İşte yine şahsî bir seçim. Telly Savalas’ı ben yazmayayım da kimler yazsın? İster bir western ya da savaş filmi, ister bir polisiye ya da bir hapishane filmi olsun, birbirinden farklı birçok türde, sevdiğim o kadar çok filmde oynadı ki Telly Savalas. Kendine has tipi, benzersiz ses tonu, şeytanî gülüşü ve oyunculuk tarzıyla da öyle kolayberi hafızalardan silinecek bir aktör değil. O, Yul Brynner ve Woody Strode ile beraber, ‘Hollywood’un en meşhur kelleri’nden biri. Bu üç ünlü keli de çok severim, o nedenle üçü için de ayrı birer yazı yazacağım, bizim ömrümüz onları izlemekle geçti. Bu bağlamda ilk durağımız, Telly Savalas. Gelin, Savalas’ı biraz yakından tanıyalım.
Telly Savalas; 21 Ocak 1922 tarihinde New York’ta, “Aristotelis Savalas” adıyla, beş çocuklu Yunan göçmeni bir ailenin ikinci oğlu olarak hayata gelmiş. Telly onun lakabı. Telly Savalas, Columbia Üniversitesi’nde psikoloji okumuş. Radyoculuk ve İngilizce dersleri almış. İkinci Dünya Savaşı’na katılmış, madalya almış. ABC Haberleri’nde (ABC News) gazetecilik/muhabirlik hatta müdürlük bile yapmış. Cankurtaranlık dahil birçok işe girip çıkmış. Oyunculuğa geçtiğinde neredeyse 40 yaşındaymış. Aslında Telly Savalas’ın babası, 1929 Ekonomik Bunalımı’nda neredeyse tüm servetini yitiren bir milyoner. Anne tarafından dedesi ve de annesi ressam. Telly Savalas, 1950’li yılların ikinci yarısından itibaren tiyatroyla ilgileniyor, yönetmen olarak oyunlar sahneye koyuyor. 1959 yılından itibaren TV dizilerinde ufak tefek rollerle yavaş yavaş ısınıyor. “The Witness” dizisindeki gangster kompozisyonlarla dikkat çekiyor. Sinemaya geçişi ise 1961 yılında oluyor. “Mad Dog Coll” (1961) ve “The Young Savages” (1961) filmlerindeki polis rolleriyle de rüştünü ispatlıyor. Bir sonraki yıl ise şahsi kanaatimce Savalas’ın oyunculuk kariyerinin ilk dönüm noktasını teşkil ediyor. 1962 yılında “Cape Fear”da yine bir polis dedektifini, “Birdman of Alcatraz” (Alkatraz Kuşçusu) filminde ise Feto Gomez adlı suçluyu oynuyor. Telly Savalas, “Birdman of Alcatraz”daki kısacık sahne süresinde muazzam bir performans ortaya koyduğu mahkum rolüyle En İyi Yardımcı Oyuncu dalında Oscar adaylığı alır. Artık sinemada da şöhreti yakalamıştır. Lakin Oscar ödülü bir başka yitik efsane Ed Begley’e gider (En önemli aday olarak gösterildiği halde alamadığı bu ödülü, Oscar tarihinin en büyük haksızlıklarından biri olarak görenler çoktur). Hem suçlu hem de emniyet görevlisi rollerinde başarılı işler çıkaran Telly Savalas’ın ömrü de psikopat suçlu ve polis rolleri arasında mekik dokumayla geçer.
1960’lı yıllarda öne çıkan diğer uzun metraj Telly Savalas filmleri şunlardır. Sydney Pollack’ın “The Slender Thread”i, Hz. İsa’yı yargılayan Roma Valisi Pontius Pilate’yi oynadığı “The Greatest Story Ever Told” (En Büyük Hikaye, 1965) ve bugün bir savaş filmi klasiği olan “Battle of the Bulge” (Tankların Hücumu, 1965). Ardından yine sağlam bir performans ortaya koyduğu ve Robert Aldrich’in yönettiği bir başka savaş klasiği gelir: “The Dirty Dozen” (12 Kahraman Haydut, 1967). Savalas, “Archer Maggott” rolünde yine unutulmaz bir iş çıkarır (daha sonra buna benzer rolleri sıkça tekrarlayacaktır). Savalas, 1960’ların ikinci yarısında adeta fırtına gibi eser ve asla hız kesmez. Her biri bugün kendi alanında klasik kabul edilen filmlerde peş peşe birbirinden eksantrik rollerde oynar, çoğunda da kötü adam rolünde. “The Scalphunters” (Kafatası Avcıları, 1968), “The Assassination Bureau” (Cinayet Şirketi, 1969), “Crooks and Coronets” (Soysuzlar, 1969), “Land Riders” (Yağmacılar, 1969), “Mackenna’s Gold” (Mak Kenna’nın Altınları, 1969) ve George Lazenby’li James Bond “On Her Majesty’s Secret Service” (007 James Bond Kraliçenin Hizmetinde, 1969). 1960’lı yıllar sona ermiş lakin “kötü adam” imajı Telly Savalas’a adeta yapışmıştır.
