Dış Kulvardan Bir Dövüş Efsanesi Daha Solarken…

Tartışmaya mahal vermeyecek kadar başarısız, göz yaşartacak kadar niteliksiz aksiyon filmlerinin “yıldız yönetmeni” Wych Kaosayananda, bir sabah uyandığında kendisine yepyeni bir misyon belirlemişti. Yatağında yavaş yavaş doğruldu ve muhtemelen iki buçuk dakikalık bir süre boyunca kara kara düşündü. Aslında plan, bu kadar düşünmeye mahal vermeyecek kadar açıktı, net ve basitti! Kendi kendisine sessizce sordu: “Neden cılkı çıkmış bir arcade oyununun devam filmini çekerek, köküne kibrit suyu ekmeyeyim ki?” Tekken 2: Kazuya’s Revenge doğuyor.

Kaosayananda (kendine bir süredir uygun gördüğü mahlası ile Kaos) 1998 yılında kamera arkasına geçtiği ilk filmi olan Yah sayesinde aksiyon severlerin radarına yakalanmasına rağmen; garip bir biçimde adını 2002 yılında görücüye çıkan ve başrollerini Antonio Banderas ile Lucy Liu’nun paylaştığı Ballistic filmiyle dünyaya duyurmuştu. Şaşırtıcı ölçüde kötü olan film, yönetmenin sinemasal mecradaki rotasının yollarını da uzunca bir süre tıkamaya yetmişti hani! 10 yıl boyunca aksiyon arenasından uzak kalan yönetmenin bir daha ayağa kalkamayacağına, kariyerinin tamamen bittiğine inanıldığı sırada, 2012 yılında yönetmen koltuğuna oturduğu Angels filmiyle aksiyon severlere “ben buradayım” diye fısıldayarak yoluna devam edeceğinin sinyallerini verdi.

Tekken 2 Kazuya’s Revenge 03

Yönetmen, bu yıl iki film birden görücüye çıkararak hepimizi şaşırttı! Bunlardan biri Scott Adkins’i başrolde izlediğimiz Zero Tolerance (ki kendisi şu an için yönetmenin filmografisindeki en iyi film… ilginç…) olurken diğeri de başarısız filmlere kurban gitmekten asla kurtulamayacak gibi görünen Tekken serisinin yeni halkası oldu! Evet evet, Tekken 2: Revenge of Kazuya’dan bahsediyorum… Yani sadece yönetmenin filmografisinin en berbat halkası değil; son yıllarda karşımıza çıkan en ucubik aksiyon salatasından bahsediyorum.

Dwight Little, 2010 yılında serinin sinemasal macerasını tuzla buz edecek o ölümcül vuruşu yapmadan evvel; rüya takımlar ile süslediğimiz bir dövüş oyunuydu Tekken! Son yıllarda The Expendables’ın bile toparlamakta zorlanacağı isimleri, oyundaki favori karakterlerimizle özdeşleştirerek, yollarını gözlediğimiz saçma sapan bir hayalden ibaretti aslında. Neyse ki yönetmen Little bizleri bu tatlı rüyamızdan uyandırarak, gerçeğin tokadını tek hamlede suratlarımızda patlatmıştı! İlk Tekken silsilesi, 1994 tarihli Street Fighter ucubeliğini bile gölgede bırakacak bir curcunadan ibaretti. Rüya takımlar ile süslediğimiz oyunun, insanı çileden çıkartacak kadar niteliksiz uyarlamasını karşımızda kanlı canlı gördükten sonra, ilk önce sinirlerimize hakim olmaya çalışmış, sonrasındaysa hırsımızdan duvarları yumruklamaya başlamıştık! Little, bu aşırı özensiz aksiyon talimiyle, Tekken’in sinemasal mecrada ciddiye alınabilme ihtimalini daha yolun başında yok etmişti çünkü…

Aradan geçen 4 yılın ardından, nedendir bilinmez yapımcılar yeniden Tekken serisinin kanını emme kararı aldılar. Tıpkı daha önce Street Fighter serisinin The Legend of Chun-Li filmiyle yaptığı şebekliğin bir benzerine imza atma girişimi, hem risksiz hem de oyunun ölümcül fanatiklerine her halükarda pazarlanacak bir ürün peyda etti! İşte rezillik abidesi Tekken 2: Kazuya’s Revenge böylece doğmuş oldu.

