Çocukluğumdan beri berber koltuklarından korkarım. Özel bir neden yoksa pek berbere de uğramamaya çalışırım. Bunun birinci nedeni havadan sudan konuşmak isteyen berberlerin beni germesi, diğer bir nedeni de pek tanımadığım bir insanın ustura ile boğazıma hamle yapmasının bende yarattığı travmatik etkidir. O ustura boğazıma yaklaştıkça boğazımın kesilebilme ihtimali aklımı kurcalamaktadır. Sürekli yutkunmaya ve terlemeye başlarım. Hatta bazen düşünüyorum acaba önceki hayatımda boğazım kesilerek öldürülmüş olabilir miyim diye. Hamamböceklerinden sonra beni en çok geren ustura tutmuş bir berberdir.

Sweeney Todd’u görünce bu korkularımla yüzleşmek zorunda kaldım. Ama bunu düşünen tek kişinin de ben olmadığımı anlayınca, normalmişim gibi sevindim. Demek ki korkumun bir dayanağı varmış hatta müşterilerinin boğazını kesen intikam yeminli berber çok eski bir efsane imiş.

Öncelikle hikayedeki gerçekliğe eksisözlük yardımı ile bir bakalım: Sweeney Todd1700lerde yaşamış bir seri katildir. uzun yillar boyunca Londra’li bir berberin musterilerinin bogazini kesip, cesetleri de hazirladigi bir duzenekle, dukkaninin altindaki mahzene attigi, sarkilarda, tekerlemelerde, oykulerde yer almis. efsanenin arkasinda bir gercek bulunabilecegini dusunen arastirmacilar yanilmamislar, katilin oykusunu net bir sekilde ortaya cikarmislardir…(Bkz: ccstf3ae, #5069085 nolu entry)

blankBir İngiliz hikayesi olan Sweeney Todd Amerikalılar tarafından keşfedilip 1979’da soz ve muzikleri Stephen Sondheim‘e ait bir Brodway müzikaline dönüştürülmüş ve büyük bir başarı yakalamış. Tim Burton da gençlik yıllarında seyredip hayran kaldığı bu hikayedeki sinemasal dili kendi gotik ve karanlık sineması ile birleştirerek karşımıza bu değişik müzikal filmi çıkarmış.

Fleet sokağının sevimli berberi Benjamin Barker (Johnny Depp) karısı ve yeni doğmuş bebeği ile mutlu mesut yaşarken karısına göz koymuş olan yargıç Turpin (Alan Rickman)’in suçlaması yüzünden hapse düşer. Geçen yıllar içindeki intikam ateşini daha da alevlendirir ve Londra’ya döndüğünde Turpin ve yardakçılarından intikamını almaya yemin eder.

Barker yıllar sonra geri döndüğünde herşeyini kaybetmiştir. Karısı yokluğunda intihar etmiş, kızını ise Turpin evlat edinmiştir. Fleet sokağındaki evine gittiğinde alt kat komşusu Nellie Lovett (Helena Bonham Carter) onu tanıyarak olan biteni anlatır. Barker artık intikamını almak için harekete geçecektir öncelikle eski kimliğini ödürür. O artık Sweeney Todd’dur. Gümüş kaplı ustura takımını Bayan Lovett’in yardımı ile bulan Todd “ Sonunda kollarım tekrar tamamlandı” diyerek planlamaya girişir. Öncelikle en ünlü berberi alt ederek şehirde ün salmalı sonrasında da yargıç içeri geldiğinde boğazını kesmelidir.

Ancak yargıcı beklerken biraz alıştırma yapmak, ve sıkılmamak için şehirde tanınmayan, eşi dostu olmayan insanların boğazlarını kesmeye başlar. Bu durum Bayan Lovett’in aklına bir fikir getirir. Cesetleri saklamaya uğraşmak yerine Lovett’in turtalarının içine koymak iyi olmaz mıdır?

