Suddenly In Dark Night poster 2Güney Kore Korku Sineması, 1960’lı yıllarla beraber verimli bir döneme girmiştir. Daha önceki yıllarda çekilmiş birkaç hayalet temalı korku filmi vardır ama ülke, siyasi sebeplerden dolayı sinema endüstrisini oturtacak vakti bir türlü bulamamıştır. Japon işgali, II. Dünya Savaşı sonrası ülkenin SSCB ile ABD arasında paylaşılıp ikiye ayrılması ve Kore Savaşı derken Güney Kore Sineması devamlı sekteye uğramıştır. Kim Ki-young’ın yazıp yönettiği, 1960 tarihli Hanyo (The Housemaid), modern Güney Kore Korku Sineması’nın ilk örneği sayılır. Varlıklı bir aileyi merkezine alan Hanyo, kocanın evin hizmetçisi ile girdiği yasak ilişki sonrasında yaşananları anlatır. Birçok eleştirmen tarafından dönüm noktası olarak gösterilen film, sadece korku sinemasını değil bütün Güney Kore Sineması’nı etkiler. 1981 yılı mahsulü Gipeun bam gabjagi (Suddenly in Dark Night), erotik filmler ile korku filmlerinin popüler olduğu bir dönemde, Hanyo’yu yeniden keşfeden yapısı ile izleyenleri şaşırtmayı başarır.

Senaryosunu Yoon Sam-yuk’un yazdığı Suddenly in Dark Night’ın yönetmenliğini Ko Young-nam üstlenir. Suddenly at Midnight olarak da bilinen filmin merkezinde yine varlıklı bir aile vardır. Üniversitede görevli biyoloji profesörü Kang Yu-jin, karısı Seon-hee ve küçük kızı ile birlikte kırsaldaki evinde mutlu bir hayat sürmektedir. Kelebekler üzerine araştırma yapan Kang Yu-jin, belirli aralıklarla evden ayrılıp farklı türlerdeki kelebekleri fotoğraflayıp ya da yakalayıp koleksiyonuna katmaktadır. Mutat gezilerinden birinden Mi-ok isimli bir genç kız ile beraber döner. Uzun zamandır yeni bir hizmetçiye ihtiyaç duyduğundan yakınan Seon-hee, Mi-ok’un aralarına katılmasına sevinir. Ancak zamanla kıskançlık duygusunun zindanlarına hapsolan Seon-hee, sonu ölümle bitecek bir çılgınlığa doğru yelken açar.

Suddenly In Dark Night orta 1

Toplumun en temel kurumlarından biri olan aile, sinemanın sıklıkla mercek altına aldığı kavramlardan biri olagelmiştir. Etliye sütlüye fazla karışmayan ana akım sinema, aile kavramı üzerinden düzenin yeniden inşasını, ataerkil yapının korunmasını ya da kadının toplum içerisindeki konumunun belirlenmesini sağlayan bir anlatıya sırtını dayar sıklıkla. Başka bir deyişle yasalar ve gelenekler aracılığıyla düzenlenmiş toplumsal kuralların sürekliliğini korur. Aynı şekilde sistem eleştirisi için de uygun bir platform sunan aile kavramı, boyutu ne olursa olsun herhangi bir eleştiri için geniş alanlar sağlar. Suddenly in Dark Night, toplum tarafından idealize edilmiş çekirdek aile tanımının karşılığı gibi duran bir aileyi tanıtarak başlıyor. Profesörlüğe kadar yükselerek toplum içerisindeki statüsünü sağlama almış, erk sahibi bir aile reisi konumundaki Kang Yu-jin ile çalışmayıp çocuğun bakımını üstlenen ve evde kocasını bekleyerek kadının ataerkil toplum düzeni içerisindeki yerini itirazsız kabullenen Seon-hee, küçük kızları ile beraber düzenin bağrına basacağı bir aile görüntüsünde. Suddenly in Dark Night, aşk ve sevgi gibi duyguların varlığını da imleyen sahneler eşliğinde kusursuz bir aile profili çiziyor.

