Dikkat bu yazı feci şekilde sürprizbozan / spoiler içerir,  filmi izlemeden okumak size kalmış!

The Dark Knight Rises posterChristopher Nolan’ın ilk Batman filmi olan Batman Begins’i (2005) sevmiştim. Hem Batman efsanesine, hem de çizgi roman dünyasına genel olarak farklı bir yorum, bir gerçekçilik, getirmişti çünkü. Hiçbir süper gücü olmayan bu yarasa kostümlü adamın aslında bir Ninja olduğu fikrine hayran olmuştum. Bunu gerçekçi olarak işlemek de son derece güzel çalışıyordu. Dizayn olarak çok sevmesem de yine gerçekçi göründüğü için yeni Batmobil’i de sevmiştim. Tarih boyunca bütün büyük şehirleri çökerten bir çete konsepti ve bu çetenin lideri Ra’s Al Ghul de etkileyiciydi. Ama yine de bir tatsız-tuzsuzluk vardı filmde adını koyamadığım. Tim Burton’ın Batman filmlerinde kesinlikle olmayan, hatta Schumaher’in Batman’lerinde bile olmayan bir renksizlik mi vardı ne? Ama dediğim gibi, ”bir çizgi roman karakterine getirdiği gerçekçi yorum” kisvesi altında bu ”renksizlik” enteresan kalıyordu.

Ardından The Dark Knight (2008) geldi. Çıktığı hafta IMDb’nin sıralamasında 1. sıraya oturarak artık IMDb’deki yorumlara ve puanlara kesinlikle güvenilmemesi konusunda hiçbir şüpheye yer bırakmayan film, benim için büyük bir hayal kırıklığıydı. Filmle ilgili kötüleyeceğim pek bir şey yoktu ama yine bir ruhsuzluk… Hikayede çok fazla şey oluyordu. Bu olanları sanki tek bir filme sığdırmak için kafalarına silah dayamışlar gibi bir hal vardı. Son 20 dakika filmin temposunu yerle bir ediyordu gibi hissettiğimi hatırlıyorum. Heath Ledger’in Joker performansını da sevmeme rağmen kesinlikle abartıldığı kadar bir şey bulamadığımı söylemem lazım. Harvey Dent’in hastanedeki makyajı kaldı aklımda sadece…

İkinci filmden sonra hiç ümidim olmasa da, serinin üçüncü filminin yarattığı hype’a (heyecana) ister istemez ben de kapıldım. Kim olduklarını tam hatırlayamıyorum ama birden fazla zevkine çok güvendiğim arkadaşımın sosyal medyada filmle ilgili övgülerini gördükten sonra, sonunda bu gece korkusitesi.com’dan Yasin, Burak, iyikötüfilm.com’dan Tolga ve çizgiroman edebiyatı hayranı yönetmen Eren Akay’la İstinye Park’taki gösterime gittik.

blank

Filmin ilk yarısı yine ilk iki film gibiydi. Bence zaten Nolan’ın filmleri genel olarak ritm hissinden, tempo hissinden yoksunlar. Dizinin bir yerinden izlemeye başlamışsın gibi… Bu artık montaj sorunu mu, müzik kullanımı mı yoksa hata senaryoda mı bilmiyorum. Ben filmden aldığım genel hissiyata göre konuşuyorum. Nerede bir Paul Verhoeven aksiyon klasiğindeki heyecan, espri, karanlık, tempo, şaşaa, karizma… Nerede bir David Fincher filmindeki tempo, gerilim, sinematik lezzet… Yok… Nolan daha çok Wachowski kardeşlerle yanyana koyulabilirmiş gibi geliyor bana. İki yönetmenin de üçlemelerinin ikinci ve üçüncü filmlerini izledikten sonra ister istemez ilk filmlerinden de soğuyorsunuz.