Böylece üst kattan aşağıdaki mahzene bir delik açılır ve yukarıdan giren müşteriler aşağıdan turta olarak çıkarlar. Ancak bu mutlu günlerin de sonu yakındır…

Tim Burton’ın Sleepy Hollow’dan sonra en karanlık işlerinden biri olan Sweeny Todd gücünü Tarantino’ya taş çıkartan kanlı sahnelerden ve iyi oyunculuklardan alıyor. Johnny Deep intikam ateşi ile yanan Sweeney olarak biraz Edward Makaseller’e benziyor. Ayrıca o rolde de bir süre kuaförlük yaptığı düşünülürse yakında bu konuda uzman olacağını ve yaşlanıp da Hollywood’da iş bulamazsa kendisine bir berber dükkanı açabileceğimi belirtmek isterim. Sacha Baron Cohen’e de ayrıca deyinmekte fayda var. Sweeney’nin ilk kurbanı olan Cohen ilerde Tim Burton filmlerinde başrol kapabilir. Filmde oldukca kısa ama eğlenceli bir rolü var.

Artık anlatmaya gerek var mı bilmiyorum ama tabii ki setler çok başarılı, 1700lerin Londrası çok iyi yansıtılmış. Yine de Tim Burton’ın yaratıcılığının son yıllarda paraya endekslendiğini düşünmeye başlıyorum. Bana göre Big Fish’in üstüne çıkan bir yapımı yok, ancak orda denediği farklı anlatım tarzını denemekten çekiniyor. Bu yüzden sanki filmleri birbirinin devamıymış gibi geliyor bana. Ne kadar Sweeney Todd kana bu kadar yer verdiği ilk filmi olsa da makyajlardan oyunculara herşey bir önceki yapıtları ile aynı.

Müziklerde de ilk defa Danny Elfman imzası yok. Bir müzikali çeviriyosanız haklarını alırken müziklerine de saygı göstermeniz gerekiyor tabii ki. Ancak film müzikal sevmeyenler için bir süre sonra sıkıcı olabilir. En kötü müzik performansı da Tim Burton’ın hanımı Helena Bonham Carter’a ait. Ama her zamanki şirinliği ile rolde sırıtmıyor.

Filmden çıkaracağımız sonuç ise öfkeyle kalkan zararla oturur. Ya da öfkenin sizi esir almasına izin vermeyin yoksa sevdiklerinizin canını yakabilirsiniz. Bu mesaj için şimdi oturun ve bu Tim Burton masalını izlemeye koyulun.

Öteki Sinema için yazan: Masis Üşenmez

blank

Masis Üşenmez

1979 İstanbul doğumlu yazar ilk sinema deneyimini Superman ve Star Wars’la yaşayıp kendini çizgi roman ve bilim kurgu dünyasına atar. 2006 yılında "Öteki Sinema" kadrosuna katılır ve sitenin gelişiminde önemli rol üstlenir. Halen Öteki Sinema'da editörlük ve Cinedergi'de yazarlık yapmaktadır.

1 Comment Leave a Reply

  1. Sweeney Todd, en beğendiğim filmler arasında diyebilirim. Filmin kendi zamanına uyumlu Londra betimlemesi, kişisel kıyafetler ve soluk renkli atmosferi çok ilgi çekici,başlarında hikaye dahi başlamadan insanı filme bağlayan unsurlardandır. Müzikal oluşu ve Johnny Depp faktörü zaten ayrı bir boyuta taşımıştır filmi. Film hikayenin konusu olarak da, ayrı ayrı film replikleri incelendiğinde de başarılı olduğu görülür. Çoğunun da olduğu gibi benim de favori sahnem sonunda yeri geldiğinde kendi adını “Benjamin Barker” diye haykırarak söylemesidir.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

The Lone Ranger (2013)

The Lone Ranger, özellikle sinemada izlenmesi gereken ama iyi bir
blank

Killdozer (1974)

Karşınızda uzaylı aklıyla keçileri kaçıran, ona buna çevresine saldıran buldozer,