Bundan yıllar önceydi. Abim ve kuzenimle internette komik videolar izleyip zaman öldürürken “Worst fight scene ever” (gelmiş geçmiş en kötü dövüş sahnesi) isimli bir videoya denk gelmiştik. Kelimelerle anlatması epey güç olan bu videoda uzun saçlı genç bir aktör, rakibinin kafasının arkasına bir şaplak atarak bir gözünün yuvasından fırlamasına neden oluyordu. Daha sonra gözü yerinden fırlayan adam bıçakla kendi karnını yarıp bağırsaklarını çıkarıyor ve uzun saçlı aktörü bağırsaklarıyla(?) boğmaya çalışıyordu.
Öteki Sinema için yazan: Kaan Kahraman
İlk izlediğimde hangi filmden olduğunu araştırmadığım ve o zaman pek merak da etmediğim bu video geçen sene şans eseri tekrar karşıma çıktı. Bu sefer bende merak uyandırmayı başaran dövüş sahnesinin Story of Ricky isimli bir Hong Kong filmine ait olduğunu öğrendim. Filmle ilgili biraz araştırma yaptığımda filmin Riki-oh isimli bir japon mangasından uyarlandığını görünce şoka uğradım. Üstelik Riki-oh’nun mangakası (manga sanatçısı) çok sevdiğim bir manga olan Tough’ın yaratıcısı Saruwatari Tetsuya idi. Riki-oh mangasına bir şekilde ulaşıp okuduktan sonra filme olan merakım iyice arttı. Artık dönüşü olmayan bir yola girmiştim. Her ne kadar pişman olma ihtimalim çok fazla da olsa Story of Ricky’i izlemeye karar verdim.
Yakın gelecekte artan suç oranları nedeniyle hapishaneler mahkumlarla dolup taşmıştır. Hapishanelerdeki bu mahkum fazlalığını finanse etmekte zorlanan devlet çareyi hapishaneleri özelleştirmekte bulmuştur. Bu yeni özel hapishane sisteminde mahkumlar ucuz iş gücü olarak tüm gün ağır işlerde çalıştırılmaktadır. Hapishane müdürleri ve gardiyanların mahkumlar üzerinde neredeyse sınırsız bir yetkisi vardır ve hapishane çalışanları bu yetkileri olabilecek en kötü şekilde kullanmaktadır. Sadece Gang of Four (dörtlü çete) adı verilen dört güçlü ve ayrıcalıklı mahkum gardiyanların zulmünden muaftır ve bu ayrıcalıklı mahkumlar, diğer mahkumları demir bir yumrukla yönetmektedir.
Hapishanedeki bu acımasız düzen, Ricky Oh/Lİk Wong(film Çin’de çekildiği için orijinal dublajda karakterin adı Lik Wong) isimli mahkumun hapishaneye gelişiyle değişecektir. Dövüş sanatları ustası olan Ricky bir yumruğuyla insanların vücutlarında delikler açabilmekte, bir tokadıyla gözleri (kelimenin tam anlamıyla) yuvalarından çıkarabilmektedir. Haksızlığa tahammülü olmayan ve daima güçsüzleri korumaya çalışan Ricky, bu özellikleri sebebiyle hapishane yönetimi ve dörtlü çete ile karşı karşıya gelecektir.
Baştaki kısa giriş kısmından sonra film tamamen Ricky’nin önüne çıkan herkesi en acımasız şekilde ortadan kaldırması şeklinde ilerliyor. Mangayı okumamış olsanız bile senaryoda sizi şaşırtabilecek pek bir özellik yok. Senaryo demişken filmin gerçekten takdiri hakkeden bir yönü var. Film uyarlandığı mangayı büyük bir sadakatle takip ediyor. Yazının başında bahsettim dövüş sahnesi dahil filmdeki tüm dövüş sahneleri mangadakinin birebir aynısı. Günümüzdeki bir çok çizgi roman veya anime uyarlamasında kaynak materyale bu kadar bağlılık görülmüyor ne yazık ki.
