi günler.

  2. Ya Canan Hanım, yorumunuz karşısında hakikaten şaşkınlığa düştüm. Bahsettiğiniz paragrafta Still Life uzunlardan önce çekilmiştir ya da uzunlardan sonra çekilmiştir gibi bir ibare yok ki. Yazar, Jon Knautz’un filmografisine bakarak bir tespitte bulunuyor ve diyor ki: dört tane uzun metrajlı film çektikten sonra bile kısa film çekmeye devam etmiştir. Buradan da ülkemizdeki kısa filme bakış ile yurtdışındaki bakışı karşılaştırıyor. Yoksa sizin anladığınız şekilde yönetmenin filmlerini bir sıraya koymaya çalışmıyor ki. Aynen dediğiniz gibi filmografi IMDb’de sıralı bir halde mevcut zaten.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Ayça’yı Neden Seviyorum? (2006)

Öteki sinema gururla sunar: Ayça’yı Neden Seviyorum?
blank

Kurbanları Erkek Olan 5 Kısa Korku Filmi

Daha önce kurbanları kadınlar olan kısa korku filmleriyle ilgili bir