Ara olup da ışıklar yanmadan iki dakika önce hafiften horlamaya başlayan Tolga’yı dürterek uyandırdım. Işıklar yandığında Yasin’in de uykudan uyandığını farkettik. Tabi İstinye Park’taki sinemanın netlik sorunuyla birlikte filmin izlenilebilirliğinin subliminal olarak baltalanmış olmasının da bunda payı yok değildi. Ama yine de ben Bane karakterinden ümidi kesmemiştim. Filmin fragmanında aradan dayanamayıp baktığım isyan sahneleri de ikinci yarının daha heyecanlı olabileceği konusunda bana ümit veriyordu. Ancak ikinci yarı malesef ilk yarıyı da arattı. Zaten birçok hikayenin zorla tek bir filme sıkıştırılmaya çalışıldığı format iyice coştu. Adeta 4 sezonluk bir dizinin hızlı özetini izliyormuş gibi bir hale geldik. Eren’le ne olduğunu takip etmekte zorlandığımız dakikalarda, sanki 3 dakikada bir dizinin başka yeni bir bölümünü izliyor hissine kapıldık. Batman’in beli kırılıyor, dünyanın en korkunç hapishanesine düşüyor, Gotham istila ediliyor, nükleer bir bombadan bahsediliyor, insanlar ölüyor, komuta el değiştiriyor, Batman iyileşiyor, şınav çekmeye başlıyor, denizler donuyor, Bane’in çocukluğunu izliyoruz, polisler göçük altında 3 ay hapis kalıyolar, şehirde mahkemeler kuruluyor, Scarecrow ve Ras Al Ghul karakterleri aradan fırlıyor, sonra bir bakıyorsunuz 15 dakika anca geçmiş…

blank

Sonra bombanın patlamasına 11 dakika kala bir kovalamaca sahnesi başlıyor. Olaylar gelişiyor, bakıyoruz bombanın patlamasına daha 10 dakika var. E herşey ışık hızında ilerlerken, şimdi onca olay oldu, sadece 1 dakika mı geçti diye bir isyan kaplıyor bilinçli seyircinin damarlarını…

Neyse, filmin aşırı rahatsız edici tempo ve kalabalık sorununu da geçtim, düpedüz rezil hatalar ve ‘plot hole’ dediğimiz senaryo boşlukları ve ucuzluklar da her şeyin üzerine tuz biber ekiyor. Batman ve Bane sokakta kavga ederken arkadaki figüranların güreş kareografileri artık YUH dedirtecek cinsten. Yorgun, yaşlı Amerikan Güreşçileri sanki… Sonra o 3 ay boyunca göçüğün altında kalan polislerin, duvar füzelerle patlatılınca, tertemiz bir şekilde üniformalarıyla oradan çıkıp savaşmaya başlaması ne olacak? 80’lerin adi İtalyan kopya post-apokaliptik filmlerinde bile bu kadar baştan savma bir şey göremezsiniz! Olacak iş değil.

Alfred son dakikalara kadar unutulup gidiyor, Bane seyirciyi hiç tatmin etmeyecek ucuz bir şekilde vurularak ölüyor, şehrin 1 kilometre ötesinde radyasyonun babaannesi dev bir atom bombası patlamasına rağmen herkesi bir bayram havası alıyor ve son derece gereksiz bir son twist ile Batman öldü sanılıyor, heykeli dikiliyor, sonra bir bakıyoruz ucuz bir şekilde Kedi Kız’la yemek yiyorlar… Allahım, yarabbim, bu nasıl olcak şimdi ya… Hele Miranda ölürkenki oyunculuk ne öyle? Levent Kırca gibi birden gözleri kapayarak gitme hareketi? Kimseyi rahatsız etmiyor mu bu detaylar? Bir gerizekalı biz filmi izlemeye giden 5 garip arkadaş mıydık?

blank

Neyse, velhasıl, asla kütüphaneme yaklaştırmak istemeyeceğim, bir daha izlemeye de herhalde dayanamayacağım iki filmle, ilk filmin de karizması çizilmiş olarak bu üçleme kapanmış ve benim gözümde Christopher Nolan bitmiştir. İyi geceler.

blank

Can Evrenol

University of Kent’ten “Sanat Tarihi” ve “Film Theory”mezunu. Bahçeşehir Üniversitesi’nde seçmeli sinema dersi vermekte. MEHTAP ve OMEGA VATAN isminde iki kısa romanı var. Yeni sinema filmi SAYARA (2024) çok yakında!

