Bu gece kendime bir iyilik yapıp, hiç anlamadığım bir dilde (İspanyolca) ve altyazısı falan da olmayan bir B filmini “Kaçış Kapsülü” adını verdiğim odamda eş ve çoluk çocuk gürültüsünden uzak olarak izledim. Aşk-ı Memnu akşamlarında böyle bir yerçekimsiz ortam oluşuveriyor evde… Ben de tadını çıkarıyorum doğrusu.
İzlediğim film, El Barón contra los Demonios ya da uluslarası adıyla The Baron Against the Demons, bir zamanlar elime geçen Warhammer çizgi romanlarına bile rahmet okutacak bir fantastik duygusuna sahip, her anında delice bir şeylerin olduğu ucuz ama dehşet keyifli görsel efektlerle bezenmiş olağanüstü bir tempo ile akan ve çizgi roman abartısı ve kadrajı ile çekilmiş müthiş bir film! Film boyunca “Neden şimdiye kadar seyretmedim ben bunu?” diye söylendim durdum.
Bu görsel ziyafet için Konu çok da önemli olmamakla birlikte şöyle; 21 yy.da dünya kötü güçlerin egemenliğine geçmiş ve insanlar çer çöp toplayarak yaşayan Mad Max artığı zavallılara dönüşmüştür. İşte bu ahval ve şerait içinde Baron ve onun bilim adamları ile eski askerlerden oluşan takımı Kötülüğe savaş açarlar. Baron bu savaş esnasında kötülüğün kraliçesi Leydi Pervertum’a (ilginç isim!) esir düşer. Leydi Pervertum, Baronun spermlerini kullanarak Ragnarok denen iblisi döller ve süper iblislerini dünyayı fethetmek için kullanır.
Filmimiz İspanya’dan arkadaşlar… Zaten artık Amerika’nın kuzeyinden hayal gücü adına pek bir şey beklememek lazım. Remake’di, ottu, çiçekti derken bu adamlar artık tükendiler. Bundan sonra keyfimizi arttıracak ne varsa ya Avrupa’dan ya da uzak doğudan gelecek.
Film başladığı andan finaline kadar “B” olduğunu size hissettirebilmek için elinden geleni yapıyor. İyi bir “B” izleyicisi iseniz filmin duygu ve stil olarak benzeştiği filmleri tahmin etmek bile büyük bir keyif… Tempo ve anlatım nasıl derseniz, Peter Jackson’un Bad Taste‘nin post apokaliptic ve fantastik bir kardeşi diyebilirim The Baron Against the Demons için. Bir de filmde Baronun yardımcısı bir general karakteri var ki adamı özellikle George Lucas’a benzetmişler. Her çıktığında kahkahayı bastım!
Bu arada ben hiçbir şey anlamamış olsam da filmin diyaloglarının çok etkileyici olduğundan, diyaloglarla bir tür savaş destanı yazıldığından bahsediliyor ve “Sheakspeare, Conan yazsa böyle bir şey olurdu!” falan deniyor. Tabi ben anlayarak seyredenlerin yalancısıyım!
Filmde stop motion’dan kukla karakterlere kadar pek çok görsel efekt kullanılmış. İnandırıcılık takıntısı olmayan bu efekt çalışması yer yer en rezil filmlerden bile berbat bir gösteri sunarken bazen de ancak Pan’s Labyrinth ya da Hellboy‘da görebileceğiniz bir sanat haline geliyor. (Şaşırdımmm!)
Uzun lafın kısası, The Baron Against the Demons keşfedilmesi gereken bir “B” hazinesi… İspanya’da bu filmi seyredip de beğenmeyene kız vermiyorlar ona göre! Yönetmen Ricardo Ribelles’e buradan kocaman bir alkış…
Not: Filmin Cinemageddon’da engilish dub’lu hali mevcutmuş, ben de şimdi gördüm iyi mi!
“…Tempo ve anlatım nasıl derseniz, Peter Jackson’un Bad Taste‘nin post apokaliptic ve fantastik bir kardeşi diyebilirim…”
Harika bir filme benziyor : )
Tempo derken Murat Tolga aldı sazı eline:)
feci merak ettim. edineyim bir şekilde :)
ilgimi çekti bu ağız sulandırı yazınızdan sonra :)
Hakikaten, bu ne güzellik ya!
Temin edilesi leziz bir film gibi görünüyor… Keşke ben de bir “kaçış kapsülü” edinsem…
merak ettim filmi. biraz steampunk etkisi de mevcut sanki filmde. altyazısı olsa iyi olurdu.