Türk Korku Sineması 2014 yılını 10 film, 2015 yılını ise 22 film ile kapatmıştı. Geçen seneki yazımızda toplam üretim rakamının artacağını ama artış oranının düşmesinin neredeyse garanti olduğunu yazmıştık. Nitekim 2016 yılını toplam 28 film ile kapatan korku sinemamız, öngörüler doğrultusunda hareket etti. Ancak hala oturmuş bir arz talep dengesinden, dengeli bir üretim artışından ya da sadece dengeli bir üretimden bile bahsetmek için çok erken. (Gerçi bu sadece korku sinemamıza ait bir problem değil ne yazık ki.)

Dabbe ile ateşlenen cin filmleri furyasından biraz da “ya tutarsa” mantığıyla hareket edip nemalanmak isteyenler, toplam üretimde maalesef hala çoğunluğu oluşturuyor. Son üç yılda üretilen toplam 60 korku filmimiz arasından nereden bakarsanız bakın, neredeyse 40 tanesi gösterime bile giremeyecek pespayelikte. Bu filmler çekilmesin demiyoruz elbette, çekilsin ama bunların değerlendirilmesi gereken mecralar sinema salonları değil. Ülkemizdeki sinema sektörünün kafası o kadar karışık durumda ki ortada doğru düzgün bir vizyon planı yok. Daha doğru düzgün bir DVD (ya da başka formatlarda) kiralama ya da satış ortamı bile oluşturulamamış. Yoksa bahsi geçen 40 filmin gösterime giremeden ya direkt DVD veya başka formatlarda satışa veya kiralamaya çıkması ya da izle-öde modelini uygulayan paralı televizyon veya internet kanallarında değerlendirilmesi gerekiyor. Bu sayede zaten aslanın ağzında olan vizyon süresi ve salon sayısı, gerçekten gösterime girmeyi hak eden filmlere kalır ki bu uygulama toplam seyirci rakamlarını ciddi ölçüde yukarıya çekecektir. (Bu da sadece korku sinemamıza ait bir problem değil ne yazık ki.)

blank

Şimdi burada hemen hangi filmler sinemada gösterilmeyi hak ediyor, hangileri hak etmiyor tartışması çıkacaktır. Bunu tartışmanın çok manası yok. Sinema tarihi boyunca her yıl bütün dünyadaki toplam korku filmi üretiminin en az yarısını sırtlanan ABD’ye bakalım. Büyük stüdyolar tarafından çevrilen yüksek bütçeli korku filmleri ülke genelinde gösterime girerken, daha küçük ölçekli yapım şirketlerinin filmleri kısıtlı sayıda sinema salonunda gösterime giriyor. Kimi yapım şirketleri de düşük bütçeli ucuz filmler çekerek gösterime sokmadan direkt DVD veya başka formatlarda piyasaya sürüyor. Bir de bağımsız korku filmleri var ki onlar da belli başlı korku filmi festivallerinde gördükleri ilgiye göre büyüklü küçüklü dağıtım şirketleri ile anlaşarak gösterime girme şansı yakalamaya çalışıyorlar. (Bu arada ana yapı, burada basitçe kategorize etmeye çalıştığımız kadar basit değil elbette, birbirinin içine girmiş, birleşip beraber hareket eden çok daha karmaşık yapıların mevcut olduğunu unutmayalım ama genel hatlarıyla durum bu.) Genel gösterimi, seyirciye erişim skalasının en üst çıtası olarak kabul edelim. Eğer bu çıtanın altında yer alan filmlerden herhangi bir tanesi, olağandan fazla ilgiyle karşılanırsa, bu talebi değerlendirmek isteyen birileri illaki çıkıyor. Direkt DVD olarak piyasaya çıkan bir film, kısıtlı sayıda salonda gösterime girebiliyor ya da kısıtlı sayıda gösterime giren bir film, genel gösterim şansı yakalayabiliyor. Çok fazla uzağa bakmadan ülkemizden bir örnek vermek gerekirse akla hemen İncir Reçeli gelecektir. Gösterime girdiğinde fazla ilgi çekmeyen film, DVD’si piyasaya çıktığında bir anda fenomene dönüşmüş ve ikinci defa gösterime girerek kendi çapında umulmadık bir gişe başarısı yakalamıştı. (Toplam 40 hafta gösterimde kalan film, 251.277 adet bilet satmış.) Yani belli bir model uygulandığında arz talep dengesi kendiliğinden oluşur ve hemen her filmin seyirci nezdinde hak ettiği değere ulaşma şansı yükselir. (Modelin işlevselliğine bağlı olarak istisnai durumlar elbette olacaktır.)

