Beyazperdenin hikayeleri kahramanlarla olduğu kadar onları çekemeyen kıskanç ve bu yüzden zalimleşmiş karakterlerle de doludur. Semra Uygun, Öteki Sinema okurları için yazdı. İşte sinemanın en kıskanç tipleri…
10. Rhett Butler – Gone with the Wind (1939)
Hangisi daha kıskanç Rhett Butler mı yoksa Scarlett O’Hara mı bilemiyoruz ama kendisine yapılanlardan sonra aşık olduğu kadına sırf kıskançlığından ve kininden ötürü paçavra gibi davranan Rhett Butler, Scarlett O’Hara’yı bu seferlik bir “hıh” hareketiyle rüzgar gibi geçiyor. Fakat hala en hırslısı Scarlett O’Hara orası ayrı.
9. Tess McGill – Working Girl (1988)
Katherine Parker’ın altında basit getir götür işlerini yapmaktansa patron olmayı gözüne kestiren Tess McGill, Katherine’nin kayakta ayağının kırılmasını fırsat bilip onun yerine geçer. Yani bir nevi Katherine’nin ayağını kaydırır. Evini, işini hatta sevgilisini bile elinden alır. Kendisi materyalizmin ve Kapitalist iş hayatının başarılı bir kıskancıdır.
8. Heathcliff – Wuthering Heights (1992)
Acımasız, kara çingene Heathcliff; aslında aklı bir karış havadaki Cathy Linton’ın aşkından böyledir. Tamam dünya iyisi bir insan değildir belki ama aşk da hastalıklı bir şeydir neticede. Heathcliff, sırf Cathy’yi kıskandığı için onun eski konağını satın alır, kızını alıkoyar, etrafındaki herkese kötü davranır. Bu sorunlu adamın kini en kral Türk filmindeki fakir ama gururlu gençte yoktur. Cathy’si ölür Heathcliff yumuşar. Ölücem dedi inanmadın bak noldu şimdi Heathcliff?
7. Oswald Cobblepot – Batman Returns (1992)
“Senin kahraman olmak için bir kostüme ihtiyacın var. Oysa ben doğuştan bir ucubeyim.” sözünün sahibi Oswald Cobblepot, Batman’e duyduğu kıskançlığı bu sözlerle dile getirir. O sözün alt metni şöyledir: Çok yakışıklısın, karizmatiksin ve hep sen kazanıyorsun. Ha bir de paytak paytak yürümüyorsun. Uçuyorsun lan!
6. Antonio Salieri – Amadeus (1984)
Kendisi Mozart’ın çağdaşı ve kıskancıdır. Mozart fersah fersah ünlenirken Salieri en az onun kadar iyi olmasına rağmen star ışığı taşımadığı için kenarda köşede kalır. Yine de nazar yapar Mozart’ı hasta eder. Hatta Mozart’ın erken ölümünden bile sorumlu olabilir, artık nasıl bir beddua ettiyse…?
5. Alex Forrest – Fatal Attraction (1987)
Kıskançlık fena bir şeydir de, terk edilen kadının kıskançlığı bütün kıskançlıkların efendisidir. Nitekim Alex Forrest da 2. kadın olmayı kendisine yedirememiş, hem Dan Gallagher’i hem de karısını epey taciz etmiştir. Az bile yapmıştır. Kardeşimsin Alex.
4. Nina Sayers – Black Swan (2010)
Balerinliğe takık Nina Sayers, “Swan Lake”de hayatının rolünü kaptıktan sonra kıskançlık krizine girer ve gruptaki Lily’i kıskanır durur. Çünkü Lily grubun popüler kızıdır. Öyle ki Nina adeta “parçalarım” deyişini yaşatır kadına. Artık Lily’yi hocasından mı kıskanır, onunla fanteziler mi kurar, ne numaralar. Kimse Nina’nın elinden bu rolü alamaz çünkü. Gerekirse kuğu bile olur.
3. The Narrator – Fight Club (1999)
Belki en “yazık” kıskanç budur. Çünkü adam kendi egosunu Tyler Durden’ı kıskanır. Tyler Durden da kıskanılmayacak gibi değildir hani. Zeki, yakışıklı, akıllı ve şanslıdır. Oysa kendisi şişman adamlara sarılan, ofiste çile dolduran, iktidarsız bir hanım evladıdır. Neyse ki iki bina patlatıp hırsını alır da hepimiz Tyler’dan kurtuluruz. Kaos sağ olsun, seviyoruz.
2. Bill – Kill Bill (2003-2004)
Beatrix Kiddo kendisini ve komünitiyi bırakır gider de iri yarı Finli görünümlü taş bir adamla evlenmeye kalkar da Bill bunları durup öylece izler mi? Üstelik de onun çocuğuna hamileyken? Tabi ki hayır! Gider o düğünü basar, herkesi öldürür, o çocuğu da oradan çıkartıp alır. Bu kıskancımız o kadar kıskançtır ki gelini öldürme girişimlerine sonsuz devam eder. Adam bir rahatlamaz. Sonunda da iki parmak hareketiyle kıskançlıktan çatlar. Herkes gelininin intikamına hak verir ama gelin görün ki Bill de kıskanmakta haklıdır.
1. Kaya – Arabesk (1988)
Sinema tarihinin gelmiş geçmiş en usta kıskancıdır. Şener ve Müjde’yi ayırmak, Müjde’yi ele geçirmek için sonsuz bir sabır ve planlama gücüyle çalışmış, olayı fani boyuta bile taşımıştır. Azmi ve enerjisi için Kaya’nın eli öpülür. Ama Kaya’ya sırt dönülmez.
Filmlerin isimleri de olsaymış keşke…
Bi de sağır olan Mozart değil Beethoven
Filmlerin isimleri olmalıydı.. :)