1970’li yıllarda da Telly Savalas fırtınası hız kesmez. Telly Savalas’ın en büyük iki zaafı, ‘sigara bağımlılığı’ ve ‘uçak/uçuş korkusu’dur. Bir türlü bitmek bilmeyen gemi, otobüs vb. araç yolculukları nedeniyle çok önemli projeleri kaçırmış ya da henüz işe alım aşamasında değerlendirme dışında tutulmuştur. Bunlardan en önemlisi Paul Newman’ın oynadığı “Cool Hand Luke” (Parmaklıklar Ardında, 1967) filmindeki Dragline rolünü kaçırmış olmasıdır. Bu yardımcı rol bir başka yitik efsane George Kennedy’ye gider, Kennedy bu rolle ilk ve tek Oscar adaylığını alır ve ödülü kazanır.
Öte yandan, Telly Savalas 70’lerin başında yaptığı Avrupa yolculuğunda birbirinden verimli işler ortaya koyar. Charles Bronson yazımda kısaca bahsettiğim “Violent City” (Vahşet Şehri, 1970), Clint Eastwood’lu savaş komedisi “Kelly’s Heroes” (Çılgın Savaşçılar, 1970), Savalas’ın yine bir polisi oynadığı “Pretty Maids All in a Row” (Mutluluk Okulu, 1971), mafya filmi “Crime Boss” (Cinayet Şebekesi, 1972), giallo “The Killer Is on the Phone” (Ölüme Adım Adım, 1972), Sergio Corbucci westerni “Bandits!” (1972), Meksikalı devrimci lideri oynadığı “Pancho Villa” (Panço Villa, 1972), Tonino Valerii westerni “A Reason to Live, A Reason to Die!” (9 Hızlı Adam, 1972), Christopher Lee ve Peter Cushing’le biraraya geldiği “Horror Express” (1972) ve bir Mario Bava klasiği “Lisa and the Devil” (1973). Ve 1973 yılına gelinir, Savalas’ın oyunculuk hayatındaki ikinci dönüm noktasına…
Telly Savalas’ın “The Marcus-Nelson Murders” (1973) adlı pilot filmde canlandırdığı komiser Theo Kojack karakteri çok beğenilir ve uzun soluklu bir diziye dönüşür. Psikopat karakterleri oynamaktan sıkılan Savalas için, gerçek karakterini yansıtabileceği harika bir fırsat ortaya çıkmıştır. Polis müfettişi Teğmen Kojack’ın ismi seride Kojak olarak değiştirilir ve dizi 1973-1978 arasında 118 bölüm halinde yayınlanır (toplamda yarım düzineyi aşkın da uzun metraj TV filmi çekilecektir). Dizi hem ratinglerde hem de ödüllerde parlak sonuçlar alır. Savalas da hem Emmy hem Altın Küre ödülleri kazanır. Kojak’ın giyimi, kuşamı, konuşma tarzı, gözlüğü ve slogana dönüşen cümleleri kitlelerde bağımlılık yapar. Silahını taşıma biçimi, arabasındaki polis sireni kült mertebesine erişir ve bir gelenek oluşturur. Çoğu filminde doğaçlama mırıldandığı Yunanca sözcüklere gerek yoktur artık, Telly Savalas, nihayet, kültürünü başarıyla yansıtabileceği ve zamanla kendiyle özdeşleşen bir role kavuşmuştur. Kojak’ın özellikle de ağzındaki lolipop (çubuklu şeker) dikkat çeker, çok konuşulur hatta espri konusu olur (mesela, komedyen Benny Hill bu karakterle acayip gırgır geçer). O aralar günde birkaç paket içtiği sigarayı bırakmak için bunu bir yöntem olarak kullanan Savalas’ı daha Kojak karakteri ortada yokken Mario Bava’nın “Lisa and the Devil”ında da lolipopla görürseniz, şaşırmayın. Telly Savalas’ın Kojak rolünde sık sık tekrarladığı “Seni kim seviyor, bebeğim?” (Who loves ya, baby?) repliği bugün bile bir klasiktir. Ben, 2006’da bu methini çok duyduğum Kojak’ın ilk sezonunu bir iki eksik bölümle tamamlamış ve çok beğenmiştim. Hatta, sürpriz konuk oyuncularından tutun ardiyeye benzeyen bir depodaki yerde duran bir kolinin üzerindeki Türkçe yazılmış uyarılara kadar birçok detayı not almıştım. Belki gün gelir, onları da yayınlarım.
