İstanbul Film Festivali’nin devam ettiği günlerde, 11-14 Nisan tarihleri arasında Ankara da harika bir film festivaline ev sahipliği yaptı.
İklim değişikliği konusunda faaliyet gösteren aktivist bir grup olan 350 Ankara’nın organize ettiği Sürdürülebilir Yaşam Film Festivali, sinemanın hiçbir zaman sadece sinema olmadığını bir kez daha bizlere gösterdi.
Daha önce bir kez Karlskrone-İsveç’te ve üç defa da İstanbul’da gerçekleşen festival bu yıl ilk kez Ankaralı seyirciyle buluştu. Fosil yakıt kaynaklı iklim değişikliğinin her geçen gün biraz daha tehlikeli bir hal aldığı günümüzde sürdürülebilirlik kavramının ne kadar önemli olduğunu gösteren belgesellerin gösterildiği festival, hedefi tam 12’den vuran bir etkinlik olarak daha uzun süre hafızalarda kalacağa benziyor.
Büyük festivallerde sıkça gördüğümüz ego savaşlarından uzak, gönüllülük esasını temel alan bir grubun çabasıyla oluşturulmuş bir çalışma Sürdürülebilir Yaşam Film Festivali Ankara. Bu güne kadar kulaktan dolma bilgilere sahip olduğumuz; çevre, iklim değişiklikleri, sürdürülebilirlik ve tüketme kavramlarını farklı açılardan göstermesi açısından oldukça öğretici bir yapıdaydı festival.
Dünyanın her yerinde geliştirilen tarımsal çeşitliliğin, endüstriyel tarım ve GDO tohumlar ile nasıl yıpratıldığına dikkat çeken “Özgürlük Tohumları”, yaşadığı savaşlardan önce kendi kendine yetebilen hatta başka ülkeleri besleyen Afganistan’ın bugün içinde olduğu sefaletin abartıya kaçmadan gösterildiği “Dünyanın Ucundaki Bahçe”, Portland-Oregon’da bir grup işletme sahibinin sürdürülebilirlik yolunda attığı adımların gösterildiği “Sürdürülebilirlik Tutkusu”, ısıtma ve soğutma sistemlerinin aşırı enerji tüketimine alternatif sunan “Pasif Mimari Tutkusu”, Çin’deki aktivistlerin Hes’lere karşı bir akarsuyu kurtarmak için girdikleri mücadelenin anlatıldığı “Yeşil Kaplanın Uyanışı: Çin’de Yükselen Yeşil Hareket”, petrol şirketlerinin Ekvator ülkesindeki yerli halkların yaşamları üzerine etkilerinin gösterildiği “Sucumbios, Kötülüğün Olmadığı Yer”, Avustralya’daki geri dönüşüm sisteminin anlatıldığı “İstraf Etme!”, Çöl arazisinin nasıl tarım arazisine çevrilebileceğinin gösterildiği “Çölü Durduran Adam”, Eskimeyen bir ürün ticari bir trajedidir fikrinin arkasındaki pis düşünceleri açığa çıkartan “Ampul Tuzağı: Kasıtlı Eskitmenin Anlatılmayan Öyküsü” festivalin zengin programında öne çıkan filmlerden sadece bir kaçı…
Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde gerçekleşen festival, film gösterimleri dışında konularına hakim olan konuşmacıların katıldığı söyleşiler, dans gösterileri ve konserler ile katılımcılar için daha da renkli bir hale geldi.
Birey olarak çevremize ve gezegenimize inanılmaz boyutta yabancılaştığımız bu günlerde “Ben tek başıma ne yapabilirim ki” sorusunu kafalardan uzaklaştıran ve aydınlanmanın özelden genele yayılan bir olgu olduğunu bizlere bir kez daha hatırlattı. Katılımcıların büyük çoğunluğunun orta yaş ve üzeri kişilerden oluşması ise genç kuşağın bu konulara ilgisinin ne boyutta olduğunu görmemiz açısından dikkat çekiciydi.
Zaten bir şeylerin farkında olan insanların bu farkındalıklarını biraz daha arttıran ve bu insanları bir araya getiren, onlara sohbet etme şansı tanıyan Sürdürülebilir Yaşam Film Festivali başlangıçtaki hedeflerinin tamamına ulaşmış ve sinemanın toplumların bilinçlenmesine etkisini bir kez daha göstermiştir.
Emeği geçen herkesi tebrik ediyor, bu gibi etkinliklerin başka şehirlerde de gerçekleşmesini diliyoruz.