27 Comments Leave a Reply

  1. SPOILER!!!! İsteksiz, gönülsüz çekilmiş. Senaryo kurgusu kötü, dövüş sahneleri ucuz. İpi bırak, kuyudan kurtul tarzı new age mesajları komik. Kentin devrim sonrası geçirdiği post-apokaliptik değişim, ucuz bilim kurgularda bile daha inandırıcı. Kadınlarla ilişkiler inandıcı değil. Ha, neyi sevdim? Bane’in akla zarar sesini ve müzikleri. İkinci film iyiydi çünkü kaos iyidir.

  2. Sadece kötülemek amacı güden bir yazı hissi verdi bana. Eleştiri adına sadece hatalar gösterilmiş…

  3. çok kotu, cok sevıyesızce yazılmıs bır yazı. yazarın 133 yazısını tek tek acıp okumadım ama uzucu tabı boyle kotu bır usluble sınemadan anladıgı sanrısıyla boyle rezıl yazılar kaleme alabılmek.

    aydınlanması umuduyla

  4. @serdar

    kaos iyidir diyorsan bu fılmın ozellıkle de bane gıbı bır karakterın boyle ıslenmesı yaptıklarına hızmet etmesı hosuna hıc mı gıtmedı? bence sırf bane uyarlaması ıcın ve tom hardy nın performansı ıcın bıle dıkkatlı laflar etmek lazım

  5. Sahneler arası hızlı geçişler Nolanın sinema stili. Açıkcası bu durum benim hoşuma gidiyor. Ayrıca Nolan çok görkemli filmler çekiyor. Bununda nedeni sanırım başta müzikler ve yarattığı atmosfer.

    Son filmde senaryoya gelince bence gerçekten başarısız. Özellikle çoğu kişinin beğendiği kız-kötü adam ilişkisi gerçekten çok komik olmuş. Yazıdada belirtilen hatalar nasıl dedirtiyor.

    Batman filmlerini Dc’nin Batmani olarak değil . Nolanın Batmani olarak görmek lazım belkide. Yoksa gerçekcilik adı altında yapılan başta Gotham ve Batman hikayesinin değiştirilmesi gerçekten çok sinir bozucu.

    Peki film kötü mü ? Değil. Yazıda çok abartıldığını düşünüyorum. Nolan’ın Batmani olarak bakarsak daha önce süperkahraman filmlerinde hiç görmediğimiz bir kalite var ve daha önemlisi kötü adamlara fazla yer ayrılması , onların hikayesinin ayrıntılı işlenmesi , karakterlerin psikoojileri gibi şeyler s.kahraman filmlerinin seviyesini yükseltti bence.

