Taxi 5’e hazır mısınız? Bundan tam 20 yıl önceydi. Sevimli bir Fransız polisiye komedisi olan Taxi serisinin ilk filmiyle karşılaştığımızda Uber daha fikir aşamasında bile değildi. Film Fransa’da ve Dünyanın geri kalanında çok sevilince geçen 20 yılda 5 filmlik bir seriye dönüştü. Her bölümde gösterilen bazı ünlüler ve dozu artan maskaralığa rağmen Taxi filmleri bir başka gaza basmalı seri olan Hızlı ve Öfkeli gibi beklenti yaratan bir sinema olayı değil.
Taxi’nin, yapımcısı Luc Besson’un ellerinde 3. filmden sonra iyice franchise bir işe dönüştüğünü ve hala ilk filmin kaymağını yediğini düşünüyorum. Serinin kemikleşmiş bir hayran kitlesi de yok değil ve bunu büyük oranda Fransız araba dublörlerinin seriye güç katan çabasına borçlu.
Serinin şimdilik son filmi olan Taxi 5, Komiser Gibert rolüyle ikonlaşmış Bernard Farcy dışında oyuncu kadrosunun değiştiği ve bu yüzden de her şeyi boş verip aksiyona abanan bir film. Evet, o asla gülmediğim tuhaf Fransız mizahı bolca üretiliyor ancak Hızlı ve Öfkeli filmlerinin tüm arabalı işlere bir ayar verdiği ortada. Taxi 5 de bu duruma fena bozulmuş ve yapımcıların Fransız milliyetçiliğiyle gaza gelerek verdikleri bir cevap gibi… Arabalı sahnelere biraz abartarak da olsa yüklendikleri ve temiz bir iş çıkardıkları ortada ama şu her şeyi Fransız usulü sulandırma merakından vazgeçemediler gitti.
Filme emek veren ekibin ¨Dünyanın en iyi araba dublörleri bizde¨ havasını atmak için çektikleri sekansları izlemenin tadına doyum olmuyor ancak filmin önü-arkası bu sekanslara dolgu yapmaktan ibaret ki bu da Taxi 5’i, serinin herhangi bir filmi yapıyor. Açıkçası gözüm bu seriyle özdeşleşmiş Samy Naceri’yi aramadı değil. Vin Diesel’siz Hızlı ve Öfkeli, Samy Naceri’siz Taxi olmaz diyordum ama onun başrolündeki seri 4. Filmle yakıtını tamamen tüketmiş gibi görünüyordu.
5. Filmle gürültülü bir başlangıç yapmak ve gazı köklemek isteyen yapımcılar filmin başrolüne arabanın kendisini koymaya karar vermişler ki Avrupa filmlerinde araç karakterler sık sık karşımıza çıkar. Mesela Hızlı ve Öfkeli serisinde Vin’in aracı dışında pek ikonik bir vasıta yoktur. Bütün seri onlarca pahalı aracın parçalanmasından ibarettir ama Taxi öyle yapmıyor ve 2006 model modifiyeli bir Peugeot 407’yi, araç değil onu kullananlar geçici diyerek filmin baş karakteri yapıyor. Gerçi bir zamanlar Hollywood’un da bir Herbie’si vardı ama Amerikalıların tüketim çılgınlığı filmlerine yansıyor. Cana geleceğine mala gelsin lafını fazla ciddiye aldıkları ortada…
Taxi 5 üzerine çok kalem oynatılacak bir film değil, derin alt metin analizleri yapmaya gerek bırakmıyor. Amacı belli; eğlendirmek. Bunu da başardığını düşünüyorum ama altını çizmeliyim ki ilk Taxi filminden sonra en çok eğlendiğim bölüm bu oldu. 4. film yüzünden seriden tamamen soğumuştum ancak yeni cast’la bile ¨bu iş olmuş diyebiliyorum. Filmin kitlesi hızlı araba takibi sahnelerini izlemeyi sevenlerden oluşuyor ve tıpkı Hong Kong mamulu 80’ler dövüş filmlerinde olduğu gibi bahaneden bir hikayesi var. O filmlerdeki amaç bir an önce dövüş sekanslarına geçmekti. Burada da seyirciye adrenalin yüklemesi yapacak takip sekansları için bir bahane yaratılmış ve gerçekten bu konuda iyiler. Hollywood hiçbir zaman Fransız araba aksiyonunlarının heyecanlandırma seviyesine ulaşamadı. Gerçek tehlike, gerçek keyif.
Uzun lafın kısası; eğer kafanızı boşaltacak bir film arıyorsanız, egzoz kokusundan rahatsız olmuyor ve Fransız mizahına gülebiliyorsanız Taxi 5 harika bir seçim olabilir. Hele de rekor sayıda filmin gösterime girdiği ama neredeyse tümünün kötü olduğu bir vizyon haftasında… Salona bunu bilerek girin ve kemerlerinizi bağlamayı unutmayın. İyi seyirler…