The Drunken Master (Woo-ping Yuen, 1978) anın ve durumun komedisine arkasını yaslarken, slap stick komedinin etkilerini de bünyesinde barındırmaktadır ancak bu Jackie Chan filmine baktığımızda merak edebileceğimiz hususlardan birisi de filmi komedi türüne yedirebileceği kadar sosyal koşullara dayanan bir anlatı yapısının oluşturup oluşturulamayacağıdır.
Öteki Sinema için yazan: Burak Bayülgen
Bir diğer tarafta ise Bruce Lee’nin Fist of Fury’si (Wei Lo, 1972) tek bir karakter üzerinden Hong Kong’un sosyal koşulları üzerine bir söylem oluşturabilmektedir. Fist of Fury bünyesinde Bruce Lee’nin (karakter adıyla Chen Zhen’in) bir öğrenci ya da usta olmasının da ötesinde usta ile öğrenci arasındaki sıkı ve kuvvetli bağa tanık oluruz.
Jackie Chan’ın (karakter adıyla Wong-Fei Hung’un) ise The Drunken Master’da ustasına, öğretmenine karşı bir saygısı olmadığı gibi –arkasından komik ve gerzekçe hareketler yapması ve öğretmenini zor durumlara sokması- kung fu’nun bir savunma olarak felsefesinin kurallarına da bağlılığı yoktur, halbuki kung-fu sadece bir savunma sanatı ve saldırmayı öğreten bir teknik olarak değil vücut ile zihin arasında bir denge oluşturan, dünyaya karşı daha duyarlı tavır geliştiren bir sanat olarak ele alınmalıydı.
Bruce Lee de bu sanatın disiplinini Fist of Fury’de intikam olarak düşmanlarını öldürürken aşırılaştırmıştı kuşkusuz ancak bu atraksiyonun dürtüsü ustasına, öğretmenine olan bağlılığından ileri gelmekteydi. Geleneğin parçalanmaya çalışılması –ki ustanın öldürülmesi geleneğe müdahaleydi- Bruce Lee’nin geleneğin bağında aşırıya kaçabileceğini ancak dışarıdan kötücül bir müdahale sistemiyle (öldürme eylemi) açığa vuruyordu. Müdahalenin de aşırılığı olmasa gelenek kendi içinde sürüp gidecek gibi gözüküyordu ama ırkçılık gibi müdahalelere karşı da kendi içinde derin bir bastırışa gitmiş, her an su yüzüne çıkmaya hazır kıvama gelmişti. Jackie Chan’ın ise böyle bir nedeni ve dürtüsü yoktu metinde. Bir kung-fu ustası olmak onu daha da küstahlaştırmış, dünyayı daha duyarsız gözlüklerin arkasından seyreder olmuştu.
Bruce Lee’nin öfkesi gibi içsel duyguları ise kendi vahşetinin tetiğini çekmişti. Ancak ustasının öldürülmesi sadece bu vahşetin tetiğini çekmemiş, kendi ülkesinin sosyal koşullarına olan öfkesi de bir bastırılmışın geri dönüşümü olmuştu. Bunu en iyi örnekleyen metin Çinlilere yasak olan parktı. Bruce Lee’nin bu koşula olan öfkesi uyarı tabelasını bir tekmeyle yerle bir etmesine yol açmıştı. Açıkça Bruce Lee metinleri bir macera metinleri olduğu kadar sosyal koşullara olan geri dönüşümü de barındırıyordu bünyelerinde.
The Drunken Master gibi bir Hong Kong komedi/aksiyon sineması örneği absürdlüğün bünyesine bir takım konseptler gizlemiştir. Jackie Chan’ın kung-fu ustası olan saygıdeğer babası Chan’in tavırlarından ötürü oğlundan utanmaya başlamıştır.
Konseptlerden bir tanesi sosyal konumu da ilgilendiren “gelenek”tir. Bir önceki paragrafta değinildiği üzere kung-fu sadece bir savunma sanatı değil aynı zamanda bir dengedir. Jackie Chan’ın karakteri gibi olanlar ise kung-fu’yu bir kadına karşı kullanılmak üzere doğasından gelen bir karizma olarak görmektedirler. Ama görüldüğü üzere kung-fu karizmaya yahut bir görünüş biçimine bağlı değildir.
Fist of Fury’de Bruce Lee’nin karizmayı kullandığı yahut karizma için çabaladığı görülemez. Onun en büyük problem ustasını öldürenlerden intikam almaktır. Bu intikam aynı zamanda ırkçılık yapan her türlü sisteme de yönelik olup intikamın Bruce Lee gözünde haklı olan konumundan beslenerek sosyal bir mevzuyu oluşturmuştur. Geleneğin disiplini fiziksel müdahaleyle olduğu kadar sosyal bir anlayışsızlık ile de aşırıya kaçmaya müsaittir, kendini hiçbir zaman diğer koşullardan soyutlamamıştır.
The Drunken Master’da geleneklerine uygun bir baba figürüyle karşılaşırken Jackie Chan bu geleneğe uygun olmamakla birlikte gelenekler Jackie Chan bünyesinde değerlerini yitirirler. Tuhaf olan Jackie Chan’ın saygıyı babası vasıtasıyla değil, sarhoş ve içmekten başka işi olmayan bir amca tarafından kazanmasıdır.
Kuşkusuz bu durum alkole de bağlı kalarak dejenere olan geleneklere ve sosyal konuma ciddi bir disiplin ve denge olan kung-fu’yu da eklemektedir. Jackie Chan tüm bunlara rağmen filmin galip gelen ve babası için bir gurur tablosu oluşturmayı başaran kişisidir ama absürd olan, gurur duyulmayı başaran Chan’in tekniklerinin tümünün sarhoş usta tarafından öğretilen teknikler olması ve bu tekniklerin de alkole ve kung-fu geleneğine bağlı kalarak dejenere olmasıdır. Bu durumda Jackie Chan’ın gerek sosyal, gerek geleneksel konumunu sorgulamak demek, eğer daha ciddi ve gelenekten gelen disiplinli bir usta tarafından eğitilseydi yine aynı konumda olur muydu sorusuna da yanıt aramak demektir.
Film bünyesinde Jackie Chan’in karakterine de çok fazla yüklenmeden şöyle bir sonuca varmak daha ılımlı olacaktır: Jackie Chan kung-fu’nun derin felsefesinden sıkılmış değildir, ancak bu felsefeyi özümseyecek doğru bir konumda değildir henüz. (Hem geleneksel hem de diğer sosyal koşullar olarak.) Onun anlaması gereken husus, ona ders verecek kişinin garip olanı daha da garipleştirecek olması ve böyle bir karakter tarafından eğitilmenin metin içinde onun esas idealini oluşturmasıdır. Gelenek aşırıya kaçtıkça ve garipleştikçe Bruce Lee’nin Fist of Fury’sindekinin aksine vahşileşmeyecek, henüz oturmamış geleneği yavaş yavaş disipline edecek bir başlangıcı oluşturacaktır.
kardeş eğitim sistemini çok kafana taktıysan bir sonraki yazında ninja eğitim sistemindeki çatlakları tartışabilirsin. yalnız bu yazın da drunken master konusunda yazılmış en anlamsız yazı olarak tarihe geçti bence.