Tabii ki Story of Ricky, uyarlandığı mangaya sadakatine rağmen kusursuz olmaktan çok uzak. Filmin en önemli sıkıntısı oldukça düşük bir bütçeyle çekilmiş olması. Filmde dakika başı uzuvlar kopuyor, kemikler kırılıyor ve tüm bu sahneler inandırıcılıktan alabildiğine uzak, ucuz görsel efektlerle çekilmiş. Bu kadar yetersizliğe rağmen inatla sırtını bu efektlere dayamaya çalışması, filmi izlenmesi zor bir hale getiriyor. İnatla derken film gerçekten kullanılan efektler konusunda, özelikle kan konusunda, cömert davranmış. Çekimlerle ilgili anlatılan bir hikayeye göre final sahnesi çekildikten sonra baş rol oyuncusu Louis Fan haftalarca üzerinden yapay kan kokusunu çıkartamamış.
Ricky rolünde daha kariyerine yeni başlayan, o zaman 18 yaşındaki Louis Fan (Fan Siu Wong) var. Louis Fan kung fu severlerin az çok aşina olduğu bir isim. Filmde belki de tecrübesizliği nedeniyle çok aman aman bir performansı yok. Kariyerine böyle bir filmle başlayıp kendisine sinemada kendine bir yer edinebildiği için tebrik edilmeyi hak ediyor yine de. Filmde Louis Fan dışında tanınmış bir oyuncu olarak sayabileceğimiz tek kişi olan Yukari Oshima, hapishanedeki dörtlü çetenin bir üyesini canlandırıyor. Kendisi Hong Kong aksiyon filmlerine yıllarını vermiş bir isim ancak filmde kariyerinin en kötü performanslarından birini sergilediğini görmek beni biraz üzdü açıkçası. Diğer oyuncular da idare eder düzeyde ki zaten kimsenin akademi ödüllerine aday olmak gibi bir kaygısı yok gibi duruyor.
Yukarıda bahsettiğim gibi film çok sayıda dövüş sahnesi içeriyor. Oyuncu kadrosunda eski bir Hong Kong yıldızı yer aldığı halde dövüş koreografisi aynı dönem çekilen Hong Kong filmleriyle karşılaştırılınca vasatın altında. Vasat dövüş sahnelerini ucuz görsel efektler ve ortalama oyunculuklarla birleştirdiğimiz zaman ortaya izlemesi zor bir film çıkıyor. Üstüne de bir Japon çizgi romanının Çin işi uyarlaması olduğu eklenince, Story of Ricky’nin bugün bir kült film olarak kabul edilmesi çok şaşırtıcı gelmiyor.
Son olarak filmin yönetmeni Lam Ngai Choi’ye değinmek istiyorum. Kendisi hakkında internette -en azından ingilizce kaynaklarda- yer alan bilgiler ne yazık ki çok kısıtlı. 1953 doğumlu yönetmen oldukça ilginç bir kişiliğe benziyor. IMDB’deki filmografisinden daha çok görüntü yönetmenliği ile öne çıktığı görülüyor. Bizzat yönetmenliğini yaptığı film sayısı on üç ve filmleri gök kuşağının renkleri gibi çeşitli. En meşhur filmi açık ara ile Story of Ricky. Bunun dışında insanları ele geçiren bir uzaylıyı konu alan bir bilim kurgu filminden tutun, I Spit on Your Grave çakması bir intikam filmine, korku komedi filmlerinden klasik kung fu filmlerine kadar her alanda eser vermiş. Hatta Erotic Ghost Story adında öbür dünyadan gelen (!) bir erotik filmi bile var ki o da aynı Ricky gibi kült film olarak kabul ediliyor. İki tane kült filmi olmasına rağmen kariyeri 1992 yılında birden bire bitmiş ve bunca yıldır ne yaptığına dair her hangi bir bilgiye ulaşmak mümkün görünmüyor. Ne diyelim, sinemaya Story of Ricky gibi eşi benzeri olmayan bir filmi kazandırdığı için kendisine teşekkür ediyorum. Neden ve nasıl böyle bir film çektiği ise sanırım benim için cevapsız bir soru olarak kalacak her zaman.