blankBüyük marketlerin tasfiye ettikleri CD/DVD reyonundaki ürünleri fırsat ürünü sepetlerine doldurup iyice kalitesiz filmleri 2-3 liradan satmasını hep büyük bir nimet bellemişimdir. Çünkü bunların arasında ne cevherler gizlidir bir bilseniz! Bu yazımda işte bu cevherlerden birini size tanıtmak istiyorum. Swarmed / Arılar,  2005 yapımı bir TV filmi(1). Yönetmen Paul Ziller. Yapımcılar Neil Bregman ve Stefan Wodoslawsky (Reel One Entertainment) ve senarist Miguel Tejada-Flores.

Hayvanların insanlara saldırarak terör yaratmasını konu edinen bilim-kurgu ve korku filmleri, yüz binlerce yıldır dünya üzerinde hayat mücadelesi veren insanlığın doğa korkusunu ele verir. Yüz binlerce yıldır dünya üzerindedir ama kontrolü sadece son birkaç yüz yıldır ele alabilmiştir. Birkaç yüz bin yıla karşı birkaç yüz yıl! Bu korkunun silinmesi için yeterli bir zaman olmadığı gibi son birkaç yüzyılda bastırmak, kontrolü ele almak, hayvanları ve doğayı hoyratça dizginlemeye çalışmak, o kadar büyük bir ekolojik  ve ahlaki yıkıma neden olmuştur ki insanlık her an için kendi dışında kalan doğadan misilleme bekleyerek ürpermektedir. Hatta bunun daha genel bir korku olan bastırılmış olanın geri dönmesi korkusu olduğunu düşünebiliriz.

Hayvanların yaydığı dehşeti konu alan filmler bugüne kadar pek çok hayvanı korku nesnesi olarak kullandı. Karıncalar, kuşlar, örümcekler, köpek balıkları, piranhalar, timsahlar, goriller… Ben “katil sümüklü böcekler” veya “atarlı tembel hayvanlar” tarzı filmlerin yapılarak bu listenin genişlemesini sabırla ve umutla bekleyenlerdenim.

blank

Swarmed’ın kullandığı nesne arılar. Bir ilaç fabrikası veya devlet kurumu olduğunu sandığımız MGA’nın ar-ge laboratuvarında çalışan Kent Horvath (Michael Shanks), yeni geliştirilen böcek öldürücüleri böcekler üzerinde deneyerek etkileri hakkında rapor hazırlamaktadır. Arılar üzerinde denediği bir böcek öldürücü bazı arıların genetiğinin değişmesine neden olur. Genetiği değişmiş olan arıların bir yanlışlık sonucu bir hamburger festivalini ağırlamak üzere olan Dundas kasabasına yayılması üzerine Kent, Prof. Christina Brown (Carol Alt) ve böcekle mücadele uzmanı Q (Richard Chevollau) ile birlikte arılara karşı mücadeleye başlar.

Film bildik ana hatlara sahip olan bir öyküye sahip. Kahramanlarımızı tanıyış, olayların gelişip krize evrilmesi ve kahramanlarımızın gelişme bölümünden finale oldukça çaresiz bir biçimde yol alması ve finalde başarılı olması veya olmaması. Peki bu ana hatların üstüne bir şey koymayı becerebiliyorlar mı? Bu basit şablonu bile uygulamakta başarılı olduklarını söylemek zor. Ana öyküye dair pek çok detay muallakta. Örneğin bu MGA nedir allah aşkına? Bir zirai ilaç fabrikası mıdır? Yoksa zirai ilaçların denekler üzerindeki etkilerini araştıran bir devlet kurumu mudur? Kent Q’yu nerden tanıyor? Her önüne gelen zirai ilaç fabrikasından bir şişe böcek öldürücü almaya gidebilir mi? Bunları filmden anlamak mümkün değil. Filmin 1. dönüm noktası yani serimin gelişme bölümüne/krize evrilmesini sağlayan olay o kadar mantıksız ki olay örgüsünü son bölüme evirmekten çok filmin ucuzluğunu seyircinin yüzüne çarpma işlevini yerine getirdiğini söyleyebiliriz. Farz edelim ki fabrika son kullanıcılara perakende satış yapıyor. Daha piyasaya sürmediği, etkisini net bilmediği, prototip aşamasındaki böcek öldürücüyü nasıl perakende mallarla birlikte depolar? Depolarsa buraya herkes elini kolunu sallayarak girer mi? İşte bütün mesele bu sorularda. Bir izleyici “hadi canım, bir arı, böcek öldürücü yüzünden bu kadar değişebilir mi?” diye soruyorsa saçmalıyordur. Bu izleyicinin bu filmi, hatta hiçbir korku ve bilim kurgu filmini izlememesi gerekir. Ama senaryoyu yazanın da izleyicinin tek sormaması gereken şeyin bu olduğunun bilinciyle hikayenin geri kalan kısmını hiç olmazsa asgari ölçülerde mantık çerçevesine oturtması gerekir. Ama bir avcının silah fabrikasına üç fişek almaya gitmesini ve oradaki görevlinin de “Hey dostum yan odadan fişek alabilirsin. Fişeklerin yanında bir hidrojen bombası prototipi var.  Onu sakın alma. Milyonlarca kişiyi öldürüp milyarlarca kişiyi mutant haline getirebilir” şeklinde laflar sarf etmesine tanık olabileceğimiz bir sürü ucuz filmi izleme zevkinden mahrum bırakmayacaklarına eminim.

