Televizyonun Tanıttığı Rejisör: Nejat Saydam

14 Haziran 2016

Siz hiç genç yaşta Yeşilçam’ı sevmeye niyetlendiniz mi? Bu mesele sınıfınızda alay konusu olan bir erkeği/kadını sevmeye benzer. “O kızın nesini beğeniyorsun?”, “Oğlanda numara yok” gibi şevk kırıcı cümleler beğenen taraf için önem arz etmez. Çünkü beğenen insan karşı tarafın ruhunu görmüştür. Kusurlar dikkat çekmez, zaten kusur dediğin de toplum dayatmasıdır. İşte Yeşilçam da kusurlu olduğu inandırılmış bir afet. Ruhunun en ince noktalarına sirayet ettiğiniz zaman tadacağınız mutluluk, size uzun müddet yeter. Hele Türkiye gibi her gün zincirlere vurulan bir ülkede sunulan mutluluk lüks bile sayılır! Açın televizyonu, gezin kanalları. İlla ki rastlayacaksınız Yeşilçam’a. Sokaklar arasında gezin. Bakın bakalım, kimler çıkacak.

Öteki Sinema için yazan: Oğul Can Çomak

27.Ankara Uluslararası Film Festivali’nde karşılaştığım saygıdeğer sanatçı Aytaç Arman, yanına oturmama müsaade etmiş ve sorduğum her soruya içtenlikle yanıt vermişti. Sohbetin satırbaşlarını ketum davranarak yakınlarım haricinde kimseye söylemesem de, cımbızlayıp çekeceğim bir isim var. Ülkemiz televizyoncularının en az Kemal Sunal kadar borçlu olduğu bu isim hakkında Aytaç Arman, “O’nun üzerimdeki emeğini asla yadsımam. Keşke onunla ilgili adımlar atılsa.” demişti. Bunu görev telakki eden bendeniz kalemime sarılıyor ve kelimelerimi onun üstüne yağdırıyorum. Adım sayılır mı, inanın bilmiyorum. Keşke yeteneğim olsa daha fazlasını yapsam. Seni seviyorum Nejat Saydam.

Melih Sertesen
Melih Sertesen

Hangi kanalda karşılaştığımı, ne zaman izlediğimi ve kimlerin oynadığını hatırlamadığım bir filmin rejisörüydü Nejat Saydam. İsimden ibaretti. İçi boş. Belki de o filmde Türkân Şoray vardı ve bütün gözler onda olmalıydı. Dolayısıyla, rejisörün kimliğini hiç ama hiç umursamayacaktım. Umursadım. İlk kesişme. Sonra o filmdeki görüntü dikkatimi çekti. Tarifini yapalım: Romanların renklerinin sinemayla buluşması. Sinema ele geçirilmiş a dostlar. Yetişin ya da hiç gelmeyin. Bundan bilahare hoşnut kalacaksınız. “Bu renk işleriyle, görüntülerle kim ilgileniyor yahu?” Melih Sertesen mi? Hadi bakalım. Melih Sertesen isminden sonra, hayır hayır rejisör Nejat Saydam’ın isminden sonra gelen bu kocaman harflerle yazılmış beyefendi de kim? Prodüktör Murat Köseoğlu. Siz de hoş geldiniz Murat Bey, buyurun. Filmler art arda geliyor. Kanallarımız tam da benim ekmek arası patates kızartması yediğim, kardeşimle kumanda kimde kalacak diye didiştiğim zamanlarda koyuyor bu filmleri. Galiba kanallar benim hatıratıma bulaşmaya kararlı. Vallahi başardınız! Kumanda şu an bende ve sizleri izliyorum muhterem dostlar.

Nejat Saydam, Melih Sertesen ve Murat Köseoğlu yani Acar Film’i şaha kaldıran isimler. Elbette üç kişiden oluşmuyor bu dünya. Semih Sezerli, Bülent Oran, Metin Bükey, Esin Engin gibi isimler de ara sıra giriyor dünyaya. Hülya Koçyiğit’ten Türkan Şoray’a, yakın zamanda kaybettiğimiz Tanju Gürsu’dan harikulade oyuncu Yıldırım Önal’a, Kartal Tibet’ten Erdoğan Seren’e, Salih Güney’den Nuri Altınok’a kadar nice isim de bu dünyanın müdavimi olmuş. Acar Film’e hoş geldiniz.

