Az bilinen kült filmleri, unutulmaya mahkûm oldukları dehlizlerden çıkarıp restore ederek DVD ve Blu-ray formatında satışa sunan Vinegar Syndrome adlı şirketten daha önceki bir yazımda detaylıca bahsetmiştim. (İlgilenenleri BURAYA alalım.) 1993 yılı mahsulü Ticks de Vinegar Syndrome imzasıyla yenilenen güzelliklerden bir tanesi.
Öncelikle Ticks’in kamera arkası kadrosunda hemen dikkat çeken üçlüden kısaca bahsederek başlayalım. Filmin yönetmeni, Corman tedrisatından geçen bir isim: Tony Randel. Kariyerine Roger Corman’ın New World Pictures’ında başlayan Randel, Battle Beyond the Stars (1980), Escape from New York (1981), Galaxy of Terror (1981), Saturday the 14th (1981) ve Forbidden World (1982) gibi filmlerin özel efekt departmanında çeşitli görevler aldı. Yönetmenliğe Hellbound: Hellraiser II (1988) ile havalı bir başlangıç yaptı ve kısa sürede “kötü senaryoların iyi yönetmeni” olarak nam saldı. Aslına bakarsanız Ticks de bu (artık iyi mi kötü mü, bilemedim) şöhreti destekleyen ana örneklerden biri olarak gösterilebilir. Filmin özel efektlerinden sorumlu Doug Beswick ise Star Wars: Episode V-The Empire Strikes Back (1980), The Howling (1981), Ghostbusters (1984), The Terminator (1984) ve A Nightmare on Elm Street 3 (1987) gibi birçok önemli filmde görev aldı. Filmin uygulayıcı yapımcısı da B-film meraklılarının hiç de yabancısı olmadığı Brian Yuzna. Yani Ticks’in Randel-Boswick-Yuzna şeklinde oluşan sacayağı ilk bakışta oldukça sağlam görünüyor.
Film oldukça bilindik “bir kampta bir araya gelen gençlerin olağandışı bir tehlikeye karşı mücadelesi” şablonu üzerinden hareket ediyor. Buradaki kampın özelliği ise toplum içinde uyumsuz davranışlar sergileyen “sorunlu” gençlere hizmet vermesi. Giriş bölümünde gençlerin çoğunun çocukluktan kalma bir travma ile baş etmeye çalışması, uyumsuz davranışlarının muhtemel sebebi olarak gösteriliyor. Birbirinden farklı travmalardan muzdarip gençleri şehir hayatından çıkarıp vahşi doğanın göbeğine koyarak onlarla bir nevi “izcilik” oynamanın nasıl bir faydası var, emin değilim ama film, hepsini şehirden uzaktaki ormanlık alana kurulu bir kampta bir araya getiriyor. Şansa bakın ki kampın yakınlarındaki bölgede kimi çiftçiler, yasa dışı marihuana üretimi yapıyorlar. Herhangi bir güvenlik önleminden bahsetmenin mümkün olmadığı üretim kulübesinde kullanılan bitkisel steroidlerin etrafa sızması, hiç kimsenin beklemediği bir yan etkiye yol açıyor ve hayvanlar âleminin kan emicileri olarak bilinen keneler, dev yırtıcı avcılara dönüşüyor.
Devleşen katil hayvanların insanlara saldırdığı bilim kurgu/korku filmleri, 1950’li yıllarda bir hayli popülerdi. Sonraki yıllarda da farklı ülke sinemalarında bu modaya öykünen birçok örnek gördük. Ticks de onlardan biri. E tabi, önceki filmlerde birçok hayvan kapıldığı için sıraya geç girenlerin elinde fazla bir seçenek kalmıyor. Onlar da kimi zaman olmadık tercihlerde bulunabiliyorlar. (Bakınız: Slugs, 1988.) Gerçi kene tercihi, kimilerinize çok uyduruk gelebilir ama size 2000’li yılların başında Türkiye’de vuku bulan, kene ısırması ile bulaşan Kırım-Kongo kanamalı ateşi salgınını hatırlatmak isterim. O dönemde ülkenin dört bir yanında bir kene korkusu almış başını gidiyordu. Yani bu açıdan bakınca kene, hiç de fena bir tercih değilmiş gibi görünüyor.
Çeşitli sürprizlerle dolu oyuncu kadrosu da hiç fena değil. Kampa gelen gençlerden birini, o dönem hafif hafif göz aşinalığı yaratmaya başlayan ama tam da ünlenmemiş Seth Green canlandırıyor. Bir diğer genci ise dönemin hit dizilerinden (ülkemizde de gösterilmiş ve bir hayli popüler olmuş) The Fresh Prince of Bel-Air’de (1990-1996) başrolü Will Smith ile beraber paylaşan Alfonso Ribeiro oynuyor. B-filmlerin unutulmaz oyuncularından Clint Howard kene probleminin müsebbibi çiftçi ve Clint’in babası Rance Howard da şerif rolünde. Yalnız Clint Howard’a bir parantez açmak lazım. Çok uzun bir süre almamasına rağmen resmen dikkat çekici bir performans sergiliyor (ki bu hemen hemen bütün rolleri için söylenebilir). Ayrıca kene saldırısından sonra yüzüne yapılan makyaj da filmin akıldan çıkmayacak detaylarından biri.
Gelelim filmin ana tehdit unsuru kenelere. İlk saldırıları gerçekleştiren kenelerin boyutları, devleşen katil hayvan filmlerinden beklendiği kadar iri değil. Avuç içinden biraz daha büyük uzunluklarıyla yine de yeteri kadar tehditkâr olabiliyorlar. Nasıl ortaya çıktığını söylemeyeyim ama filmin finali yaklaşırken alt türün hakkını verecek boyutta bir kene ortaya çıkıyor ve geriye kalan gençlerle seyirci açısından fazlasıyla tatminkâr bir dövüşe girişiyor. Doug Beswick, kenelere hayat vermek için kısmen stop-motion tekniğinden faydalanıyor, kısmen de animatronik teknolojisini kullanıyor. Kim ne derse desin filmin pratik efektleri beklenmedik derecede iyi.
Ticks, bir klasik olmaktan tabii ki fersah fersah uzak ama bütün saçmalıklarını kucaklayarak izleyebilenler için çok ama çok eğlenceli bir geceyarısı filmi.
Öteki Sinema için yazan: Murat Kızılca