Bu filmin şeytanı kim?
Aslında Paranormal Activity 2 tarzı bir net bir korkuya bulanmak istiyordum ama daha karma gerilime bulaştım. Son Ayin / The Last Exorcism kendince bu tarz şeytani filmlere bir son verme heveslisi gibi görünse de öncelikle (The Exorcist) bir devam filmi değil. Kamerayı elde tutma gayretiyle ve Blair Cadısı’ndan aldığı feyzle bir gerçeklik duygusu aşılamaya çalışıyor ve bunu belgesel gayretiyle yapma derdine de düşüyor. Filmin ilk yarısı aslında belli bir inançsızlıkla geçiyor. Kahramanımız Peder Cotton Marcus aile geleneği olarak devraldığı mesleğine pek bir inançsız, pek bir dalgacı. Şeytan çıkarma diye bir şeyin varlığına inanmadığı gibi şeytana da inanmıyor sanki… Ama bir yandan da Tanrı’ya inanıyorsanız şeytana da inanmalısınız diyor. Kafa karışık, belgesel fon tam gaz gidiyor derken bir arabaya atlayıp olayı yani şeytan çıkarma ayinini yerinde görmek üzere bir çiftlik evine yanaşıyoruz. Şimdi filmin afişine, fotoğraflarına ve şeytanın içine girdiği kıza baktığımızda The Exorcist hortlatması içinde olduğumuzu hissediyoruz.
Olay yerine vardığımızda içine şeytan kaçtığı iddia edilen aşırı pozitif Nell hiç de içine şeytan kaçmış gibi gözükmüyor. Buna biz de peder Marcus da iknayız. Ama pederin çakma şeytan çıkarma eylemi, kameranın oynak bir biçimde insanların üzerinde dolaşması bizi gitgide klasik şeytan etkisinden çıkarıyor… Tam olmayan şeytan çıktı, mesela hallodu derken Nell’in orada burada bilinçsizce peydahlanması (her şeyi bir noktadan sonra ölmüş annenin ev ahalisinde bıraktığı psikolojiye bağlamak imkansızlaşıyor), seksi tavırlara bürünmesi, yükseklere zıplaması, boynunu burup, gecelikli kız imajına bürünmesi tekrar Şeytan geri geldi dedirtiyor. Yani film bir git geller silsilesi içinde debeleniyor ama gerilimi de bir şekilde diri tutmayı başarıyor. Bilinmezlik zırhını yanı başımıza dikiyor yani.
Nell’in kaynağı belirsiz bir hamilelik haline girmesi Rosemary’nin Bebeği temasına atıfta bulunuyor, peder Marcus, şeytanı alt edip yerine dibine sıkmaya çalışsa da, o her yerden fırlıyor adeta… Velhasıl bu çok katmanlı film ne yazık ki sonunu iyi getiremiyor, klasik olmamaya yemin etmiş film klasik bir şeytan çıkarma ayiniyle son buluyor, kamera yere kapaklanınca filmimiz de bitmiş oluyor. Geriye birçok harmanı bir arada tutmaya çalışan, Eli Roth’un yapımcılığında Daniel Stamm yönetiminde bir şeytan algısı kalıyor. Nell’i oynayan Ashley Bell’in başarılı oyunculuğu filme olan sempatimizi arttırıcı yönde. Ama ilk yarısındaki merak duygumuz, ava giden avlanır mantığındaki psikolojik zorlamalarla sekteye uğruyor, katil kim modundaki arayışlarımız bu filmin şeytanı kim tekrarına dönüşüyor. Şeytan’la ilginç bir buluşma için, tercih edebilirsiniz…
Öteki Sinema için yazan Banu Bozdemir
Ben beğenmedim, vasat bir film olmuş.
Bence “The Exorcist” değilde, daha çok “Exorcism of Emily Rose” filmi ile benzerlik taşıyormuş. Öyleki samanlıktaki gecelikli kızı görünce Emily Rose sandım.
Ne yalan söyleyeyim Exorcism hikayeleri artık sıkmaya başladı. Ama bu film yerine İspanyolların Exorcismus filmini de merak etmiyor değilim. İspanyollardan korkulur.
http://www.imdb.com/title/tt1322306/
direk rec 2 der kaçarım
Çok çok kötü olmuş. Zaten el kamerası kabak tadı veriyor artık üstüne bi de yıllanmış klişe exorcism hem de şimdiye kadar ki en sıkıcı haliyle. Exorcism konusu çok korkutucu bulmasam da Emily Rose, Exorcist, Rec 2 gibi örnekler hiç yoktan film olarak başarılı ve korku hissini yaşatıyorlardı. Hele sondaki doğum sahnesi Rosemary’s Baby’nin kötü bir kopyası olmaya çalışmış. Kolay kolay film kötülemem ama bu gerçekten rezalet ve çok sıkıcı olmuş. Film bitsin diye bekledim sadece.
Gorcuna katılmamak elde değil…Bu arada pederin tavırlarıda cabası :) Sözüm ona ayinden sonra paraları sayma sahneside bize hiç yabancı olmasa gerek…