blank2001 yılında çektiği kısa film The Host’u 10 yıl sonra The Perfect Host olarak uzun metraj hâline getiren Nick Tomnay’in ilk senaryo ve yönetmenlik denemesiyle karşı karşıyayız. Kara mizahı ve psikolojik gerilimi başarılı bir şekilde harmanlayan yönetmen, başrol koltuğuna ise David Hyde Pierce’ı oturtarak adeta doğru oyuncu seçiminin bir filmi nasıl da sıradanlıktan kurtarıp, başarıya ulaştırabileceğini kanıtlıyor.

Gecenin bir vakti kapınızı hiç tanımadığınız biri çalsa ve sözüm ona tanıdığınız biri olduğunu söyleyerek evinizde bir süre kalıp kalamayacağını sorsa ne yapardınız? Şüphesiz çoğumuz bu kişiyi bırakın eve almayı, kapıdan bile kovarız. Ama Warwick tam aksine, kapısına gelen John’u eve almakla kalmıyor, üstelik onu büyük meşakatlerle hazırladığı akşam yemeğinin baş konuğu yapıyor!

Bir soygundan yaralı halde kaçarken kendini lüks bir semtte bulan John, izini kaybettirebilmek ve biraz olsun zaman kazanabilmek için rastgele seçtiği evlerden birine, posta kutusunda bulduğu bir kartpostalın da yardımıyla bambaşka biriymiş gibi girmeye karar verir. Evin sahibi Warwick, ilk başta John’u eve almaya yanaşmasa da, John’un ikna edici tavrı sayesinde daha fazla dayanamaz ve onu eve almaya karar verir. Akşam yemeği hazırlığında olan Warwick, John’un aslında aranan tehlikeli bir soyguncu olduğundan habersiz, bu beklenmedik misafiriyle birlikte sürprizlere gebe olacak geceyi birlikte geçirecektir.

“Kötünün de kötüsü vardır.” sözünün en güzel kanıtı olan, ahlaki kuralları bir kenara bırakmış, üstelik bunu son derece minimalist bir ortamda, odak noktasına iki kişiyi alarak başaran psikolojik bir gerilim The Perfect Host. Ama bu minimalist tavır film süresi boyunca asla seyirciyi sıkmıyor, aksine oyunculara ve konuşmalara daha iyi odaklanmamızı sağlıyor. Komediyi gerilimle harmanlaması da oldukça başarılı.

blank

Sıradan bir konuyla başlıyor gibi görünen The Perfect Host, ilerlemeye başladıkça, aslında hiç de sıradan bir konuya sahip olmadığını seyirciye göstermeye başlıyor. Mükemmel bir twist örneğini içinde barındıran filmin başta da bahsettiğim gibi en cazip tarafı hiç kuşkusuz David Hyde Pierce’ın müthiş performansı. Canlandırdığı Warwick karakterinin tekin olmayan tavırları, gizliden gizliye hissettirdiği psikopatlığı ile normal duruşu arasındaki gelgitler, filmi izlemeye değer kılan en önemli özelliklerden.

17 günde yaklaşık 1 milyon dolarlık bir bütçeyle çekilen The Perfect Host, psikolojik gerilimin yanında komedi unsurunu da görmek isteyenlerin kaçırmaması gereken bir yapım. Hele ki David Hyde Pierce’ın eşsiz performansını da kaçırmak istemiyorsanız, mutlaka izleyin derim.

blank

Begüm Özdemir

1982 doğumlu yazar ilk sinema deneyimini L’ours (The Bear) filmiyle yaşamış olup Öteki Sinema'da yazmaya 2011 yılında başlamıştır. Sinema yazıları yazmasının yanı sıra dizi ve film çevirileri de yapmaktadır. Ayrıca büyük bir Stephen King ve Queen hayranıdır.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

Perfume The Story Of A Murderer / Koku: Bir Katilin Hikayesi (2006)

Patrick Süskind‘in ünlü fantastik romanı Das Parfum‘den uyarlanan Perfume’un yapım
blank

Cadıların Dansı: Suspiria (2018)

Suspiria, orijinal filmle alakasız şekilde başlayıp gelişen ve bambaşka bir