  6. İnanın hayatımda bu kadar saçma ve provakasyon kokan bir yazı okuduğumu hatırlamıyorum..
    İlk olarak şundan bahsedeyim.
    İlk filmi çok sevdiğinizi söylemişsiniz ve buna en önemli etmenin filmin gerçekçiliği olduğu konusundaki tavrınızı doğrudan ve açık bir şekilde beyan etmişsiniz.
    Peki size bir soru sorsam cevabını alabilir miyim?
    İlk filmde Batman’in yarasalarla olan bağını bana açıklayabilir misiniz?
    Bir sahnede yarasaları destek ekip olarak çağırmasını bana hangi mantık ile açıklarsınız gerçekten merak ediyorum..
    “Bence zaten Nolan’ın filmleri genel olarak ritm hissinden, tempo hissinden yoksunlar. Dizinin bir yerinden izlemeye başlamışsın gibi… Bu artık montaj sorunu mu, müzik kullanımı mı yoksa hata senaryoda mı bilmiyorum. Ben filmden aldığım genel hissiyata göre konuşuyorum.”
    Bu bölümü okuyunca gerçekten böyle bir şey yazdığınıza inanamadım..
    Birçok film eleştirmenine göre Cristopher Nolan’ın filmlerini güzel yapan etmenlerden birisi filmin başına insanları filme ısındırmak için koyduğu aksiyon ve temposu bol sahnelerdir..
    Bu görüşe bende katılmaktayım.
    Her saniyesi içerisinde ayrı bir tempo bulunduran bir filme nasıl olup da böyle bir iftira atma cüretinde bulunduğunuzu anlamıyorum.
    Ardından hiç tereddüt etmeden Montaj sorunu,müzik sorunu,senaryodaki sorunlar gibi potansiyel hatalardan bahsetmişsiniz.
    Kuyumcunun altını işlediği gibi bir özenle hazırlanan bu filme nasıl olup da böyle bir atıfda bulunduğunuzu aklım almadı..
    Özel olarak “IMAX” kameralarının kullanıldığı ve 164 dakika’nın aynı özenle çekildiği bir filme böyle bir şey demek emeğe çok büyük saygısızlıktır.
    “Ara olup da ışıklar yanmadan iki dakika önce hafiften horlamaya başlayan Tolga’yı dürterek uyandırdım. Işıklar yandığında Yasin’in de uykudan uyandığını farkettik. Tabi İstinye Park’taki sinemanın netlik sorunuyla birlikte filmin izlenilebilirliğinin subliminal olarak baltalanmış olmasının da bunda payı yok değildi.”
    Hangi mantığa hizmet ettiğinizi bu bölümü okuyunca sorgulamaya başladığımı açıkça söyleyebilirim.
    Acaba arkadaşlarınızın uyuklaması filme gecenin bir yarısında gittinizden kaynaklanabilir mi?
    Çünkü aynı hikayeyi daha önceden biliyorum.İnsan ister istemez gece gittiği film her ne kadar güzel olursa olsun kendini uykunun azizliğine kaptırıyor.Filmin sıkıcılığından dolayı uyuyan kişi sayısının özellikle böylesine yüksek sesli bir ortamda olabileceğini hiç zannetmiyorum.

    Yazımı daha devam ettirebilirdim fakat daha fazla sinirlenmek istemedim..
    Lütfen tarafsız olun..

  7. ne zamandır her fılme kotu, her yazıya kotu, her dızıye kotu dıyıp duruyorum, bugun bu fılme sahıp cıkan arkadaslar ve umarım yazdıgı yazıdan artık suphe eden ve oturup fılmı belkı defalarca kez daha ızlemek zorunda hıssedecegını umdugum yazar benı suna ınandırdı ki; bu topraklarda sahane fılmler yapılacak, sahane hıkayeler anlatılacak, ınternet medyasını bıle zaptetmıs olan aslında pek bırseyden anlamadıgı halde otorıte kesılen arkadaslar artık herhangı bır sekılde medyanın hıcbır kulvarında ahkam kesemeyecek… hepınızı cok sevdım, bu yazının edepsızlıgı hakkında fıkır bıldıren arkadaslar olarak… ıyı kı varsınız, esenlıkler :)

  8. Teşekkürler. Böyle düşünen tek kişi olmadığımı öğrendim içim rahatladı. Herkez ikinci filme methiyeler düzerken bir tek ben mi ilk filmi daha fazla beğendim diyordum kendi kendime.L…

  9. Ben anlamıyorum zaten bu Batman in filmine bu kadar sataşma olaylarını falan.. Filmde hatalar olduğu bariz ama bu kadar da yerin dibine sokulmazki. Christopher Nolan, yine Christopher Nolan olarak çekmiş bu filmi, müzikleri olsun sahneler arası geçiş olsun, hikayenin işleniş tarzı olsun.. Film mükemmeldi ya da serinin en iyisiydi falan demiyorum elbette ama bu 3 filmlik bir serinin son filmi için başarılı diyebileceğim bir filmdi.
    Özellikle de müzikleri ve oyunculuklarıyla..
    Bu arada Mehmet kişisinin bahsettiği o ilk filmdeki yarasa çağırma olayında Batman, ayakkabısının altındaki bir sinyal veren ufak ses çıkaran küçük bir cihazla yarasaları yanına çekti. Hatta daha sonra o cihazı merdivenden aşağı atıp bütün yarasaları oraya topladı kaçarken

