Japon sinemasinda vahşet ve sapkınlık temalarının her zaman için batı kültürlerine göre çok daha farklı, çok daha aşırı ve çok daha sivri bir şekilde işlendiği bir gerçek. Özellikle 90’lar sonu ve 2000’ler başında Ring ve Takashi Miike filmleri başta olmak üzere, Japon geceyarısı sineması (aksiyon, korku, vahşet, anime uyarlamaları ve diğer tarifi zor filmler) patlama yapmış durumda. Bu dalga bitmek bir yana, son senelerde gittikçe şiddetini ve kalitesini arttırıyor.
Audition (1999), Ichi The Killer (2001), Dead or Alive (1999), Versus (2000), Battlefield Baseball (2003), Machine Girl (2008), Meatball Machine (2005) bu herhangi başka bir ülke sinemasından kolay kolay çıkmayacak ilginç ve çok sert akımın en ses getiren örnekleri… Bu filmler sadece çok sapkın ve çok kanlı değil aynı zamanda bütün bu kaosun içinde çok ciddi sosyal hicivler de sunan yapıtlar. Üstelik içerdikleri aşırı vahşeti, karikatürize dereceye getirene kadar seyircinin gözünün içine sokarak kendilerine has esprili bir atmosfer de oluşturmayı başarıyorlar.
Yeni dönem Fransa aşırı vahşet sinemasi – Frontiers (2007), L’Intereur (2007), Martyrs (2008) – kadar ciddi değil, daha çok Paul Veerhoeven filmleri gibi diyebiliriz. Özellikle de Robocop (1987). Tabi bu arada son derece zeki işlenmiş Cronenberg temaları, David Lynch-vari karakter etkileşimleri, yer yer Zen sakinliği ve hepsinin üstüne çılgın manga kültürü de cabası.
Son dönem Japon sinemasındaki aksyon/vahşet filmlerinin en yeni örneği Tokyo Vahşet Polisi, standartları bir gömlek yükseltiyor. Yukarda bahsedilen filmlerin hiçbirini daha önce izlememiş bir seyirci için kültür şoku yaratabilcek olan Tokyo Vahşet Polisi, yukarda bahsedilen filmlerin hepsini izlemiş seyirciler için bile soluk kesmeyi beceriyor. Film ayrıca bir ilk yonetmenlik denemesi olarak da övgüyü hakediyor. Daha önce Machine Girl ve Meatball Machine filmlerinin özel efektlerinde harikalar yaratan Yoshihiro Nishimura’nin ilk filmi Tokyo Vahşet Polisi.
Hikaye yakın distopik bir gelecekte özelleştirilmiş bir Japon Polis Gücünü anlatıyor. Tüketici toplumu, metropol hayatı ve propaganda kültürü filmin başlıca temalarını oluşturuyor. Filmin Robocop ile benzerliği burada öne çıkıyor. Film, özelleştirmenin tehlikeli yönü ve reklamın gücünü bir Veerhoeven üslubuyle sunuyor. Robocop’ta nasıl dinazorlu araba reklamı, ve büyük paralar kazandıran yarışma programı reklamı varsa; burada da farklı renklerde intihar etme jiletleri ve polis ile vatandaşların hepberaber yeni infaz edilmiş bir katilin kesilen başıyla futbol oynaması gibi reklamlar var.
Sinopsis:
Yıllar önce polis babasını bir suikast sonucu kaybeden süper polis Eihi Shiina (Audition filmindeki korkunç rolüyle sinema tarihinin unutulmaz karakterleri arasındaki yerini çoktan almış bir seks idolü) yakın geleceğin acımasız şehir sokaklarında ‘engineer’ adı verilen mutant katilleri avlamaktadır. Uzaydan mı gelmiş yoksa genetik olarak modifiye mi edilmiş oldukları bilinmeyen ‘engineer’ler herhangi bir uzuvları kesildiğinde yerine bir silah, bir kıskaç veya bir ağız üretebilen mutant-teroristlerdir. ‘Engineer’lerin nerden geldiğini ve babasını suikastını çözmeye çalışan Tokyo Vahşet Polisi, bu sorulara cevap ararken sinema tarihinde de eşine rastlanmayan bir vahşet, cinsel sapkınlık ve vücud-korku (Cronenberg’in body-horror’u) festivalini bizlere sunuyor…
Can Evrenol
Battlefield Baseball ve Machine Girl gibi gayet eğlenceli gözüküyor. En kısa sürede izleyeceğim.
Can şanına yakışır bir filmle başlangıç yaptı. Yazar kadromuz gelişiyor, ne mutlu bize.
Filmin orjinal ismi: Tôkyô zankoku keisatsu’ymuş.
http://www.imdb.com/title/tt1183732/
en kısa zamanda izleyeceğim bayağı bir kan var gibi filmde:)
Filmde kan ve vahşet gerçekten çok fazla ve abartılı . Ama bana tiksinç yada korkutucu olmaktan çok komik geldi genelde . Filmdeki reklamları sunan kız ve reklamlarda ayrı bir başlık konusu olabilir :) Gerçekten çok yaratıcı . Filmde bu kadar şiddet ve kan olmasına rağmen bana daha çok otorite ve şiddet eleştirisi gibi geldi . Ama yinede garip bir tad bırakıyor bittiğinde . Belki herkes kaldıramaz ama görülmesi gereken bir film bana göre .
Filmi az önce izleyebildim. CanEvrenolane tabirle “bombastik” bir curcuna.
Nedense son yıllarda alışkanlık haline getirdiğim yeni bir gıda zehirlenmesi sonrası, kendime yeni yeni gelirken üzerimde insanı hayata bağlayan, şarj eden, yeniden dönüşü kutsayan güzel bir etki bıraktı. Sağolasın Nishimura!..
Battle Royale’den daha ağır body horror içeren filmleri bitiremediğim, bitirsem de sosyal mesaj vs bulamadığımı farkettim geçenlerde. Ama ilginçtir ki Versus bu kategoriden çok sevdiğim bir yapıttır.
Versus’u ben de çok seviyorum. Sitede Masis Üşenmez’in kaleminden çıkmış bir yazı var ama Versus’un yeni bir kritiği bir iki güne yayında olacak Akuma Blade…