nejatsaydam
Nejat Saydam

Sinematürk sitesindeki dikişsiz Sabri kullanıcısı Nejat Saydam için “Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni” demeyi uygun bulmuş. Bunun altına imza atmakla birlikte, Yavuz Turgul’un unutulmaz karakteri Haşmet Asilkan’ın yaratım sürecinde Nejat Bey’in kimliğinden feyz alındığına yürekten inanıyorum. Türk Sineması’nda tür oluşturmada Nejat Bey’in rolü ziyadesiyle büyük. Melodram denilince Nejat Saydam’ın ismini zikretmek gerekiyor. Üç boyutlu olamayan karakterlerle donatılmış, ağlaya ağlaya helak olabileceğiniz, hikâye bütünlüğü sağlamada az sorun yaşayan ve izleyiciyi ikna eden filmlerin rejisörlük koltuğunda oturması araştırmalara, tez konularına, kitaplara konu olmalı. Muhakkak ki rejisörümüzle ilgili çalışmalar var ancak ben kitabevlerinde denk gelmiyorum. Yoksa fazla mı iyimserim? Neyse, şikâyetler hiçbir zaman dikkate alınmaz. Yeşilçam kusurlu, sakın unutmayın!

Gelelim Nejat Bey’in dünyasını resimleyen isme, Melih Sertesen’e. Şüphesiz ki, Nejat Saydam’ı tanımamı sağlayan isim Melih Bey idi. Görüntüler ipucu oluyordu. Yukarıda yazdığım gibi romanların sinemayla temaşası söz konusu. Daha doğrusu, romanlarda açılan hayal kapısından geçen renklerin sinemayı kaplaması olan biten. Bunu gerçekleştiren Melih Sertesen’den başkası değil. Sırada Murat Köseoğlu var. Ayrılmaz üçlünün son şahsiyeti. Acar Film’in jeneriklerinde rejisöründen sonra gelen prodüktörü. Türk Sineması’nın demirbaş firmalarından bir tanesi diyebileceğimiz Acar Film, Nejat Saydam Sineması’nın oluşmasına katkı sağlayarak ve onu finanse ederek günümüzün televizyon kanallarına can simidi olacağını nereden bilebilirdi? Birçok TV kanalının Nejat Saydam filmleri gösterdiğini ve gösterilen filmlerin Kemal Sunal tekrarlarına yaklaştığını iddia makamı olarak sizlere takdim edeceğim. Ulusal kanallarımız ve filmler şahidimdir. Filmleri aşağıda hatırlatınca her şey şeffaflaşacak.

Kapı pencere kıran filmler reyting getiren filmlere dönüşmüşken, telif mücadelesinden hiç dem vurmuyorum. Kemal Sunal ve ailesinin çabaları bile ancak Sunal’ın ölümünden sonra sonuç vermiş, ne yazık ki hiç tatmin etmemişti. Uydudaki korsan kanalların yayıncılık anlayışı ve Kemal Sunal üzerinden yaptıkları malumunuz. Hinlik yapmaya soyunan ve güya sayılarının azaldığı söylenen bu kanallar, ulusal kanalın logosunu kapatarak boşluklardan yararlandığını sanıyor. Bu durum telif konusunda hiç yol alamayacağımızın acı göstergesi. Konudan uzaklaşır gibi görünsem de, aslında hiç olmadığım kadar yaklaştım. Bugün kuşaklar Kemal Sunal’ı daha çok TV ekranından tanımanın verdiği mutlulukla sosyal medya platformlarında ahde vefa gösterirken ben kamerayı Nejat Saydam’a, Melih Sertesen’e, Murat Köseoğlu’na çevirmeyi doğru buluyorum. Biraz da onları görelim.Her gün filmlerine denk geliyorsunuz çünkü. İşte “farkında olmadığınız” on dört şahidim. Bu şahitler tamamıyla renkli filmlerden oluşuyor(ve sayı arttırılabilir). Çünkü ben de hayallerime renkleri katık yaptım.