  10. Filmin ilk yarısında uyuklamama neden olan sebep duygusal gibi görünen fakat hiçbir duyu organını harekete geçirmeyi başaramayan bayat, baygın ve gereğinden uzun sıkıcı diyaloglardı Mehmet. Tabii ki öyle direk bi uyku modundan bahsetmiyorum sadece ekrana bakarken bir an hipnotize olup ekrandan gözünü alamamak gibi bir durum söz konusu oldu diyebilirim. Filmin 2.yarısında ise tabii ki uyumam söz konusu değildi çünkü BANE kaynaklı bir terör bizi bekliyor sevinci ve umuduyla doluydum. Ancak onun da filmin sonunda Joker’in kemiklerine rahmet okutacak bir şekilde ve aynı zamanda bu kadar karizmatik bir kötü adama hiç yakışmayacak bir şekilde ‘keşkül’ bir karaktere dönüşmesi hayal kırıklığıma zirve yaptırttı..

  11. Yapmayın etmeyin

    Bagımsız medya nedir? Bir yere bir kisiye yalaklanmadan ozgurce kendi fikrini yazmaktır… Can da yazısında kendi fikirlerini ve görüşlerini gayet net bir şekilde paylaşmış ve yazmış…

    eğer bir niyet veya bir yerlerin adamı olsa bu şekilde girmez konuya
    Bu niyet arama bence bagımsız medyanın ruhuna ters

    tamam yazısına katılmadınız eleştirisini beğenmediniz anlarım ama niyet aramayın bari.

    Herkes filmi beğenmek zorunda mı?
    Belki 1 yıl sonra sevebilir mi?
    Nolan ın sineması bazılarına göre ağır olabilir mi?
    Farklı bakış açılarından bakmak siyah ve beyaz görmeyi mi gerektirir?
    Batman i tayt giymiş ve şamata aksiyonlarda izlemek isteyenler olabilir mi?
    Batman in Nolan uyarlamasını beğenmeyenler olabilir mi?

    tamam katılmıyorsunuz eyvallah, eleştiriyi beğenmediniz eyvallah, belki siz de bu yazıyı kötü ve sıkıcı buldunuz ve okurken uyuyakaldınız…

    Kendi gördüklerini yazmanın nesi iftira, adam işte yazmış, bence şu sebepten dolayı şöyledir diye…

    ama en azından yazarın niyetini sorgulayıp, hardcore film fan tadından çıkarak biraz daha geniş bakabilmek ve her eleştirinin karalama ve iftira olmadığını görebilmeniz dileğiyle

    Can delikanlı gibi ben beğenmedim demiş ve yazmış, daha neyin tartışmasıdır ki bu, beğenen de ben beğendim der, kendi görüşünü yazar…
    Özgür medya budur.

  12. yuzlerce metrelik binalarin catisindan cok saglam bir karizmayla inen bir kahramanin o catiya asansorle ciktigini dusundukce malesef batmaninda cazibesi kalmiyor ,bu arada can elestirisini yapmis ,sizde kendi sayfanizda istediginizi yazabilrisiniz cok fazla kaptirmayiniz kendiniz …

  13. Ne kadar değer verdiğimiz sinema yazarlarının aslında ne olduğunu özellikle Can ve Yasin beyle görmüş oldum.

    Nolan’nın sinemasının en büyük özelliği uzun ve gereksiz diyaloglarının olmamasıdır. Aynı zamanda tempo inanılmaz yüksektir ve hızlı sahne geçişleri ile müzikler filmlerini görkemli kılar. Batman filmlerindede durum böyleydi. Senaryo olarak çok başarılı olmasada ( Bane’nin ölümü gibi) karakterlerin psikolojik incelemeleri daha önce süperkahraman filmlerinde yapılmadığından Batman bir adım öne çıktı.

    Gerçekten bu filmde uyuduysanız hatta sıkıldıysanız sizin sinema bilgi ve anlyaşınızdan süphe duyarım. Bunları Nolanın Batmanini batman olarak çok beğenmeyen fakat film olarak oldukça beğenen biri olarak söylüyorum.

  14. Ya iyi hoş bağımsız medya demişsin, karalama değil negatif yönde bir eleştri demişsin de, bir film hakkında yarısında uyuyakalındığını söylemek ve biraz da buna dikkat çekmek, bence o filme doğrudan hakarettir, karalamadır yani.

