1938 yılında Amerika’da bant comic olarak boy gösteren Superman‘da sık sık Yeşilçam‘a konuk olmuş bir karakterdir: “Süper Adam” (Cavit Yörüklü, 1971) “Süper Adam Kadınlar Arasında” (Cavit Yörüklü, 1972) “Süper Adam İstanbul’da” (Yavuz Yalınkılıç, 1972) “Süpermen Dönüyor” (Kunt Tulgar, 1979) gibi… (‘Süper Kadın Dehşet Saçıyor’, ‘Süpermen Dehşet Saçıyor’, ‘Süpermenler’, ‘Klink Superman’, ‘Üç Süpermen Olimpiyatlarda’ gibi örnekler de mevcuttur.)
Süpermen uyarlamalarında ya da uydurmalarında Türk sinemasının tüm teknik imkânsızlıklarına rağmen gösterdiği cesaret hayranlık ve dehşet uyandırıcıdır. Dev bütçelerle, storyboard’larla, kalabalık bir teknik ekip kadrosuyla film çekmeye alışmış Hollywood sineması için bile çok riskli bir deneyim olan “Süpermen” teması cesaretini ucuz İtalyan replikaları “Three Fantastic Superman” ve eski B seriyalllerinden alan Yeşilçam maceracı takımına oldukça kolay bir prodüksiyon gibi görünmüş olabilir. Özellikle Kunt Tulgar’ın çektiği Süpermen filmi tam bir “trip” vakasıdır. Kunt Tulgar’ın hem yönetip hem de filmin Süper’ini canlandırdığı “Süpermen Dönüyor” DKA* popülaritesinde olmasa da sıkı takipçileri olan ve merak edilen bir yapımdır.
Ülkemizde çevrilen tüm süper adam filmleri, Amerikan orijinli bir çizgi roman kahramanını yerlileştirme mecburiyeti, düşük bütçe (olmayan bütçe demek daha doğru olur) ve senaryo kolaycılığı sebebiyle aşırı serbest uyarlamalardır. Örneğin Erdo Vatanın oynadığı “Süper Adam İstanbul’da” (Yavuz Yalınkılıç, 1972) filminde Süpermen’in sivil kimliği Clark Kent değil, Kent Clark’dır. ayrıca gazeteci değil, Uyuşturucu ve cinayet işlerine bulaşmış Mafyayı çökertmek için yollanan bir Ajan’dır. (Dönem itibariyle en gözde tür polisiye çatışmalarla dolu avantürlerdi.) Filmin fantastik duygusu oldukça zayıf ve orijinal hikaye ile isim benzerliği dışında bir alaka içermemektedir. Dönemin teknik kabiliyetleri sebebiyle Süpermen uçmaktan çok akrobatik figürler yapmakta ve bol bol yumruk sallamaktadır ve düşmanları arasında süper olan biri de yoktur.
Bütçesizlik bahaneleriyle dolu olan filmden bir diyalog:
-”Neden geri dönmek için uçmak yerine uçağa binmeyi tercih ediyorsun?”
-”Çünkü ben sadece kötülere uçarım sevgilim.”
Böylece Film boyunca neden uçmuyor uçakla gelip, uçakla gidiyor diyen izleyicinin de ağzının payı verilmiş olur.
Asıl Süpermen çizgi romanından ve filminden etkilenen ama yukarıda saydığım sebeplerle deforme edilmiş film yazımızın odağındaki “Süpermen Dönüyor” (Kunt Tulgar, 1979) adlı yapımdır.
Kunt Tulgar, filmin yapımcı ve yönetmenidir, senaryoyu da eşi Emel Tulgar’a yazdırmıştır ve ortaya Neredeyse “Aile içinde çekilmiş” bir Fantastik kahraman vakası çıkmıştır. Böyle Filmi çekmek için nereden cesaret bulduğunu Kunt Tulgar şöyle anlatıyor:
“1979 senesinde Paris’te Süpermen filmini seyrediyorduk. Yanımda eşim ve babam (Selahattin Tulgar) vardı. Filmin arasında babam bana “Süpermen gibi bir film çek!” dedi, “bakarız” dedim. İstanbul’a döndüğümüzde kızımın oyuncak Barbie bebeğe eşim Süpermen kıyafeti dikti. O bebeği “background” önünde, yani aydınger kağıdını bir çerçeve içine gererek kağıdın arka yüzüne koyduk, ön tarafından da bizim projeksiyonla oynatarak kamerayla negatife çektik, çalışma kopyası, bizim tabirimizle iş kopyası basarak elde ettiğimiz netice olumluydu ve Süpermen uçuyordu! Hemen senaryo yazım işlemine başladık. Eşim senaryoyu yazdı ve filmi çektik… Film sansasyon yapmadı ama sükse yaptı, zira ilk defa bir Türk filminde adam uçuyordu.”
(Çağla Öztek’in Kunt Tulgar’la yaptığı söyleşi, Müzük dergisi Mart 1996 yılında yayımlanan sayısından alıntılanmıştır.)
Kunt Tulgar, Yerli izleyicinin kabullenme sürecini kolaylaştırmak için “Clark Kent” ismini Tayfun olarak değiştirmiştir. Ayrıca Teknik imkânsızlık yüzünden buzdan bir “Yalnızlık Kalesi” inşa etmek ya da modellemek mümkün olmadığından Tayfun karakteri güçlerine bir mağarada kavuşur. Filmin kronolojik yapısı, gazeteci oluşu, Anne ve babasının onların oğlu olmadığını açıklaması, kriptonit benzeri yeşil taş ve yolunu bulmak üzere ailesinin yanından ayrılışı vs gibi durumlarda orijinal hikayeyi takip eder. kurgu ve oyunculuk tarafında çöken film, Tayfun’u oynayan Tayfun Demir’in’ın Süpermen’den ziyade Terminatör’ü andıran mimik, kol, kas hareketleri yüzünden oldukça eğlenceli hale gelmekte…
*DKA : Dünyayı Kurtaran Adam
benim için, efsane filmdir kendisi… saymakla bitmeyecek sahneleri arasında, tayfunun babası ile karşılaştığı bir sahne vardır, süper olması icabeden babası – teknik olanaksızlıklardan dolayı – dişlerinin bazıları yoktur. süpermenin evden ayrılırken annesinin yolluk vermesi, kamyonu frene basarak durdurması, gazetede kadınların iç çamaşırlarına bakması… her izlediğinizde farklı bir şeyler bulabileceğiniz apayrı bir filmdir…
Cidden büyük bir cesarettir, Süpermen çekmek, hele paranız ve elinizde iyi bir senaristiniz de yoksa. Bence bir cesaret örneği olarak izlenebilir,bu film, bunun yanında -kendimce- şöyle bir şey denedim, ‘Uçuk Türk Sineması’severlere duyurulur :)
http://muzzybluezzy.blogspot.com/2010/05/turk-sinemas-vs-surf-muzik.html