Neyse; kaldığımız yerden devam edelim. Telly Savalas, Kojak rolündeki güçlü ekran kişiliğiyle dünya çapında milyonlarca insanın kalbinde taht kurar. “Kötü adam” yaftasını kırar, artık, “iyi adam”dır. Aslına bakarsanız; Telly Savalas’ın kariyeri boyunca oynadığı 60’a yakın uzun metraj filmin sadece yirmi kadarında kötü adam oynadığı söylemek lazım. TV dizilerinin ise neredeyse tamamında “iyi adam”ı oynar. Olağanüstü performanslar sergilediği, akılda kalıcı “kötü adam” rollerindeki başarısı nedeniyle böyle değerlendirildiği sonucuna ulaşabiliriz. Oynadığı her role bir farklılık, bir seçkinlik, bir kalite katar Savalas. Normal hayatında da öyledir.
Asıl adının bitamam hakkını veren Savalas; iyi eğitimli, çok okuyan, entelektüel bir sanatçıdır. Zekidir. Habercilikteki başarısını buna borçludur. Çalışkan, üretken bir oyuncudur, sürekli birşeylerle uğraşır. Yüzme, at binme, motorlu araçlar gibi hobileri vardır. Lüks bir araba koleksiyonu ve rekorlar kırmış yarış atları vardır. Sesi güzeldir, gece kulüplerinde şarkı söyler, çıkardığı müzik albümleri İngiltere’de hit olur. Aynı zamanda bir seslendirme sanatçısıdır. Çok çok iyi bir golf oyuncusudur. Ve Amerika Birleşik Devletleri’nin en iyi kumarbazlarından birisidir. En iyi derken, “en iyi”leri kastediyorum. Katıldığı turnuvaların çoğunu kazanır. 1992 yılında Las Vegas’ta düzenlenen “Dünya Poker Şampiyonası”nda (World Series of Poker) turnuvayı son 25’te tamamlama başarısını gösterir. Derler ki, Telly Savalas, oyunculuktan kazandığı paradan çok daha fazlasını kumardan kazanmıştır. Ailesine çok düşkün olan Telly Savalas; dini bütün bir Ortodokstur. Özel hayatında son derece ihtimamlı biridir, iyi giyinir, iyi konuşur, şahsi ilişkileri çok güçlüdür, sanat camiasında uzun yıllara yayılan sağlam dostluklara imza atar.
Telly Savalas, Kojak’ın devam ettiği dönemde uzun metraj sinema filmi sayısını görece azaltır. Bu dönemde rol aldığı filmlerden bir nebze dikkat çekici olanları “Inside Out” (1975) ve “Killer Force” (Çöl Şeytanları, 1976) olur. “Kojak”ın yayından kaldırılmasıyla beraber, sinemaya hız verir ama bir daha asla eski günleri yakalayamaz. Kojak sonrası dönemde rol aldığı iki önemli sinema filmi, “Capricorn One” (Hükmedenler, 1978) ve Jesús Franco’nun “Faceless”ı (1987) olur. İkisinde de rolleri görece küçüktür. Televizyon için çektiği ve başrolde yer aldığı “The Dirty Dozen: The Fatal Mission” (1988) beklenen ilgiyi görmez (ben bu filmi severim, o başka) ve Savalas en iyi bildiği role döner. Peşpeşe, Müfettiş Kojak’ı canlandırdığı birkaç güzel uzun metraj TV filmi çeker. Artık kaçınılmaz son, yaklaşıyordur.