  15. Bu kadar ağır eleştirilmeyi haketmiyor bu film.Doğrudur serinin en zayıf filmi Kara Şövalye Yükseliyor.Bazı mantık hataları,senaryoda boşluklar,Marion Cotillard’ın sırıtan,berbat oyunculuğu,164 dakikalık bir Batman filminde Bruce Wayne’i Batman olarak az gördüğümüz,
    bunların hepsi doğru.Fakat Joel Schumacher’in çektiği iki facia Batman filmiyle karşılaştırıldığında Nolan’ın son Batman filmi pekala başarılı duruyor.Christopher Nolan’ın maskeli,pelerinli,yarasa figürlü kıyafetiyle hayali bir kahramanı ve bu kahramanın düşmanlarını,hayali Gotham şehrini öncekilerin aksine hiç olmadığı kadar gerçeğe yaklaştırmış olması bir sorun mu?Bence değil.İki nedenle.Biri Batman zaten yazınızda sizin de belirttiğiniz üzere insan-üstü güçleri olmayan biri.İkincisi Nolan’ın Batman üçlemesinin sevilmesinin en büyük nedeni bir çizgi-roman karakterine ve uyarlamasına getirdiği bu gerçekçi yorum zaten.Bu sayede fanlar dışındaki izleyiciği salonlara sürüklemeyi başardı bu seri.Ki bundan sonra diğer çizgi-roman uyarlamaları;yani süper-kahraman filmleri için de buna hazırlıklı olmakta yarar var.Ben de ilk filmi severim;ama ikincisi kadar değil.Kara Şövalye Yükseliyor,ilk iki filmin gerisinde kalıyor;ama bu kadar ağır eleştirileri de hiç mi hiç haketmiyor.Nolan,Schumacher’in batırdığı Batman efsanesini yeniden diriltti.Ne kadar övülse azdır bu yüzden.

  16. Yazık bu filmin Imdb puanı 9! Artık o kadar kötü filmler yapılıyor ki seyirci küçücük bir umut vaadeden her filme elmas bulmuş gibi sarılıyor. Sinema izleyicisinin esas buna kafa yorması lazım. Sinemanın geleceği adına ne kadar vahim bir tablo..

  17. bir şey daha söyliyim o zaman, kimse herkesin beğendiği bir filme kötü diyerek “cool” gözükemez sadece acınacak halde olur…

  18. Filmi beğenmediğimi ve Nolan filmografisinin en zayıf halkası olarak gördüğümü söylemekle yetinmiştim ama daha uzun bir yazı yazacak olsam sizinkinden farklı olmazdı herhalde.. Teşekkürler.. Daha sizin değinmediğiniz birçok mantık hatası ve seyirciyi aptal yerine koyan ucuz Hollywood numaraları sayabilirim fakat filmi beğenenlerin saygı sınırlarını aşarak işi hakaret boyutuna getirip bana acımalarını (!) istemediğimden gerek duymuyorum.. Esen kalın..

  19. Herkesin beğendiği bir film fikrini nereden çıkarttınız anlayamadım. Burada farklı görüşler var. Kimseye ‘cool’ gözükme gibi bir derdimizde yok açıkçası. Bir kere şunu belirteyim ben bir sinema eleştirmeni falan değilim. Sizler gibi bir sinema fanıyım ve sadece yorumda bulunuyorum burada. Belki tek fazlam bir blog sahibi olmamdır. Yazıda söylenen kör gözüne parmak misali bariz hataların 250 milyon dolar bütçeli bir filmde olması sizi rahatsız etmiyorsa diyecek bir şeyim yok. Ben Nolan sinemasını sevmiyorum sevmek zorunda da değilim. Inception’ı da sevmemiştim, hatta ‘Avatar’dan bile nefret ederim düşünün! -ha bir tek ‘The Dark Knight’ı sevmiştim o da Joker performansı yüzünden- Evet popüler sinemayla bir sorunum var ama bu aramızda sizinle ilgisi yok. Hani derlerya bir futbolcu için ‘Messi’nin sol bacağı bile etmez’ diye. İşte Nolan’ın Batmanleri de çizgi romanları geçtim Burton’ın Batman’lerinin sol bacağı etmez..