Düzenin bütün nimetlerinden faydalanan Kang Yu-jin, doğal olarak mutlu mesut bir hayat sürüyor. Seon-hee ise ara sıra yaşadığı memnuniyetsizlikleri kocasına hissettirmemeye çalışıyor. Örneğin iki haftadan fazla süren bir gezi sonrasında eve dönen Kang Yu-jin, yeni topladığı kelebek örneklerini meslektaşlarına göstermek için sabırsızlanıyor ve karısından hepsini tek tek arayarak akşam yemeğine davet etmesini istiyor. Kendisiyle vakit geçirmek isteyen karısının “Bu gece mi? Biraz dinlenseydin.” itirazını önemsemeyen Kang Yu-jin, onun yaşadığı hayal kırıklığını anlayamıyor. Ancak Seon-hee, şartlar ne olursa olsun mutlu olmaya çalışıyor. Yakın arkadaşının “Kocan devamlı gezilere gidiyor, seni aldatıyor olmasın, hiç kıskanmıyor musun?” gibi takılmalarına, “Kocam öyle biri değil, yapmaz.” netliğinde cevaplar veriyor ama Mi-ok’un kadraja girmesiyle beraber işin rengi değişiyor. Önceleri ev işlerinde kendisine yardım edecek bir hizmetçinin varlığı, Seon-hee’yi fazlasıyla memnun ediyor. Zamanla genç kız ile kocası arasında bir ilişki olabileceğinden şüpheleniyor ve mutlu aile tablosunda derin çatlaklar oluşmaya başlıyor.

Suddenly In Dark Night orta 2

Filmin anlatı açısından en kilit karakteri tabii ki Mi-ok. Seon-hee’nin şüphelerinin ana öznesi konumundaki Mi-ok, sadece yaşanacak bir dizi felaketin ateşleyicisi olmakla kalmıyor, aynı zamanda filmin doğaüstü yanının da temsilciliğini yapıyor. Şaman büyücüsü olan annesi bir yangında ölünce bir başına (sahipsiz) kalan Mi-ok, Kang Yu-jin sayesinde sokakta kalmaktan kurtuluyor. Yanında getirdiği ve kendisini beladan koruduğuna inandığı, annesinden miras kalan tahtadan heykelciğe kimselerin dokunmasını istemeyen genç kız, yaşamını ona borçlu olduğunu düşünüyor. Şüphelerinin etkisinde kalan Seon-hee, genç kızın tahtadan heykelciği kullanarak kendisini öldürmeye çalıştığına inanmaya başlıyor. Filmin başında mutlu bir ailenin önemli bir parçası olan Seon-hee, konumunun riske girdiğini düşünüyor ve (her ne kadar bütünüyle memnun olmasa da) toplum içerisindeki statüsünü kaybetmemek için rakibiyle savaşması gerektiğine inanıyor.

Suddenly in Dark Night, anlatısını Seon-hee’nin bakış açısına göre şekillendiriyor. Bütün olan biteni onun gözünden görüyoruz. Dolayısıyla Seon-hee’nin bulunmadığı ortamlarda (zamanlarda) neler olduğunu bilmiyoruz ve bu durum üç farklı okumayı mümkün kılıyor: Ya Seon-hee şüphelerinde haklı ve kocasıyla hizmetçi bir ilişki yaşıyor; ya Mi-ok tahtadan heykelciğini kullanarak Seon-hee’yi öldürmeye çalışıp onun yerini almak istiyor; ya da akli dengesini yitiren Seon-hee’nin şüphelerinin hiçbiri gerçek değil. Her üç okumaya da müsait olan film, muhteşem finali de dahil olmak üzere, bu üç seçenekten herhangi birine ağırlık vermiyor ve her üçünü de destekliyor.

