Öteki Sinemacılardan Fraudoll / Semra Uygun’un hazırladığı ilginç dosyalar dizisi devam ediyor: Sinemanın En İğrenç Yemekleri! Bu defa yenemediği gibi yanında da yatılamayan 10 sinematik menüyü listelemiş yazarımız. Afiyetle okuyunuz!
10. Oldboy: Sevgili Oldboy’umuz iyidir hoştur, hepimizin kalbinde derin izler bırakmıştır da; o ahtapotu canlı canlı yemeseydi iyiydi. Tamam Kore’de bazı deniz canlıları çiğ yenir ama böyle bir kereden değil elbette. Üstelik de hala kımıl kımılken ve ağzının kenarından taşarken. İğrenç demek dile kolay, siz bir de çekimler yüzünden ahtapotu 4 kez yemek zorunda kalan Dae-su Oh’un halini düşünün.
9. Silence of The Lambs: Sinema tarihinin en karizmatik seri katilinin zaafı insan eti. Tamam Dr. Hannibal Lecter insan eti yiyor ama öyle bir yiyor ki özel soslarla pişirip şarap eşliğinde. Hem de edebiyat ve felsefeyle karışık konuşmalar yaparak. İnsan eti güzel mi acaba diye sorasınız geliyor. Yine de kimse; “Hannibal”daki bir parça beyni alıp tavada kızartma sahnesinde, o sırada hala yaşayan Paul Krendler’ın yerinde olmak istemez.
8. Meat Love: Kadrosu tamamen etlerden oluşan bir kısa film. Kıpkırmızı etlerin iğrenç ve dramatik oyunculukları eşliğinde “Biz bunları mı yiyoruz?” tarzı sorular sorabilirsiniz. Çünkü neredeyse herkes önüne konan dürümü, kebabı, bifteği büyük bir iştahla yer de; bu et nereden geliyor diye sormaz. Hayvanlar kesilir, o kesilmiş çiğ etler pişirilir, biliriz de, pek düşünmeyiz. Alın işte saf, katıksız, pişmemiş etler.
7. Taxidermia: Profesyonel yemek yeme yarışı ve iri kıyım adamların disiplinli yemek yiyişleri, yedikleri yemekleri kusma havuzunda çıkartıp yemeğe devam etmeleri. Yemekler ve tatlılar çok güzel olsa da devasa boyutlardadırlar ve yemekleri yiyen insanların sofra adabından haberleri yoktur. Dolayısıyla ortaya çirkin görüntüler çıkar. Hani kurabiye canavarı ve Küçük Hüsamettin’in kemancısından hallice şeyler.
6. Indiana Jones And The Temple of Doom: “Maymun iştahlı olmak” deyiminin karşılığı olan akşam yemeği hala hepimizin hafızalarındadır. Ölmüş maymunlar tatlı niyetine masaya getirilir ve tıpkı rafadan yumurta yer gibi beyinlerini yersiniz. O son akşam yemeği tadındaki etkinlik bununla da bitmez. Kobra yarılır, içinden çıkan minik ve canlı yılanlar afiyetle yenir. Midelere zarar bu menü en kral zombie filmlerinde yoktur.
5. Interview With The Vampire: Tamam vampirlerimiz çok yakışıklıydı, vampir olmak seksi bir şeydi, Brad Pitt beni de ısırsındı ama neticede kan iğrenç besinler grubunun demirbaşıdır burası da bir gerçek. Sıcak olmalı, bir insana ait olmalı ve sürekli sağlanıyor olmalı. Ama yine de kan o ekşimsi, tuzlumsu tadıyla; o gore imajıyla yenilesi yutulası bir şey değildir. Hadi True Blood yine bir nebzedir.
4. Cannibal Holocaust: Bir insanın yiyebileceği en iğrenç yemeklerden biri de insandır. Yani yaşamak için yerine getirdiğimiz bazı aktiviteleri düşünürsek, o yemeğin bereketi kalmaz. Fakat insanlık dersi veren yamyamlarımız az pişmiş insan etiyle gayet mutluydular. Onlara afiyet olsun, biz az farkla hayvanları yemeye devam edelim.
3. Bad Taste: İlkel zombie grubunun geleneksel dansının tamamlayıcısı olan kusmuk çorbası, bütün zombie bireylerce elden ele dolaştırılmak suretiyle ve birer yudum esasına dayanarak içilir. İçmeyen bizden değildir.
2. Matrix: Hapı yutan Neo’nun gerçeklerle yüzleşince hamburgeri, donut’ı falan bırakıp da içmek zorunda kaldığı çorba da acınası yemekler listesindedir. Çünkü açlık, oburluk, obezite içinde yaşadığımız matrix dünyasının getirileridir ve lezzetli yemekler gerçek değildir. Aslında esas olan doymaktır. Onu da bir tabak çorbayla halletmeniz mümkündür. Çorbalar içinde en sosyalist, en solcu, en derin çorba da o içinde ne olduğunu anlamadığımız grimsi çorbadır. There is no Kentucky Fried Chicken.
1. The Visitors: Hepimiz kocaman adam olduk hala o sahneyi unutmadık. Ziyaretçilerin en sevdiği yiyecek olan fareyi ağızlarına atıp kuyruğunu da makarna gibi içlerine çektikleri o talihsiz sahneyi. Fare fobimizin altında yatan derin gerçeği. Ziyaretçilere ve TRT’ye darılma sebebimiz, birçoğumuzun o süre zarfında yemeden kesildiği, travmatik fare olayını hala yüzümüzü ekşiterek hatırlarız.
Bence Salo’da eklenebilinir :)
harika bir liste :) çok yaratıcı
Belli ki salo o 120 giorni di sodoma izlenmemis.
Pink Filamingos’da Divine gerçek bir köpek dışkısı, apışarasına sakladığı ve üzerine işediği kokmuş bir et parçası ve çiğ bir domuz kafası yer (sondaki similasyon)
The Pig Fucking Movie’deki adam kendi dışkısını yer, idarından çay demler.
The Worm Eaters’da (adı üzerinde) karakterler canlı canlı solucan yer.
Her listeye birşeyler eklenebilir tabii ama doğrusunu söylemek gerekirse ben başlığı görünce, iğrenç yemekler üzerine kitap yazabilecek biri olan Jan Švankmajer kesin unutulmuştur dedim ama unutulmuş mu? Hayır! İşte listenin farkı burada :)
Kusmuk yeme sahnesi dead alive’da değil bad taste isimli filmdeydi…