Bir sinemacının en iyi eserlerini vermek için 15-20 yılı olduğuna inanırım. Çoğu sinemacı, ilk filmini çekip gösterdiğinde, yaratıcılığının tükeneceği bir yolculuğa da çıkmış olur ama bazıları bu iddiamı çürütmek için elinden geleni yapıyor. Son Düello, (The Last Duel) ilk uzun metrajını 44 yıl önce çekmiş 83 yaşındaki İngiliz sinemacı Ridley Scott’tan -artık- beklemediğimiz kadar taze ve güçlü bir film.
Ridley Scott, bazı reklam filmleri ve TV bölümleri çektikten sonra 1977’de sıkı övgüler alan ilk filmi Düellocular (The Duellists) ile uzun metraja kelimenin tam anlamıyla dadanmış yetenekli bir sinemacı. 56 filmlik bir yönetmenlik kariyeri var, The Last Duel’in hemen ardından House of Gucci’yi izleyeceğiz ve çekeceğini duyurduğu 4 projesi daha var! Sinemacı değil, bir sinema fabrikası!
Ridley Scott’ın ilk filminin, şan-şöhret uğruna dövüşen iki soylu serseriyi anlatan The Duellists, izlediğimiz son filminin de yine benzer bir temayı işleyen The Last Duel olması güzel rastlantı. Eric Jager’in tarihsel gerçeklik içeren romanından uyarlanan ve 14 yy. Fransa’sında geçen film, final sekansından bir buket izlettikten sonra Rashomon benzeri bir yapı kurarak ortaçağdaki ataerkil düzeni, artık geçerliliğini yitirmiş ortaçağ bilimini ve erkek mülkiyetçiliğinin sınırsızlığını sorguluyor. Kadına karşı işlenmiş en büyük suçu, üç karakterin bakış açılarıyla giriş ve gelişme kısımlarını yineleyerek ama suçu sabit tutarak izletiyor Scott ve sonrasında da iki erkeğin hasetle beslenen düşmanlığının arasına onuru için mücadele etmek zorunda kalan bir kadının çaresizliğini ve tüm kişileri, kurumları karşısına almadan başaramayacağının altını çizen bir gösteriye girişiyor.
Kocası Jean de Carrouges’in (Matt Damon) hasmane bir dostluk ilişkisi içinde olduğu Jacques Le Gris’in (Adam Driver) tecavüzüne uğrayan Marguerite’in (Jodie Comer) tek müttefiki kocası ama onun derdi de hasmına karşı daha önce yasal olarak yenildiği bir mücadeleyi şiddet yoluyla kazanmaktan ötesi değil. Bazıları öyle görebilir ancak Jean de Carrouges bir aziz değil. Krala bile şikâyet edemeyeceği hasmını karısının tecavüzünü kullanarak tanrı katına taşıyor. Ölümüne yapılacak düelloyu kaybederse eşinin diri diri yakılacağını bilerek giriyor bu yola…
Fransa tarihindeki gerçekleşmiş son düellodan yola çıkan hikâye cinsel saldırıya uğrayan bir kadının, kadın müttefiklerini erkeklerden bile önce kaybetmesini göstermeyi de ihmal etmiyor. Filmde, “Çocukların için katlanacaksın” demeye getiren bir kayınvalide ve “sen kuyruk sallamasan tecavüz etmezdi” diyen bir kadın arkadaş bile var.
Filmde en ilgimi çeken karakter ise Adam Driver’ın canlandırdığı sokaktan gelip soyluların arasına girmeyi başaran biri olan Jacques Le Gris karakteri oldu. Aslında dürüst biri, dostlarına bağlı olduğu bile söylenebilir ve eğlenceli de. Tam bir parti arkadaşı, bu vasıfları ve zekasıyla Kont Pierre’in (Ben Affleck) iltifatını ve korumasını kazanıyor ancak aşkın her şeye hakkı olduğunu düşünecek kadar da zavallı.
The Last Duel, isme-afişe, yönetmenin önceki işlerine (Gladyatör) bakıp sinemaya gidenler için kandırıkçı bir film. Bu filmden bir Gladyatör ya da Robin Hood olmasını beklemeyin. Ridley Scott, görkemli savaş sahneleri yaratabilen bir sinemacı, son filminde bu yeteneğinden tadımlık sekanslar sunmayı ihmal etmiyor. Bir Ortaçağ Fransa’sı yaratırken de Robin Hood’da yarattığı dünyayı yeniden sunmayı deniyor. Kasvetli şatolar, çamurlu yollar, sefil köylüler…
The Last Duel, aksiyon odaklı bir macera değil hatta hikâye bakış açılarına göre kendini yinelerken hantallaşan bir yapısı var. Mahkeme sahnelerinin pek çok kişiyi sıkacağına eminim ancak finalde Scott kendisini hatırlatmayı ihmal etmiyor ve şiddet dolu etkileyici bir düello sekansı çekerek izleyicisini ödüllendiriyor. At üstünde başlayan, çamurların içinde kılıç ve baltalarla devam eden göre seviyesi yüksek bir final!
Ortaçağ hikayeleri izlemeyi severim, türün önemsiz filmlerini bile gördüm ancak The Last Duel, hiçbir şeyiyle olmasa bile ortaçağ beyleri arasındaki hiyerarşiyi, hayatlarını idame ettirme biçimlerini, gelir kaynaklarını vs. gösterdiği sahnelerle aydınlatıcı bir film. Etkileyici bir hikayesi ve usta işi yönetmenliğiyle haftanın en izlenecek filmi olmayı başarıyor.
Son cümle; Günümüzde kimse bir kadının onurunu kurtarmak bahanesiyle düello yapmıyor ama kadınların yaşamı aynı derecede zor ve erkek baskısıyla gölgelenerek devam ediyor. The Last Duel 600 yıl öncesinden bir hikayeyle günümüz projeksiyonu yaratmayı başarıyor.
Murat Tolga Şen – murattolga@gmail.com
Yazarın The Last Duel kritiği ilk kez Beyazperde sitesinde yayınlanmıştır.