[box type=”shadow” align=”” class=”” width=””]

“Sen Bir Meleksin” 1969 – Esin Engin’in unutulmaz nağmeleriyle süslenmiş film, annelerini kaybeden çocuklara dadılık yapmaya gelen çıtı pıtı hanımefendiyle evin babasının aşkını anlatıyor. Hülya Koçyiğit, Ediz Hun, Aliye Uzunatağan başlıca rollerde. En sık gösterilen Nejat Saydam filmlerinden

“Minik Cadı” 1975  – Tatlı Cadı ekolünün daha “minik” tarafını temsil eden film, her şeyden öte, Çiçek Dilligil’in çocukluğunu ve şirinliğini görmek için izlenmeli. Çiçek Dilligil annesi Belkıs Dilligil ile karşılıklı oynama fırsatı yakalamış. Müzik yine Esin Engin’e ait. Jeneriği de başarılı.

Şenlik Var

“Şenlik Var-Bal Kız” 1974 –  Ömercik’in çocukluk yıllarında oynadığı son film. Türkan Şoray’ı iki farklı karakterde görüyoruz. Boğaz Köprüsü’nde çekilen sahneleriyle Ettore Scola’nın “Ugly,Dirty and Bad” filmini akıllara getiriyor. Nejat Saydam’ın farklı kanallarda en çok gösterilen filmlerinden biri. Zeki Alasya, Salih Kırmızı, Semih Sezerli, Hülya Darcan kadronun diğer üyeleri.

Melih Sertesen Aşkların En Güzeli Filminde...
Melih Sertesen Aşkların En Güzeli Filminde…

“Aşkların En Güzeli” 1972 –  Mevlana’nın bir Türk filminde hikâyeye dahil edilmesi takdir edilesi. Yapay kaçsa da anlamlı. Tarık Akan’ın ilk dönem filmlerinden. Hikâyedeki dönüşümün merkezinde o var. Tanju Gürsu, Yıldırım Önal, Ali Şen filmin usta oyuncuları.

“Sisli Hatıralar” 1972 –  Türkan Şoray, Nejat Saydam, Melih Sertesen bir nevi kendilerini oynuyor. Yeşilçam’da rastlayabileceğiniz en güzel kadın isimlerinden birini de duyuyorsunuz: Dürrin. Üç erkek arasında kalan Yeşilçam starının heyecan dolu öyküsü. Diğer oyuncular Tarık Akan, Metin Serezli, Yalçın Gülhan, Erdoğan Seren…

Yazık Oldu Yarınlara“Yazık Oldu Yarınlara” 1974 – “Yarınlar, yarınlar bizim demiştin..” sözlerinin yazarı İlham İrem’in aynı adlı şarkısından hareketle çekilen filmde iki kardeş arasında kalan ve yitik kalmaya mahkum bir kadının hikâyesi anlatılıyor. Bu rolde Nuray Belbüken keşif sayılabilir. Kariyeri iki filmle sınırlı. Oldukça hoş bir kadın. Filmde Jeyan Mahfi seslendirmesiyle oynasa da, karakterin çöküşünü çok iyi yansıtmış. Kadir İnanır jönümüz.

“Sevimli Frankeyştayn” 1975 –  Sinemanın en komik adamlarından Mel Brooks’un “Genç Frankenstein”(1974) filminin yeniden çevrimi. Gene Wilder’in rolü Bülent Kayabaş’a gitmiş. Sizleri kahkahalara boğması muhtemel. Frankeyştayn rolünde tiyatro sanatçısı Savaş Başar var. Fantastik filmlerimiz arasında üst sıralarda ve seveni çok.

“Aşk Hikâyesi” 1971 – Bu da meşhur Love Story filminin Türk versiyonu. Orijinal filmin müziği kulakların pasını siliyor. Şiirsel sahneler mevcut. Deniz Gökçer’in teatral oyunu filme epey zarar verse de, Salih Güney layıkıyla oynamış. Tabi Münir Özkul ve Yıldırım Önal gibi kalburüstü sanatçıları kadrosunda barındırması da filmin lehine.

“Köçek” 1975 –  Sinemamızdaki LGBT filmlerinden biri. Çift cinsiyetli karaktere yer vererek tabuları yıkıyor. LGBT dernekleri de filmin farkında ve filmi bazı film günlerinde, festivallerde gösteriyor. Sinematürk sitesine göre Müjde Ar’ın ilk filmi. Gökkuşağı figürü çok zarif biçimde filme aktarılmış. Ülkedeki baskıcı zihniyetten film de nasibini almış, en az gösterilen Nejat Saydam filmlerinden. Gösterilse de epey makaslanıyor. Jön Mahmut Hekimoğlu.

