Orijinal Sapık, Halloween, 13. Cuma ve bazı Giallo’ları saymazsak, manyağın tekinin ortalıkta dolaşıp yüzlerinden sağlık fışkıran ve buldukları her kuytuda sevişen gençleri doğradığı filmleri pek sevmem. Korku filmi seyrederken tercihim her zaman supernatural denen doğa üstü fenomenler ya da din referanslı filmler üzerine olmuştur. Tabi iyi bir filmi seyredebilmek adına yüzlerce çöpe katlanmak gerekiyor. Ama yağmurlu öğleden sonrasında DVD oynatıcıma koyduğum “The Haunting of Molly Hartley” çöp dahi olamayacak kadar basit, bayağı ve sıkıcı bir deneyim oldu.

haunting_of_molly_hartley_ver2Yazı pek ilerlemeden belirtmek gerekirse evet bu bir tavsiye yazısıdır ve mutlaka ciddiye almalısınız ama bu defa izlemenizin değil DVD kutusundaki yazılarını bile okumanızın vakit kaybı olacağı bir film hakkında yazıyorum. Uzun lafın kısası: Öteki Sinema cüzdanınızı ya da çok değerli internet kotanızı korumak için kendini feda ediyor.

Filmin biraz konusundan bahsedelim ki üç aşağı beş yukarı nasıl bir bayatlıkla karşılacağınız hakkında bilginiz olsun. Copy-Paste marifetiyle Beyazperde.Com’dan bilgileri getiriverelim: Molly Hartley 17 yaşında annesi tarafından bıçaklanmıştır. Bu olaydan sonra yeni bir başlangıç yapmak için babasıyla başka bir yere taşınarak yeni bir okula kaydolur. Ama yaşadığı olayın travması Molly’i bırakmaz ve kabuslar görür. Bunun sadace psikolojik bir durum olduğunu düşünen Molly, anlar ki ailesi Molly üstüne Şeytan’la bir anlaşma yapmıştır.Molly şimdi, Şeytan’la onun ruhu için yapılmış pazarlıktan kurtulmanın yolunu bulmalıdır. (bak seen!)

Filmin yapım maliyeti 5.000.000 $… Tanınmamış oyuncuları olan fazla makyaja, özel efekte girmemiş bir korku filmi için gayet yeterli bir bütçe, ama  hangi yapımcı bu projeye inanıp 5.000.000$’ını bağladı çok merak ediyorum?  Ne kadar kötü olursa olsun “bir şekilde pazarlarız!” mantığı Hollywood’u iyice kuruttu diyorum ama daha ne kadar bindikleri dalı kesecekler acaba…? Gerçi harcanan 5.000.000 karşılığında kazanılan 18.000.000$ benim feryadımı figanımı boşa çıkarıyor ya! İnanıyorum ki seyredenlerin hepsi parasını haram etti! (fakir tesellisi)

Kardeşim, elin Sam Raimi’si zamanında 350.000$’cık harcayıp “Evil Dead” çekti, Fenomen etti. Aradan 28 yıl geçmiş hala DVD’si, Blu-Ray’i satılıyor. Biraz hüner göstermek bu kadar mı zor yahu!? Nasıl olsa bir şekilde trailerla, afişle bu bokları başyapıtmış gibi sunuyorsunuz…  Bari düzgün bi şeyler çekin de insanlık sizi hatırlasın. (Tarih kimi yazacak?)

Neyse,  filmimsimize geri dönelim. Yeni hiç bir numara yok arkadaşlar; Hala aynı ses efektleri, sağdan soldan aniden çıkmalar, moliiii moliii fısıltıları eşliğinde alttan yaylılarla germe atraksiyonları, aynalardan yansıyan korkunç yüzler vs. Tabi bunlar bile düzgün yapılamamış, herşeyiyle sentetik ve sıkıcı. Özel efekt, makyaj numaraları ise araki bulasın…  Senaryo desen Amerikan moronlar birliğine zekası yetmediği için kabul edilmemiş biri bile 5 dk’da bunu yazar. Senaristinin beynini bir kuşa taksak,  hayvancağız geri geri uçmaya başlar! (biri beni tutsun!)