Tekken 2 Kazuya’s Revenge 04

Aslında metot her zaman olduğu gibi ciddiye alınması imkânsız ölçüde sığ ve serinin fanatiklerini bile çekemeyecek kadar “ölü”. Efsane olmuş ve daha ilk sinemasal çıkarmasında itina ile batırılmış bir arcade oyununu alın, ana karakterlerden birini öyküye itekleyin, etrafını artık en sığ fikirlerden bile zevk almasını bilecek izleyiciyi dahi sinirden çıldırtacak bir öyküyle süsleyin, üstün körü birkaç dövüş koreografisi de serpiştirdiğiniz mi; üç aşağı beş yukarı maliyetini kurtaracak bir çeşni elde edebilirsiniz. Kazuya’s Revenge, bu kokuşmuş fikri şartların el verdiği ölçüde sömürmeyi başaran bir film!

Filmde 90’lı yıllarda patlak veren ve bir kısmı milenyumun ilk yıllarına kadar sıçrayan bilumum arcade oyununun sinemasal uyarlama trendlerinin neredeyse tamamına parmak banılmış. İpe sapa gelmez bir intikam hikâyesi, oyun evreniyle uzaktan yakından alakası olmayan bir dolu abidik gubidik karakter ve tabi grafik anlamda uyarlandığı oyunun karakteriyle kel alaka tipler. Arcade tezgahında “paçozluk” namına ne ararsanız Tekken 2: Kazuya’s Revenge’de mevcut.

Tekken 2 Kazuya’s Revenge 06

Bu kadar laf kalabalığının ardından öyküye de yarım ağızla yer verelim madem. Malumunuz Kazuya Mishima, Tekken evreninin kilit karakterlerinden biri. Yedi ceddi saçma sapan bir (ya da birkaç diyelim biz ona) lanetin pençesinde debelenen bu nemrut suratlı, orman kaşlı haşin dövüşçümüzün, prequel kıvamındaki macerası beleş çalışan senaristleri bile kıskandıracak cinsten! The Minister adında bir adam tarafından kaçırılan ve kendine geldiğinde hafızası dahil her şeyini kaybetmiş olan Kazuya, pençesine düştüğü bu yer altı suç organizasyonu için çalışmak zorunda kalır. Vücuduna yerleştirilen mikro patlayıcı (ya da onun gibi bir şey) sebebiyle kaçması imkânsız olan Kazuya, güzeller güzeli yetenekli suikastçı Rhona ile iş birliği yaparak bu karanlık dünyadan kurtulmanın yollarını aramaya koyulur.

Orijinalliği gözlerimizi yaşartan öykü, bir dolu ucubik “tiplemeye” de ev sahipliği yapıyor. Chloe ve Natasha gibisinden fettan hatunlar sayesinde bir Tekken uyarlamasından ziyade Dead Or Alive konseptine yaklaşan filmde harcanan “tüzel Tekken karakteri” sayısı –şükür ki oldukça az. İkinci sınıf aksiyon filmlerinin aranan adamlarından biri olan Gary Daniels’ın ete kemiğe büründürdüğü Bryan Fury ve Cary-Hiroyuki Tagawa’nın insanı izlerken gülme krizine sokabilen Heihachi çeşitlemesi haricinde başka hiçbir Tekken karakterinin filme kurban edilmemiş olması takdire şayan!

Sözün özü, karşımızda sadece arkadaş mavrasıyla birlikte mideye indirilebilecek niteliksizlikte bir aksiyon “zıpçıktılığı” duruyor. Dekmancılıkla eş değer birkaç tekme yumruk görebilmek için bir buçuk saatinizi hibe etmeye değer mi tartışılır. Fakat bu defa izleyiciye paslanan film, en deli fişek Tekken tutkunlarının bile göz yaşlarını tutamayacakları ölçüde kof, sabırlarının son damlasını sömürecek raddede niteliksiz. Dostlarınızla beraber, frigo ve patlamış mısırlarınızı alarak konsol başına geçip, üstünkörü bir Tekken turnuvası düzenlemek gibisinden çok daha eğlenceli bir seçeneğiniz ise her zaman için mevcut!

Tekken 2 Kazuya’s Revenge

blank

Fatih Yürür

İlk sinema deneyimi, bir Stephen King uyarlaması olan “Geri Döndüler” olmuştur. Yazmaya başladığı dönem ise aslen lise yıllarıdır. Saçma sapan korku hikayeleri kaleme almaktadır ve asıl amacı bir gün bunları görselleştirebilmektir. Çeşitli platformlarda oyun incelemeleri ve film eleştirileri yazar. Yaratmış olduğu RüyadaM adında bir animasyon ve çizgi hikaye karakteri bulunmaktadır.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Moon Child (2003)

Moon Child, Uzakdoğu sinemasına ve vampir filmlerine karşı duruşunuz ne
blank

Jui Kuen / Drunken Master (1978)

Drunken Master: 80’ler video furyası denince aklıma gelen ilk yabancı