Bazı erkeklerin kendilerine ait ilkel bir dünyası vardır. Bu dünyada iktidar seks üzerinden kurulur, bir erkek sürüyle kadına sahip olmasına rağmen kendi özgürlüğünü koruyorsa güçlüdür, tepenin kralıdır. Bu erkekler büyümeyen çocuklardır ve bir şeyleri satın alabilecek duruma geldiklerinde en temel motivasyonları, bahsettiğim iktidarı kurmak üzerine olacaktır.
Daire filmi de bu ihtiyaçtan yola çıkıyor. Yediği içtiği ayrı gitmeyen bir grup arkadaş, kişisel oyun alanı olarak kullanmak üzere, yine arkadaşlarının yaptığı bir binadan havalı bir daire alıyor. Böylelikle ‘yaramazlık’ yaptıklarında onları rahatsız eden olmayacak, arkalarından evlerine otel faturaları gelmeyecek vs. Her şey iyi güzel ancak bu ‘cennet krallığı’ bir gün yatakta kelepçelenmiş bir kadın cesedi bulmalarıyla bozuluyor. Sosyal statülerinin darmadağın olacağından korkarak meseleyi kendileri çözmeye karar veriyorlar. Peki, yapabiliyorlar mı?
İngiltere’de bu sıralar çok revaçta olan bir tiyatro temsili tipi var, bu oyunları genellikle restoran-bistro gibi yerlerde oynuyorlar. “Murder Mystery” denen bu tarzın olayı şu; oyunun başında bir şey oluyor ve birbirini iyi tanıyan bir grup arkadaşın ortasına bir ceset düşüyor, sonrasında herkes şüpheli ama oyunun sonunda en tahmin etmediğiniz insan katil çıkıyor!
Daire (The Loft)’nin teması da aynen bu… Eğer bu türden “cinayeti kim işledi” sorularını çözmeye meraklıysanız film sizi temiz oyunculuğu ve dinamik kurgusu ile finale kadar götürüyor. Bu arada, katili tahmin etmek için yapacağınız bütün denemeler nafile, bence tadını çıkararak izleyip finalde şaşırsanız daha çok eğlenirsiniz. Çünkü The Loft’un hikayesi katili saklamayı iyi beceriyor. Birkaç yıl önce izlediğimiz Ceset (El Cuerpo) filmindekine benzer bir tahmin edilemez final saklı filmde…
Tabii bu yazdıklarım filmi ilk kez izleyenler için çünkü Daire orijinal bir hikaye değil, film 2008 yapımı Çatı Katı filminin yeniden çevrimi… Aslında 2. kez yeniden çevrimi desek daha da doğru çünkü 2010 yılında aynı hikaye tekrar filme alınmıştı. Bu kez izleyeceğimiz versiyonu asıl filmin yönetmeni Erik van Looy kotarmış, orijinal filmin başrol oyuncusu Matthias Schoenaerts da bu filmde de boy gösteriyor. Bu, kendisinin İngilizce konuşarak oynadığı ilk rolü ancak hiç fena değil! Bu arada filmi götüren oyuncu, bir türlü asıl çıkışını yapamayan Karl Urban… Onun rolü de başta Korku Seansı (The Conjuring)’nın oyuncusu Patrick Wilson’a teklif edilmiş -iyi seçim- ancak kendisi bir TV projesi nedeniyle filmde oynamaktan vazgeçince rol Urban’a kalmış.
Uzun lafın kısası; Daire, cinayet ve cinayeti çözme filmlerinden hoşlananların çok seveceği iddiasız ancak eli yüzü düzgün bir gizem-gerilim filmi… Hollywood standartlarında bir oyunculuk ve teknik çalışma söz konusu… Erotizmden de nasibini almış bu yetişkin filmi, haftanın üzmeyen seçeneklerinden biri olacaktır. İyi seyirler…