blank

Filmde ana öyküye bağlanmakta zorlanan yan öyküler ve orada ne işi olduğu belli olmayan tipler de var. Mesela muhteris sunucu ile ezik kameramanın hikayeye katkısı nedir? İş adamı Washburn, Washburn’e Dundas kasabasına yatırım yapması için seçim yardımlarından rüşvet veren belediye başkanı ve bundan haberdar olarak belediye başkanından sus payı isteyen şerif olmasa arılar kasabaya saldırmaz mıydı? En iyisi hiç sormayın çünkü bunların filme tek katkısı arılar tarafından öldürülmek ve o güne kadar etik ilkelerden haberdar olmayan(!) izleyiciye “Bak işte açgözlüler ve yolsuzlar ilahi adaletten payını aldı” gibisinden bir ahlak dersi vermek, bir arınma, hatta aydınlanma vesilesi sağlamak.

Yapımcı şirket Reel One Entertainment’in sitesinde filmin sinopsisi şu şekilde aktarılmış: “Küçük bir kasaba sponsorluğu bir restoran zinciri tarafından üstlenilen yemek yarışmasına ilk defa ev sahipliği yapmaya hazırlanmaktadır. Kasaba, mangal üzerindeki etlerin çektiği sarıca arılar tarafından istila edilir. Yemek yarışmasından gelecek parayı kaybetmemek için sorunu çözmek isteyen kasaba henüz denenmemiş güçlü bir böcek öldürücü kullanmaya karar verir. Kasabanın böcek ilaçlama uzmanı ve yeğeni, güzel bir böcekbilimciden oluşan bir ekip, mutasyona uğrayan arıların şimdi daha güçlü, saldırgan, aç ve insan eti düşkünü olduğunu keşfeder.”(2)

Hikayenin bu versiyonu çok daha nizami, mantıklı ve kabul edilebilir sınırlar içinde ama filmdeki öyküden oldukça farklı. Peki öykü nizami ölçüler içinde olsa idi bu oyunculuk performansı, bu savrukluk, bu özensiz/orantısız CGI tasarımları ve bu ucuz prodüksiyon ile nereye varılabilirdi? Muhtemelen hiçbir yere.

Swarmed, 90’lı yıllardan kalma uzunca bir dizi bölümünü andıran, ucuz bir yapım. Bu kadarını bilerek ve beklenti düzeyini düşük tutarak zevkle izlenebilecek bir “kötü film” ve verdiğim 3 liranın tam karşılığı!

Öteki Sinema için yazan: S. Özgür Ilgın

[box type=”shadow” align=”” class=”” width=””]

(1) https://www.imdb.com/title/tt0437498/

(2) http://reeloneent.com/programming/swarmed/

[/box]

blank

S. Özgür Ilgın

1977 Yılında Aydın'da doğdu. Üniversitede bir elin parmakları kadar üyesi olan Felsefe Topluluğunun çıkardığı, iki elin parmakları kadar “tirajı” olan Yitik adlı fotokopi fanzinde öykü ve albüm tanıtımları yazdı.

Blues, Heavy/Rock, Doom, Thrash, Death, Jazz ve Proggressive müziğe bayılıyor. Sergio Leone'yi David Lynch'i, Stanley Kubrick'i, Metin Erksan'ı, Ertem Eğilmez'i, Nuri Bilge Ceylan'ı, Zeki Demirkubuz'u ve Yılmaz Atadeniz'i çok seviyor, sinema ve müzik gibi eğitiminin olmadığı konularda ukalalık etmekten çok hoşlanıyor.

3 Comments Leave a Reply

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Cold War / Soğuk Savaş (2018)

Stanley Kubrick “İyi bir film müzik gibidir ya da olmalıdır.”
blank

Kelvin Tong’dan: 7. Gün / The Offering (2016)

Kelvin Tong'a “Hollywood filmi çeken ilk Singapurlu yönetmen” unvanını getiren