Televizyonda Sinema Olur mu, Roma’yı Nerede İzleyelim?

19 Aralık 2018

blankBugünlerde garip şeyler oluyor! Dünyanın salonda gösterilen ilk filmi, Fransız Lumiere Kardeşler’in bir trenin istasyona girişini gösteren (ve izleyenlerin dehşete kapılarak kaçmasına yol açan) bir belgesel filmiydi. Belgeselin gösterimi Garden Cafe isimli bir yerde, 33 kişiden oluşan bir izleyici topluluğuna 28 Aralık 1895 yılında yapıldı.

Aradan geçen 123 yılda değişen pek çok şey oldu. Filmler sese ve renge kavuştu, analog filme çekilenlerin yerini sayısal veri disklerine depolananlar aldı. Filmlere 3 boyut, hatta koku bile eklendi! Her şey sürekli yenilendi, biçimlendi ama tek bir şey değişmedi. Peki, nedir o?

Bir bilet alıp salona girmek ve orada yüzlerce insanla birlikte karanlıkta oturup makine dairesinden uzanan ışık huzmesinin perdede hayale dönüşmesine şahit olmak. Bu hep aynı, 123 yıldır böyle…

Ama geçtiğimiz Cuma bir filmin sinema salonlarında gösterilmeye başlanan bir filmi istersek evimizin salonunda izleme imkanına kavuştuk. Netflix’in satın aldığı Roma, biraz da yönetmeni Alfonso Cuarón’un ısrarıyla, Netflix’te gösterildiği gün bazı sinema salonlarında da gösterilmeye başlandı. Ne güzel, isteyen sinemada isteyen evinde izler diyeceksiniz ama tam da burada Netflix üyeliği bulunan sinemaseverin ikilemi başlıyor. Görsel açıdan oldukça güçlü bu eseri nerede izlemeliyiz?

Netflix’te Roma İzlemek…

Bu soruya önyargılı bir cevap vermek yerine ikisini de deneyimleyip yazmaya karar verdim. Öncelik salonumdaki televizyondaydı. 55¨ Ultra HD (4K) televizyonumda halihazırda mevcut bulunan Netflix uygulamasını (ki kumandasında Netflix’e atanmış bir tuş var) açarak filmi başlattım. Netflix filmleri 1080P, 4K (2160P) ve HDR olarak yayınlıyor. Roma HDR idi ki bu daha iyi bir siyah beyaz kontrastı ve renk aralığı demek. E, TV de buna müsait, kuruldum 2 metre uzaklıktaki kanepeye, ses sistemine de ince ayar çektikten sonra filmi izlemeye başladım.

blank

Film süresi boyunca bir kez kalkıp içecek almak dışında hiç ara vermedim ki o sırada bile gözüm TV’deydi. Oldukça tatminkar bir deneyim olduğunu söyleyebilirim, filmdeki her detaya hakimdim ki yönetmenin bu konuda özel bir çabası olduğunu fark ettim. Sadece ön plandaki karakterlere odaklanmamızı istemiyor gibiydi. Bu deneyime filmin süresi kadar zaman harcadım. Netflix’in Ultra HD üyeliği için ayda ödediğim rakam ise 39 TL.

Sinemada Roma İzlemek…

Salon deneyimim ise biraz daha zaman aldı. Bir arkadaşımla buluşup kahve içerken laflamak için Emaar AVM’deydim. Ondan ayrıldıktan sonra eve dönmek istemedim ve buradaki Cinemaximum sinemasının önünde buldum kendimi. Evet, Roma gösteriliyordu ve ben de Sinemia kartımla filmin 21:30 gösterimine bilet aldım. Filmin başlamasına daha 45 dk vardı. Aşağıdaki yapı markette hiç ihtiyacım olmayan kapı kollarına, ¨ne kadar da pahalanmış bunlar¨ diyerek baktığım bir 45 dk… Filmin başlamasına 5-6 dk kala salona girdim ve Cinemaximum’un artık bir işkence haline getirdiği bıkkınlık veren reklam gösterimine katlandıktan sonra film nihayet başladı.

blank

Emaar Cinemaximum’un salon şartlarını ve projeksiyon-ses kalitesini beğendim ama itiraf etmeliyim ki daha iyi saran bir ses kuşağı dışında büyük perdenin verdiği fazladan bir tatmin duygusuna sahip değildim. Üstelik evdeki TV’deki siyah beyaz kontrastı çok daha iyiydi. Burada ise bazı karanlık sahnelerde oluşan gri-mavi bir ton resmi bozuyordu. Aklıma Akasya Cinemaximum’daki berbat Suspiria deneyimim geldi. Orada filmi neredeyse izleyemez hale gelmiştik. Burada öyle bir durum yok ama dediğim gibi… Sinema salonlarımızda mevcut dijital projeksiyonlar üst düzey eserlerin görsel şartlarını karşılamaktan uzak.

Harcadığım paraya gelince; Sinemia kartım olduğu için bilet parası ödemedim, bu üyeliğe de aylık 36 TL ödüyor ve her gün bir film izleme imkanına sahip oluyorum. Neredeyse 30 TL’ye ulaşan bilet fiyatlarını düşünürsek gayet iyi bir anlaşma. Bu üyelikle Aralık ayında şimdiye kadar 7 film izledim. Film bitti, motoruma atlayıp evime döndüm. Salondan çıkma, otoparka inme, motora binme-park etme ve evimin kapısını açmakla meşgul olduğum süreyi de yarım saat olarak düşünürsek, Roma o gece beni 4 saat kadar meşgul etti. Oysa evde bu süre zarfında başka bir film izleyebilirdim.

