İyi bir korku komedi filminde aranan birinci şart, çatısı altında bir araya getirdiği korku ve komedi öğelerini eşit miktarda kullanarak dengeyi yakalayabilmesidir. İki taraftan herhangi birine ağırlık verilirse, ortaya çıkan işin tatmin edicilikten uzağa düşmesi kaçınılmazdır. Stung da dengeyi kaybeden korku komediler için iyi bir örnek teşkil ediyor.

blankKüçük çaplı organizasyonlara yemek ve servis hizmeti veren bir ‘catering’ firmasının sahibi olan Julia ve tek çalışanı Paul, sevimli kamyonetlerine atlayıp şehir dışındaki bir evde verilecek anma yemeğine doğru yola çıkar. Masalar ve yemekler hazırlanır, bahçe süslenir ve konuklar birer birer gelmeye başlar. Her şey yolunda gidiyor gibidir, ta ki bir yabanarısı sürüsü daveti basana kadar. Normalden biraz daha iri boyutlardaki yabanarıları konukları sokmaya başlar. İşin garibi arılar tarafından sokulanların içinde çok kısa bir sürede büyüyen larvalar, Alienvari bir şekilde ev sahibinin göğsünü, sırtını, omzunu parçalayarak devasa yabanarıları olarak dışarı çıkmaya başlar. İçlerinde Julia ve Paul’ün de olduğu bir grup, panik içerisinde kaçarak evin içine saklanmayı başarır. Evdekiler, hayatta kalabilmek için dev yabanarılarıyla ölümüne bir mücadeleye girişir.

Senaryosunu Adam Aresty’nin yazdığı filmin yönetmenliğini Benni Diez üstlenmiş. Her ikisinin de ilk uzun metraj deneyimi olan Stung’da herhangi bir acemilik emaresi göze çarpmıyor. Belki oyuncu yönetimine bir parça çamur atılabilir ama o da belki. Paul rolündeki Matt O’Leary ile Julia rolündeki Jessica Cook filmin iki ana oyuncusu; onlara yan rollerde Clifton Collins Jr ve eski tüfeklerden Lance Henriksen eşlik ediyor. Matt O’Leary biraz abartılı bir oyunculuk sergilese de filmin bütün yükünü sırtlanıyor dersek yanılmış olmayız sanırım. Çünkü Jessica Cook ona eşlik etmekte bir hayli zorlanıyor. Lance ‘varlığın yeter’ Henriksen ise her zamanki gibi görevini yerini getiriyor.

Stung’a iki farklı açıdan yaklaşmak istiyorum. Birincisi girişte bahsettiğim korku ve komedi öğelerinin filmin bütününe dağılımı. Stung, bütün kozlarını komediden yana kullanıyor ve işin korku kısmına yeterince eğilmediği (ya da korkunun da mizahını yapmaya soyunduğu) için ortaya türün hayranlarını memnun edecek bir iş çıkartmakta eksik kalıyor. Korku ve bilim kurgu sinemasının bir dönem bir hayli popüler olan devleşen katil hayvanlar filmlerinin omurgasını alıp romantik komedi kalıbıyla birleştirmeyi deneyen Stung, aslında ilginç bir melez deneme olabilecekken bu şansı elinin tersiyle itiyor. Bütün ağırlığını işin komedi tarafına veriyor ve birçok eğlenceli sahneye de ev sahipliği yapıyor ama şunu sormak lazım; işin korku tarafını es geçersen korku komedi sevenleri memnun edemezsin, romantik komedi sevenler de içinde devleşen katil hayvanların olduğu bir filmi seyretmek istemez, e o zaman bu filmin hedef kitlesi kim? Sözün özü Stung bu haliyle hiçbir seyirci profiline yaranamayacak gibi görünüyor.

Stung orta

İkinci konu ise özel efektler meselesi; Öteki Sinema olarak CGI’a pek yüz vermeyiz, oyumuzu genelde pratik efektlerden yana kullanırız. Stung da (birkaç sahne hariç) dev yabanarısı tasarımlarını görüntülemede pratik efektleri tercih etmiş ama gayet başarılı tasarımlar, bir önceki paragrafta bahsettiğim sebeplerden dolayı ne yazık ki güme gitmiş. Devleşen katil hayvanlar filmleriyle ilintili bir korku komedi olmak varken, bütün enerjisini Paul ve Julia arasındaki romantik ilişkiye veren Stung, göz dolduran dev yabanarısı tasarımlarını da kolayca harcamaktan çekinmeyen bir yapıya bürünüyor. Ne diyelim, yazık olmuş.

Bu arada küçük bir not olarak Paul ve Julia arasındaki ilişkiye de bakalım. Aralarındaki ilişki tamamen tek taraflı bir bakış açısıyla ele alınmış. İkili arasındaki hemen her gelişme erkek egemen bir dünyanın sunduğu gerçekler(!) ile örtüşecek şekilde sunuluyor. İşin sahibi Julia, ekonomik bağımsızlığa sahip, toplumsal normlara göre fiziksel açıdan güzel bir kadın. Paul ise onun yanında çalışan (yani daha az kazanan) ve gene toplumsal normlara göre fiziksel açıdan pek de yakışıklı sayılmayacak bir erkek. Filmin başlarında bu ikisinin bir araya gelmesi neredeyse imkânsız gibi görünüyor. Paul, zayıf ataklarla Julia’nın ilgisini çekmeye çalışsa da bunda başarılı olamıyor. Fakat ne zaman ki yabanarısı saldırısı başlıyor, birden tam bir erkeğe(!) dönüşen Paul sayısız kahramanlıklarda bulunuyor, ancak o zaman Julia’nın ilgisine mazhar olmayı beceriyor. Bu sakat bakış açısı nedeniyle kadın izleyicilerin filmden rahatsız olmaları bile mümkün.

Velhasıl Stung için türün gereklerini yerine getirmekte sıkıntılar yaşayan, vasat altı bir korku komedi denebilir. Ama gene de üzerinde fazla kafa yormadan izlenebilecek eğlenceli bir seyirlik olduğunu da belirtelim. Tercih size kalmış.

Öteki Sinema için yazan: Murat Kızılca

blank

Murat Kızılca

1971 İstanbul doğumlu. Aylık online sinema dergisi CineDergi ve aylık kültür sanat dergisi kargamecmua için sinema yazıları kaleme alıyor. 2008 yılından beri katkı sağladığı Öteki Sinema’da bir yandan da editörlük görevini sürdürüyor.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

The Lost World (1925)

Sessiz sinema döneminin en büyük ve en önemli şaheserlerinden biri
blank

Bahtsız Troll (1986) ve Kötü Kardeş Troll 2 (1990)

Troll resmen çöldeki bahtsız bedevi kadar şanssız bir filmdir. Troll