Son yıllarda çıkan kaliteli TV yapımlarına yeni bir halka da İngiltere’den geliyor. The Enfield Haunting, Sky Living’de yayınlanan 3 bölümlük bir İngiliz mini dizi. Ünlü bir lanetli ev hikayesine dayanan yapım, Guy Lyon Playfair’in This House Is Haunted kitabından uyarlanmış. 1977-1979 yılları arasında geçen öykü bir aileyi esir alan The Enfield Poltergeist olarak bilinen hikayeyi anlatıyor.
Hodgson ailesinin haşarı kızları Janet ve Margaret birbirlerine korku hikayeleri anlatmayı ve geceleri birbirlerine korku şakaları yapmayı severler. Ancak tek başına hem bu deli kızlar ile hem de konuşma zorluğu çeken oğlu ile uğraşmaya çalışan anne Peggy Hodgson için durum pek iç açıcı değildir.
Janet’in korkuya tutkusu onu mezarlarda gezmeye kadar götürür ancak bilmeden bazı ruhları uyandırmıştır. Geceleri eşyalar yerinden oynamaya, duvarlar çizilmeye, sesler gelmeye başlayınca aile yardım almaya karar verir.
The Society for Psychical Research (SPR) adına paranormal olayları inceleyen Maurice Grosse (Timothy Spall) aileye yardım etmek için evlerine yerleşir. Groosse’ın ölen kızı ile adaş olan Janet ile aralarında kısa zamanda bir bağ oluşur. Bu nedenle kendini bu olaya adayan Grosse hem karısından (Juliet Stevenson) uzaklaşmaya hem de objektifliğini yitirmeye başlar. SPR duruma el koymak için şüpheci bir araştırmacı yazar olan Guy Lyon Playfair’ı (Matthew Macfadyen) da araştırma için yollar ve böylece geçmiş zaman Mulder ve Scully’si buluşmuş olur. Bir taraftan her duyduğu sese paranormal anlamlar katan Grosse, bir taraftan kafasına yediği havada uçuşan misketleri bile kızların yaramazlığı olarak değerlendiren Playfair olayı çözmeye çalışır.
Ancak Playfair’in şüpheciliği bile olaya bilimsel bir açıklama vermesine yardımcı olmaz. Janet’ın ağzı kapalı iken bile farklı seslerle küfürler etmesi, iki araştırmacının da hayatlarındaki gizli saklı noktaları yüzlerine söylemesi olayı artık geri dönülmez bir noktaya getirecektir.
Özellikle oyuncuların gücü ile öne çıkan yapımda Janet karakterini oynayan Eleanor Worthington-Cox haylazlık ve inandırıcılık arasındaki köprüyü kurmakta çok başarılı. Bir çokları için safsata olarak değerlendirilen ama hala çözülememiş pek çok karanlık noktası bulunan ünlü poltergeist olayıyla ilgili şimdiye kadar yapılmış en eli yüzü düzgün iş ile karşı karşıyayız.
Poltergeist Almanca “gürültücü hayalet” gibi bir anlama geliyor ve evdeki eşyaları kaldıran, tahtalara vurma sesleri çıkaran, hatta ekstrem vakalarda insanı ısırma, vurma gibi eylemlerde bulunan doğaüstü varlık ve hayaletler için kullanılan bir kavram.
Amitville gibi Enfield da tarihteki önemli poltergeist vakalarından biri. Elde bir çok ses ve görüntü kaydı var. Ancak şüphecilere göre bunlar iki kız kardeşin eğlenmek için uydurdukları oyunlardan başka bir şey değil. Zaten yapılan söyleşilerde de kızlar zaman zaman numara yaptıklarını ancak bunun yüzde vermek gerekirse %2’yi geçmediğini söylüyorlar. Bay Groose da kızların yakaladığı oyunların gerçekte olanların yanında hiç bir şey olduğunu ifade ediyor.
The Enfield Haunting bu vakaya daha çok kendini adayan Groose’un ve Janet’in gözünden verse de diğer görüşlere de zaman zaman yer vermeye gayret ediyor. Üç bölümlük dizi hem lanetli ev tarzını sevenlere hem de dramatik yapısı ile genel izleyiciye hitap eden bir yapım. Sonu çok tatmin edici olmasa da bu ilginç olayı düzgün bir şekilde aktarmayı başarıyor.
https://www.youtube.com/watch?v=fM0CF-0Egpk
zaten çok önceden beri bu olayın fotoğrafları karşıma çıkmaktaydı. yani poltergeist tarzı filmleri ararken ama dizi ürkütücü, gece yatmadan önce izlenirse kafaya takılıyor. bir de o küçük çocuk neydi, nasıl bir oyunculuktu öyle.