Telly Savalas, Kojak dizisinde beraber oynadığı kardeşi George Savalas’ı 1985 yılında lösemiden kaybeder. Telly Savalas, 1988 yılında prostat kanserine yakalanır. Prostat kanseri ile mücadelesi hakkında soru soranlara, 1984 yılındaki evliliğinden sonra doğan çocuklarını kastederek, “buradaki asıl meydan okuma, çocuklarımı yetiştirecek kadar uzun yaşamaktır” der. Aynı anda oyunculuğa ve yaşama tutunmaya devam ediyordur. Bir ön-tedavi sürecini takiben 1989 yılında geçirdiği başarılı bir ameliyatla prostat kanserinden kurtulur. Ama aynı yıl annesini de kaybeder. Erkek kardeşi ve annesinin ölümü onu derinden etkilemiştir. 1989 ve 1990’da TV için çektiği Kojak filmlerini tamamlar. Lakin Telly Savalas’a 1991 yılında bu sefer de mesane kanseri teşhisi konur. Ve maalesef kanser, kemiğe ve pankreasa sıçramıştır. Hem tedaviye hem dizilere, hem filmlere hem de poker turnuvalarına sağlığı el verdiği ölçüde devam eder. Oyunculuktan asla emekli olmaz. 11 Aralık 1993’te durumu ağırlaşır ve Huntington Memorial Hastanesi’ne kaldırılır. Artık yapacak hiçbir şey kalmamıştır. Doğumgününden bir gün sonra, 22 Ocak 1994 tarihinde hayatını kaybeder. Vasiyeti gereği “Aristotelis Savalas”ın mezartaşına Sokrates’in (Eflatun’un/Platon’un aktardığı) şu sözleri kazınır: “Ayrılık vakti geldi ve (ikimiz de) kendi yolumuza devam edeceğiz. Ben öleceğim, sense yaşayacaksın. Hangisi daha iyi, sadece Tanrı bilir.”
Telly Savalas, 30 yılı aşkın oyunculuk kariyerine birbirinden iyi filmler sığdırdı. Unutulmaz karakterler yarattı. Çok güçlü aktörlerin yanında kendini ezdirmeden oynadı. Ben ustanın oynadığı filmlerin yarıdan fazlasını izleme şansına sahip oldum, şimdi o filmlerin içinden sizler için küçük bir seçki yapacağım. “Violent City”, “Cape Fear” gibi iki üç filmi başka yazılarımda önerdiğim için hariç tutuyor olacağım. Bir film türünden de maksimum iki filmi listeye dahil edeceğim. İşte Telly Savalas filmografisinden sizin için seçtiklerim…
[box type=”shadow” align=”aligncenter” class=”” width=””]
“BIRDMAN OF ALCATRAZ” (ALKATRAZ KUŞÇUSU, 1962)
“Birdman of Alcatraz” (Alkatraz Kuşçusu, 1962) filminde Burt Lancaster’dan Karl Malden’e, Thelma Ritter’dan Neville Brand’e kadar herkes süper oynuyor. Ama Telly Savalas, Feto Gomez rolünde bir başka oynuyor. Film zaten gelmiş geçmiş en iyi hapishane filmlerinden biri kabul edilmekte. Görece küçük bir rolü olmasına rağmen Savalas’ın sinema kariyerini ateşlediği için bu filmi listeye dahil ettim.
“THE DIRTY DOZEN” (12 KAHRAMAN HAYDUT, 1967)
“The Dirty Dozen” (12 Kahraman Haydut, 1967), savaş sineması içinde ‘ölüm görevi’ olarak adlandırabileceğimiz bir alt-türün en nadide örneğini teşkil ediyor. Kadro olağanüstü, bence filmi “başyapıt” statüsüne de bu özelliği çıkartıyor. Başrol zaten Lee Marvin’in. Ama performanslarıyla en çok öne çıkan iki kişi var, biri Ernest Borgnine diğeri de Telly Savalas. Savalas’ın ırkçı psikopat asker rolü çok sonraları “Platoon” (Müfreze, 1986) ve “Casualties of War” (Savaş Günahları, 1989) gibi savaş sineması klasiklerini de etkilemiştir.
“THE SCALPHUNTERS” (KAFATASI AVCILARI, 1968)
Bu filmi MGM’de kaç defa izledim, belli değil. Sydney Pollack’ın “The Scalphunters”ı (Kafatası Avcıları, 1968) evet, belki sinema tarihi açısından pek önemli bir film değil ama benim için öyle. Telly Savalas, canlandırdığı Jim Howie karakterine, küçük jest ve mimiklerle müthiş bir komiklik katmayı başarıyor. Ustaca yazılmış senaryosunun dört ana karakteri arasında kurduğu sağlam dramatik çatı nedeniyle övgüyü hakeden film, en çok keyif aldığım westernlerden biri.