  20. “bir şey daha söyliyim o zaman, kimse herkesin beğendiği bir filme kötü diyerek “cool” gözükemez sadece acınacak halde olur…” Merak ettim Jededah o herkes kim? Bir defa öyle bir dünya yok geçiniz o kısmı! Sen ve seninle birlikte bir kaç milyon insan beğendi diye, başkalarının filmi beğenmeme opsiyonu ortadan kalkıyor yani? Beğenmeyenler cool görünmeye çalışan zavallılar öyle mi? Bırakın şu filmleri militanca savunma huyunuzuarkadaşlar. Filmi beğenene de filmi sevmeyenler kadar saygınız olsun! Oruç tutmayanları tekme tokat döven insanların(!) da hayata bu şekilde bakan adamlar olduğunu biliyoruz. (Sakın oruçla bu konunun ne alakası var diye sormayın kırılırım :D )

  21. Bir filmi beğenip beğenmemek tabiki farklı mesele ama yazdığınız eleştirinin üslubu o kadar sert ki filmi beğenenleri GERİZEKALI yerine koyuyor.

    Can bey’in filmi beğenmeme seçeneği vardır ama filmi sevenleri aşağılama seçeneği en azından bence yoktur.

    Öteki Sinema sayfalarında negatif eleştirinin nasıl üslubu ile yapılacağına dair bir dolu iyi örnek vardır. Bugün bir Mühürlü Köşk filminin eleştirisi bile sizin Batman’i ve Nolan’ı yerin dibine soktuğunuz kadar yerin dibine sokmamıştır, izleyicisini küçük göstermemiştir.

  22. Ben yazıda filmi izleyenleri aşağılayan bir ayrıntı göremedim. Üstelik Can’ın değindiği bütün sinemasal eksikliklerine ve filmin bütün muhafazkarlığına rağmen filmi beğenen biriyim…

  23. Fatih Bey, siz eleştiride bu tarz bir tavır görmemiş olabilirsiniz ama yukarıdaki yorumların çoğunluğu açık şekilde insanların eleştiriden rahatsız olduklarını gösteriyor. Öteki sinema okuyucusu tahmin ettiğim kadarı ile negatif eleştiriye soğuk olan, katı bir okuyucu değil. Bu yazı da bu kadar açık bir hoşnutsuzluk olduğuna göre ortada “olmayan” bir durum var. Bence yani.
    Saygılar.

  24. Öncelikle şunu belirteyim, ötekisinema, iyikötüfilm, hayalicraat vb bağımsız sinema blogları olmalı ve takip edilmeliler.

    Tüm yazıyı bir kaç kez okudum katılmadığım o kadar çok yer var ki ama bu yazarına saldırmayı gerektirmiyor, siz filme yapılan eleştirinin bir saldırı amacı taşıdığını düşünüyorsanız birde yorumlara bakın, okuyun ama sadece bakmayın. Sizler kadar fanatik olmayan, bağlanıp kalmayan iyidir daha iyisi olamaz demeyen insanlar ortaya çıkınca başlanıyor linç kültürüne.

    3 film kendi içinde saçmalık derecesinde atıp tutan, bir temele oturtulamayan savlarla dolu. Ama filmlerin tümü düşünüldüğünde başlangıcı ve sonu tutarlı geliyor bana. Her naneyi İsa’ya bağlayan alttan alta bunu körükleyen Hollywood filmlerinden sonra ilaç gibi geliyor bünyeme.

    Sonunda izlemekten zevk alacağım, belki tüm seriyi hayatım boyunca bir kaç kez izleyeceğim. Ama dönüpte bu yazarın yazısına ya da onun gibi düşünenlere abuk subuk saldırmayacağım. Zevktir arkadaş siz bi’tarafınızı yırtsanızda sizin gibi düşünmeyen insanlar her zaman olacak, alışın buna.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Yürüyen Şato / Howl’s Moving Castle (2004)

Her ne kadar Miyaziki’nin en iyi animelerinden biri olarak görülmese

Troll 2 (1990)

Troll 2, günümüzde bile Amerika başta olmak üzere dünyanın her