blankThou Shalt Not Kill… Except 1985 yılı mahsulü Josh Becker tarafından yönetilmiş olan ABD yapımı bir film. Stryker’s War olarak da bilinir.

Öteki Sinema için yazan Murat Kızılca

Jack Stryker, Vietnam Savaşı’nda bacağından vurulur ve erken terhis edilerek evine gönderilir. Savaşa gitmeden önce çıktığı kız arkadaşı Sally ile tekrar biraraya gelir ve ufak kasabasında sessiz sakin bir hayat düşleri kurmaya başlar. Nerden geldiği belli olmayan vahşi bir çete kasabadaki evleri ve kamp yerlerini basmaya, sebepsiz yere insanları işkence ederek öldürmeye başlar. Bu arada Vietnam’dan üç asker arkadaşı Stryker’ı ziyarete gelir. Beraber yerler, içerler, Stryker’ın fakirhanesinde sızar kalırlar. Ertesi sabah Sally’yi görmeye giden Stryker ve arkadaşları dehşet bir manzara ile karşılaşırlar. Sally’nin babası Otis vahşice öldürülmüştür. Sally ortada yoktur. Çetenin peşine düşen Stryker ve arkadaşları bu sefer kendi amaçları (özelde Sally’yi genelde bütün kasabayı kurtarmak) için çete ile amansız bir savaşa girerler.

Thou Shalt Not Kill… Except (bundan sonra TSNKE olarak anılacaktır) yönetmen Josh Becker’in ilk uzun metrajı. Yaklaşık 200.000 dolar gibi düşük bir bütçeye sahip olan filmde çete lideri rolünde ünlü yönetmen Sam Raimi’yi, çetedeki elemanlardan Chain Man rolünde ise kardeşi Ted Raimi’yi izlemek kesinlikle ilginç bir deneyim. Bu arada yönetmen Becker’ın da Sam Raimi imzalı Evil Dead II (1987) ve Army of Darkness’da (1992) rol aldığını ekleyelim. Rol alan oyuncuların büyük çoğunluğu Becker’in eş dost çevresinden olduğu için oyunculukları eleştirmeye çalışmak boşa kürek çekmek olacaktır. Teknik açıdan veya senaryo gedikleri açısından laflamak da anlamsız. Çünkü eksiklikler sayılamayacak kadar fazla. Haklı olarak, yapım kalitesi düşük ama TSNKE kadar sırıtmayan diğer yapımlardan ne farkı var diye sorabilirsiniz. Ben de ellerindeki para ile gerçekleştirmek istediklerinin maliyeti arasındaki korkunç uçurum diye cevap veririm. Becker’e çekimlerden önce değil 200 bin, 200 milyon dolar bile verilmiş olsaydı eminim ki filmin eksik kalmış tarafları olacaktı.

blank

TSNKE küçük ama sadık bir hayran kitlesine sahip. Fanatiklik derecesinde sevdalı bu küçük grup her sene belirli günlerde toplanıp bir parti havasında filmin yeniden kurgulanmış, yeniden seslendirilmiş, üzerine yeni müzikler yapılmış ya da hayranlar tarafından çekilmiş versiyonlarını izleyerek TSNKE’i anıyorlar. Sanırım TSNKE’i kült diye nitelemekten başka çaremiz kalmıyor.

TSNKE özünde basit bir intikam hikayesini anlatıyor. Vietnam Savaşı esnasında bacağından vurularak topal kalan Stryker ülkesine geri döner, fakat ülkesinde de kız arkadaşı nerden türediği belirsiz(!) bir çete tarafından kaçırılır, savaşın bitmediğini farkeden Stryker bu sefer kendi ülkesindeki düşmanlarına karşı savaşmaya başlar. TSNKE hafta boyunca Öteki Sinema’da okuyacağınız diğer Vigilantelerden bir nebze farklı gibi gözükse bile aslında hemen hemen aynı alt metne sahip. Vietnam Savaşı’nda tokatı yiyen ABD -aynı Stryker’ın bacağından sakatlanıp evine dönmesi gibi- dünyanın ve kendi halkının gözünde itibarını kaybederek büyük bir yara alır. Ülkede savaşı protesto eden yüz binler karşısında çaresiz kalan yönetim çözümü elindeki medya gücünü sonuna kadar kullanarak kendini olayı protesto eden kişileri kötülemeye adar ki sinema bu anlamda kullanılabilecek en önemli silahlardan biri olagelmiştir. İşe ilk olarak bu protestocuların fiziksel görünümlerinin tanımı ile başlar. Uzun kirli saçları, bandanası, kolsuz gömleği, fırça yüzü görmemiş pis dişleri ile Sam Raimi’nin canlandırdığı çete lideri karakteri, tam da yönetimin protestocuları tanımlamak için kullandığı prototipin yansıması gibidir. Onların gözünde kendilerini protesto eden herkes vandal bir çete üyesinden farksızdır. (Tanıdık geldi mi?) Sakin bir kasabaya gelip evlerin içine kadar girerek önüne geleni öldürmeye başlayan vahşi çete ile kuzu gibi anlatılan gurur dolu ama sanal savaş (ya da başarı) hikayelerini dinleyip mışıl mışıl uyumakta olan sakin halkı dürtükleyerek uyandırmaya çalışan protestocular aynı tasa konulur. Bundan sonra sorumlu(!) her vatandaşın görevi huzurlarını kaçırıp canlarına kasteden bu ötekilere karşı (gerekirse silahla) savaşarak engel olmaktır. Zamanında hükümet ideolojisi gibi iş gören bu kalıp, gerektiğinde hedef kitle (düşman?) değiştirilerek, hikayenin başına sonuna eklemeler ve/veya çıkarmalar yapılarak, günceli yakalama derdiyle Hollywood’un sıkça başvurduğu bir “tür sineması”na dönüşmüştür. İşin garibi kendine oldukça büyük bir hayran kitlesi bile edinmiştir. Aslına bakarsanız işin alt metnini falan bir kenara koyarsak, intikam sineması benim de en sevdiğim türlerden biridir.

Sonsöz: Bu ultra düşük bütçeli arsız sömürgeni birilerine tavsiye etmek hiç ama hiç içimden gelmiyor. Bu sebeple hiç kimseye tavsiye etmiyorum. Her kim ki filmi bu yazıyı okuduktan sonra izlemiş olsun, bu faaliyetinden dolayı asla ve kati surette bu yazıyı sorumlu tutamaz. Ben uyarımı yaptım. Gerisi size kalmış.

blank

Murat Kızılca

1971 İstanbul doğumlu. Aylık online sinema dergisi CineDergi ve aylık kültür sanat dergisi kargamecmua için sinema yazıları kaleme alıyor. 2008 yılından beri katkı sağladığı Öteki Sinema’da bir yandan da editörlük görevini sürdürüyor.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Cabin Fever 2: Spring Fever (2009)

Cabin Fever 2 body horror ve salgın konularını eli yüzü
blank

My Soul to Take / Satılık Ruh (2010)

Slasherı 80’lerde Elm Sokağı ve 90’larda Çığlık ile şekillendiren Wes