Güller ve Dikenler'deki Malum Kulübe
Güller ve Dikenler’deki Malum Kulübe

“Güller ve Dikenler” 1970 –  Sinemamızı besleyen yazarlardan Kerime Nadir’in Nejat Saydam ile kesişmesi. Ağır tempoda ilerlemesine rağmen seviyorum filmi. Saydam filmlerinde dekor genelde göz tırmalıyor. Buradaki kulübe bırakın göz tırmalamayı, ortada göz bırakmıyor. Hülya Koçyiğit ve Kartal Tibet başrol. Nuri Altınok döktürüyor. Hikâyedeki yakınlaşmanın oluşumuna da geçer not veriyorum.

“Zambaklar Açarken” 1973 –  Yazının yazılmasına vesile olan Aytaç Arman’ın oynadığı Nejat Saydam filmlerine de değinmek lazım. Yine Kerime Nadir uyarlaması. Kartal Tibet ile Aytaç Arman baba oğul olarak arz-ı endam ediyor. Filiz Akın soft güzelliğiyle yine harikulade. Masumiyet tanımı yapıyor adeta.  Kötü kadın şaşırtmıyor, Suzan Avcı.

“Cici Kız” 1974 –  Gülşen Bubikoğlu’nun akıl yaşı küçük olan bir karaktere hayat verdiği film, iki ayrı film görünümünde ancak Bubikoğlu’nun karakteri ve Hulusi Kentmen’in sıcaklığı hatırına izlenir. Aytaç Arman da filmin ikinci yarısında ortaya çıkıyor. Yeliz’in “Hoşgeldin Dostum Lalala” şarkısı filme cuk oturmuş. Filme ayda dört kez denk gelirsiniz. Zafer Önen, Ali Şen, İlhan Daner, Semih Sezerli de filmde oynuyor.

“Mavi Eşarp” 1971 – Türkan Şoray’ın kaza yapmasına sebep olduğu(eşarp yüzünden) Ediz Hun ile yaşadığı aşkı anlatan film. Bu filme de ayda üç kez denk gelirsiniz. Bir döneme damga vurmuş telefon şakalarında duyduğumuz ses bu filmde Ediz Hun’u konuşan Hayri Esen’e ait.

“Dinmeyen Sızı” 1972 – Kavurucu yaz aylarında çekilen(öyle ki karakterler dakika başı terliyor) ve Yıldırım Önal’ın başrolünde olduğu Nejat Saydam’a Altın Portakal kazandıran filmin sevilesi yönleri var. Ömercik ve Yıldırım Önal arasındaki sahnelerde başarı yakalanmış. Tesadüfler ve iyi insanlar klasik Yeşilçam armonisinde karşımızda geliyor. Salih Güney, Esen Püsküllü ve Nedret Güvenç diğer önemli roller.[/box]

Deli Şahin'in Misafir İsimleri Sol Baş Melih Sertesen Soldan Üçüncü Nejat Saydam

Deli Şahin’in Misafir İsimleri Sol Baş Melih Sertesen Soldan Üçüncü Nejat Saydam…

Yazarın notu: Cüneyt Arkın’ın rejisörlüğünü üstlendiği ilk film “Deli Şahin”(1976)  vurdulu kırdılı Nejat Saydam filmi olarak görülmelidir. Bazı kaynaklarda “film Nejat Saydam imzalı” deniliyor. Benim tahminim Cüneyt Arkın’ın filmi çeken Nejat Bey’den fazlaca yardım aldığı yönünde. Zaten yapımcı Murat Köseoğlu, fotoğraflar yine Melih Sertesen. Nejat Bey de alkolik doktor olarak şöyle bir boy gösteriyor.

Yararlanılan Kaynak : www.sinematurk.com

blank

Misafir Koltuğu

Öteki Sinema ekibine henüz katılmamış ya da başka sitelerde yazan dostlarımız her fırsatta harika yazılarla sitemize destek veriyor. Size de okuması ve paylaşması kalıyor...

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Sinemada Futbol Yok!

Küçükken Zafere Kaçış’ı izlediğim günden beri hayal kırıklığım devam ediyor…
blank

Robocop: Murphy’nin Sol Kolu ve Transhümanizm

Robocop (1987), Alex Murphy adlı polisin görev sırasında pusuya düşürülüp