Ev Sineması Salon Deneyimi Yaşatabilir mi?

80’lerde video furyası sırasında kiraladığımız VHS filmleri 51 ekran tüplü TV’de izliyorduk. Ses de televizyondan gelen cılız sesti. O zamanlarda evde film izleme deneyiminin salondakiyle kıyaslanmasına imkan yoktu ama devir gerçekten değişti. Devasa boyutlarda Ultra HD çözünürlüğe ve DTS standartlarını karşılayan bir ses sistemine sahip olmak hayal değil. Benim gibi bir film manyağıysanız işi iyice abartıp yatak odanıza projeksiyon koyup gece yatmadan önce 50’lerin ucuz bilimkurgu filmlerini izleyerek uykuya dalabilirsiniz ama Netflix iyi bir televizyonda gerçekten iyi bir seyir deneyimi yaşatmayı başarıyor. Kullandıkları oynatıcı algoritması çok başarılı. Blu TV, Puhu TV gibi yerli alternatifler bu kalitede yayın yapamıyor. Daha yeni üye olduğum Amazon Prime Video da keyifli ancak 4k filmlerde abartılı bir resim işlemesi yapıyor. Netflix’teki görüntü dokusu çok daha doğal ve gerçekten sinemada izliyor hissi veriyor.

blank

Sinemaya gitmek elbette film izlemekten ibaret değil aynı zamanda bir sosyalleşme aracı. Filmden önce, antrakt sırasında ve sonrasında yaptığım sohbetler yüzünden sinema yazarı olmaya karar verdim bile diyebilirim ancak şu an salonda olma hali bizim gibi çıt çıkarmadan film izleyenler için biraz sıkıntılı. Sinemada Kafa Karıştıranlar başlıklı yazımda bu konuyu esprili bir dille kaleme almıştım. Cep telefonu ışıkları, cips poşetlerinin haşırtıları ve gençlerin gürültülü sohbetleri film izlemeyi zorlaştırıyor. Bu kez öyle bir sıkıntı olmadı ancak sunduğum bu bahaneler bile salondan uzak durmak için yeterli.

Netflix zirveden yuvarlanan bir kartopuyken çığa dönüştü ve salonların kendine çeki düzen vermesinin zamanı çoktan geçti. Bilet-büfe fiyatları, filmden önce yarım saat boyunca gösterilen reklamlar, projeksiyon kalitesinin düşüklüğü gibi etkenler insanları evlerinde film izlemeye yöneltiyor. Rahmetli Metin Erksan, ¨televizyonda film izlenir mi?¨ sorusuna, ¨filmi nerede bulursam orada izlerim¨ diye cevap vermiştir. Sanırım benim de cevabım aynı olacak.

Sinema Salonu + Dijital Platformlar: Herkese Ulaşan Filmler

Öte yandan güzel olan şey şu; ülkemizdeki salonlar yerli filmlerin işgali altındayken pek çok iyi film Anadolu sinemalarında gösterilmeden vizyondan düşüyor. İzmir gibi büyük şehirlerde bile sinemaseverler, ¨biz bu filmi nasıl izleyeceğiz¨ endişesi yaşıyorlar. İşte Netflix burada gerçek bir çare yaratıyor. Salona Roma gelmiyorsa siz de evinizde izlersiniz! Bir sinema eserinin daha iyi bir gösterim fırsatı olabileceğini düşünemiyorum. Aynı anda hem salonda hem de TV’de sinemaseverlerin karşısına çıkarak gerçek seyirci rakamınıza kavuşuyorsunuz. Açıkçası bu uygulamanın ülkemizdeki bağımsız sinemacıların eserleriyle devam etmesini o kadar çok isterim ki!

Son cümle; Roma’yı ister evde, ister sinemada, isterseniz de sinema yazarı dostum Fırat Sayıcı’nın tavsiyesine uyarak teflon tavada izleyin, yeter ki izleyin!

blank

blank

Murat Tolga Şen

Murat Tolga Şen, sinema eleştirmeni, senarist ve oyuncudur. Öteki Sinema'nın kurucusudur ve OFCS (Online Film Critics Society) üyesidir. 2012-2023 yılları arasında Medyaradar sitesinde TV sektörüne dair eleştiriler kaleme almış, 2014-2016 sezonunda Okan Bayülgen’in Dada Dandinista adlı programının yazı grubunu yönetmiştir. Ayrıca 2017-2019 yılları arasında Antalya Sinema Derneği’nin danışmanlığını yapmış ve 2014-2023 yılları arasında Eğlenceli Cinayetler Kumpanyası’nda oyunculuk yapmıştır. Şen, "Bir Notanın Hikayesi" adlı belgeselin senaryo yazarı ve "Bir İz - Madımak" belgeselinin danışmanıdır. Yazılarına Beyazperde ve Öteki Sinema'da devam etmektedir.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Onur Saylak ve Hakan Günday İmzalı Boğa Boğa’dan İlk Fragman

Onur Saylak ve Hakan Günday imzalı Kıvanç Tatlıtuğ ve Funda
blank

Taylan Biraderler İmzalı Kübra’dan Fragman

Netflix, Yağmur Taylan ve Durul Taylan’ın yönetmenliğini üstlendiği, başrolünde Çağatay