Suddenly In Dark Night orta 3

Çekildiği dönemde popüler olan erotik filmlere de sırtını dönmeyen Suddenly in Dark Night, aşırıya kaçmadan erotik sahnelere de yer veriyor ama bu sahneleri, sırf yapmış olmak için ya da gişe kaygısıyla değil, anlatısını daha da kuvvetlendirmek için kullanıyor. Kang Yu-jin ve Seon-hee’nin sevişme sahnesi, çok da gerekli olmamakla birlikte, karı koca arasındaki ilişkinin boyutunu gösteriyor. Ancak Mi-ok’un eve ilk geldiğinde Seon-hee’nin yardımıyla banyo yaptığı sahne önemli. Seon-hee, genç kızın bütün çıplaklığıyla gördüğü diri vücuduna büyük bir hayranlık duyuyor ve yaşlandığını hissediyor. Bu hayranlığını, ağız yoklama bahanesiyle, sık sık kocasına da söylüyor. (Hayatında ilk defa statüsünü kaybetme riskini hissediyor ve kocası tarafından hala onaylandığını kulaklarıyla duymak istiyor.) Filmin tamamının Seon-hee’nin gözünden anlatıldığını söylemiştik. Doğru düzgün giyecek bir şeyi olmadığı için Seon-hee’nin (nedense hepsi dekolte) eski kıyafetlerini giyen Mi-ok, evde çalışırken vücudunu cömertçe sergiliyormuş gibi görünüyor. Bunu daha önce bahsettiğimiz üç okumaya da uygun şekillerde yorumlayabiliriz. (Kang Yu-jin ile ilişki yaşayan Mi-ok, Seon-hee’yi kıskandırıyor; ya da Mi-ok, yerini almaya çalıştığı Seon-hee’yi delirtmeye çalışıyor; ya da akli dengesi yerinde olmayan Seon-hee, tamamen şüphelerinin tutsağı olmuş durumda.) Her ne şekilde yorumlarsak yorumlayalım kamerayı bir röntgenci titizliğiyle kullanan Suddenly in Dark Night, seyirciyi olan bitene dahil ederek, Mi-ok’u röntgenlemeye zorluyor. Aslında bu röntgenleme mevzusunu filmin bütünü için de dile getirebiliriz. Seyirciyi, toplum tarafından idealize edilmiş çekirdek ailelerden birini gözetlemeye davet eden film, kurallara uygun hareket ederse yıkılmazmış gibi sunulan ailenin, iskambil kâğıdından yapılmış bir kuleden farkı olmadığına ve en ufak bir sarsıntıda nasıl yıkıldığına şahit olmamızı istiyor.

Filmin olmazsa olmazlarının başında Seon-hee rolündeki Kim Yeong-ae’nin performansı geliyor. Film boyunca neredeyse 180 derecelik bir değişim gösteren karakteri her anında başarıyla canlandıran oyuncu, filmin değerine değer katıyor.

Güney Kore Korku Sineması tarihinde önemli bir yere sahip olan Suddenly in Dark Night, alışılageldik konusuna rağmen, gerilimli atmosfer yaratmadaki yetkinliği ve Kim Yeong-ae’nin inanılmaz oyuncu performansıyla öne çıkıyor. Uzakdoğu korku filmlerine düşkün sinemaseverler mutlaka izlemeli.

Öteki Sinema için yazan: Murat Kızılca

blank

Murat Kızılca

1971 İstanbul doğumlu. Aylık online sinema dergisi CineDergi ve aylık kültür sanat dergisi kargamecmua için sinema yazıları kaleme alıyor. 2008 yılından beri katkı sağladığı Öteki Sinema’da bir yandan da editörlük görevini sürdürüyor.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

The Handmaiden (2016): Japon Asimilesinin Bir Alegorisi Olarak Kouzuki Amca

The Handmaiden (2016), asimile olmuş Japon hayranı bir sınıfın alegorisini
blank

Coma (2005)

Coma isimli Güney Kore dizisinin hastanede geçmesi akıllara ister istemez