Filmde herhangi bir alt metin yok! Aslında varmış gibi yapılmış, eğer yerseniz filmimiz çıkış noktası olarak Amerikalı , ilgiden şımarmış gençlerin 18 yaşına girince zaten adamdan saymadıkları ailelerini hepten iplemedikleri gerçeğinden beslenerek bu zavallı gençlerin aslında ruhuna şeytan girdiğini o yüzden yapılabilecek en doğru hareketin bu haspaları makasla bıçaklamak ya da tırın altında ezilmelerini sağlamak olduğu gibi bağnaz bir fikri bize satmaya çalışıyor. Ruhlarına şeytan girmiş dediğime de bakmayın. Bu zibidilerin hepsini toplasan bir “regan*” etmezler ama bizim bu saçmalıklardan kurtulmak için bir Peder Merrin’e ihtiyacımız olduğu kesin!

Amerikan korkularının geldiği yer açısından filmin kendisi daha büyük bir korku kaynağı oldu benim için. İzlemeyin, izlettirmeyin. Çekene de satana da para kazandırmayın ki bitsin bu bayat hamburgerler… Benim gibi bir şekilde kurban olmuşlara da iyileşmeleri için hemen orijinali sayılabilecek (ciddi bir esinlenme var) Rosemary’s Baby‘i izlemelerini öneriyorum.

Öteki Sinema ile kalın.

[box type=”shadow” align=”” class=”” width=””]

Regan: The Exorcist filminde Linda Blair’in canlandırdığı ruhuna şeytan giren  kızcağız (sabi).

Peder Merrin: Aynı filmin şeytan çıkartan papazı.

Bütçe ve gişe bilgileri imdb.com‘dan alınmıştır. Kasım 2008 sonundaki ABD ve Filipinler sinema gösterimlerini kapsar.[/box]

blank

Murat Tolga Şen

Murat Tolga Şen, sinema eleştirmeni, senarist ve oyuncudur. Öteki Sinema'nın kurucusudur ve OFCS (Online Film Critics Society) üyesidir. 2012-2023 yılları arasında Medyaradar sitesinde TV sektörüne dair eleştiriler kaleme almış, 2014-2016 sezonunda Okan Bayülgen’in Dada Dandinista adlı programının yazı grubunu yönetmiştir. Ayrıca 2017-2019 yılları arasında Antalya Sinema Derneği’nin danışmanlığını yapmış ve 2014-2023 yılları arasında Eğlenceli Cinayetler Kumpanyası’nda oyunculuk yapmıştır. Şen, "Bir Notanın Hikayesi" adlı belgeselin senaryo yazarı ve "Bir İz - Madımak" belgeselinin danışmanıdır. Yazılarına Beyazperde ve Öteki Sinema'da devam etmektedir.

2 Comments Bir yanıt yazın

  1. Aslında bunlar tipik “tanınmamış gençleri, ucuz bir prodüksiyonun içine doluşturalım. Filmin boktanlığına rağmen popüler olanlar olursa daha büyük bütçelerde oynatır. Yeni starlar yaratırız” mantığında çekilmiş işler…

    Eğer mantık buysa Francis Ford Coppola’nın “Outsiders”ında oynayanlar kovalasın hepinizi. (aynı filmde oynayıp şöhret olma rekoru bu filmde :) )

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Beyazperdede Bir Dizi Bölümü: Pamuk Prens (2016)

Pamuk Prens sinema filmi olmayı becerememiş bir yapım. Anlatım dilinde
blank

Senna (2010)

Senna, çok güçlü bir belgesel. Belgesel izlemekten hoşlanmayanları dahi cezbedecek