“MACKENNA’S GOLD” (MAK KENNA’NIN ALTINLARI, 1969)
“Pancho Villa”yı (Panço Villa, 1972) ya da “A Reason to Live, A Reason to Die!” (9 Hızlı Adam, 1972) filmini de alabilirdim, ama listeye alacağım son western için seçimim, “Mackenna’s Gold” (Mak Kenna’nın Altınları, 1969) oldu. Telly Savalas burada Gregory Peck ve Ömer Şerif gibi birbirinden kurt oyuncularla çalışıyor. Yan rollerde inanılmaz isimler var: Lee J. Cobb, Edward G. Robinson, Burgess Meredith ve Eli Wallach. Bir grup maceracı eski bir kızılderili haritasından yola çıkarak kanyonların arasında saklı durumda kalmış olan ‘altın kent’i arıyor. Savalas, Çavuş Tibbs rolünde yine terör estiriyor.
“ON HER MAJESTY’S SECRET SERVICE” (007 JAMES BOND KRALİÇENİN HİZMETİNDE, 1969)
“On Her Majesty’s Secret Service” (007 James Bond Kraliçenin Hizmetinde, 1969), George Lazenby’nin oynadığı tek James Bond. Birçok kaynağa göre, en iyi Bond’lardan biri. Bu görüşe ben de katılıyorum. Bu filmi güçlü kılan öğelerden biri de, hiç kuşkusuz, benzersiz bir ‘Blofeld’ ortaya koyan Telly Savalas. Bence Telly Savalas, aynı zamanda en iyi Bond kötü adamlarından biri olmayı da başarıyor. Kaçırmayın.
“KELLY’S HEROES” (ÇILGIN SAVAŞÇILAR, 1970)
Robert Altman’ın “MASH” (Cephede Eğlence, 1970) filminin olağanüstü gişe başarısı hayırlara da vesile oldu. Bunlardan biri de Brian G. Hutton’ın “Kelly’s Heroes”u (Çılgın Savaşçılar, 1970). Belki çok daha ciddi bir savaş filmi çekeceklerken, işin biraz matrak tarafını da ele almışlar, iyi de yapmışlar. Clint Eastwood, Donald Sutherland, komedyen Don Rickles ve ‘Big Joe’ rolündeki Telly Savalas’tan oluşan dörtlü bir hayli eğlenmişe benziyor. “Kelly’s Heroes”, çekilmiş en iyi savaş filmlerinden…
“HORROR EXPRESS” (1972)
Christopher Lee ve Peter Cushing’i bir korku filminde birarada görmek zaten paha biçilemez. Buna bir de Telly Savalas’ı ekleyin. Filmin konusunun, John W. Campbell Jr.’ın “Who Goes There?” adlı hikayesinden esinlenilmiş olduğunu not düşelim. Yani, o efsanevi “The Thing From Another World”ün (1951) uyarlandığı eser. Tek mekanda geçen “Horror Express” (1972), şahsi kanaatimce, bir trende geçen en iyi korku filmi. Alanında başyapıt.
“LISA AND THE DEVIL” (1973)
“Lisa and the Devil” (Lisa e il diavolo, 1973) zaten bir Mario Bava klasiği. Burada Telly Savalas’ın canlandırdığı Leandro karakterinin filme ne kadar büyük bir güç kattığını görmeniz için şeytanca gülümsediği sahneleri seyretmeniz yeterli. İliklerinize kadar hissettiğiniz şey, ‘saf korku’ olacak. “Exorcist” (Şeytan, 1973) filminin popülerliğinden yararlanmak için; Mario Bava’nın tüm itirazlarına rağmen, birtakım uyduruk sahneler ilave edilip, bazı kurgu numaralarıyla “The House of Exorcism ” adıyla 1975 yılında tekrar piyasaya sürüldüğünü de not düşelim. Ben henüz o versiyonu seyretmediğim için bir yorumda bulunamayacağım, eleştirilere bakılırsa çok kötüymüş ama “Lisa and the Devil”ı kaçırmayın. Şahane bir film. [/box]
KAYNAKLAR
Hughes, Howard. 2006. “Crime Wave: The Filmgoers’ Guide to the Great Crime Movies”, I.B.Tauris & Co. Ltd. (ABD)
Marill, Alvin H. 2005. “Movies Made for Television 1964–2004”, The Scarecrow Press, Inc. (İngiltere)
Paszylk, Bartłomiej. 2009. “The Pleasure and Pain of Cult Horror Films: An Historical Survey”, McFarland & Company, Inc., Publisher (İngiltere)