Türk Korku Sineması’nın son on yılına damgasını vuran İslami motiflerle bezeli cin filmleri 2016 yılında da hâkimiyetini sürdürdü. Ancak hala belli bir seviyenin üzerine çıkabilen filmlerin sayısı çok fazla değil ne yazık ki. Önceki sene yükselmeye başlayan korku serileri üretme yolundaki hareketlenme, geçtiğimiz sene de artarak devam etti. İşin ilginci bu serilere ait filmler gişede daha fazla rağbet gördü. 2015 yılında gösterime giren 5 devam filminden Dabbe 6, Siccin 2, Üç Harfliler 2: Hablis, Şeytan-ı Racim 2: İfrit ve Azem 2: Cin Garezi en çok gişe yapan korku filmlerimiz arasında ilk ona girmeyi başarmıştı. Aynı ilgi 2016 yılında da devam etti ve Siccin 3, Üç Harfliler 3: Karabüyü, Azazil 2: Büyü, Azem 3: Cin Tohumu, Azem 4: Alacakaranlık ile Ammar 2: Cin İstilası (yani 6 devam filmi) yine aynı şekilde ilk ona girmeyi başardı. Açıkçası korku serilerimizin neden daha fazla bilet sattığını anlayabilmek çok mümkün değil. Çünkü filmlere şöyle bir baktığımızda her birinin farklı kalibrede olduğu ve cin filmi olmaları dışında fazla bir ortak yönleri bulunmadığı görülüyor. E madem cin filmleri gişe yapıyorsa, pespayelikte korku serilerinde yer alan kimi filmleri aratmayan ama herhangi bir seriye dahil olmayan filmler neden benzer ilgiyi görmüyor?

blank

Öncelikle seyirci gerçekten bu serileri seviyor diyemeyiz. Çünkü korku serilerimiz, yurtdışındaki örnekler gibi kötücül bir karakterin etrafında şekillenen ve/veya anlatıda devamlılık içeren bir süreklilik göstermiyor. Artık altıncı filme ulaşan Dabbe serisi bile tam olarak ana bir öykü ya da karakter etrafında şekillenmiş değil. Seriye ait filmlerden her birini, seriden koparıp farklı bir isimle gösterime sokabilirsiniz ve kimse de bu karakterler nereden çıktı, öncesinde neler olmuştu gibi sorular sormaya gerek duymaz. Hadi Hasan Karacadağ ve Alper Mestçi gibi isimleri bir kenara koyalım. Kendi hayran kitlelerini oluşturmayı başaran bu sinemacılar, belli ki takipçileri tarafından gişede yalnız bırakılmıyor. E diğer yönetmenlerin (hatta serideki her filmi farklı bir yönetmenin) çektiği serilerin gişe başarısını nasıl açıklayacağız. Akla seyircinin “devam filmi çekildiyse kötü olamaz” mantığıyla hareket ediyor olabileceği geliyor. Elimizdeki verilerle daha fazlasını tespit etmek şimdilik mümkün değil.

Aşağıdaki tablo, 2016 yılı içerisinde gösterime girmiş korku filmlerimizin ilk 3 gün ve toplam seyirci rakamlarını, kaç hafta gösterimde kaldıklarını ve kaç salonda gösterime girdiklerini gösteriyor. (Önemli not: Şeytanın Çocukları-El Ebyaz filmine ait veriler sebebini bilmediğimiz bir nedenden ötürü BoxOfficeTurkiye.com sitesine verilmediği için tabloya işlenememiştir. Bu sebeple sonraki aşamalarda yapılacak hesaplamalarda toplam film sayısı 28 değil 27 olarak dikkate alınmıştır.)

blank

Son 3 yılın seyirci rakamlarını karşılaştırarak, ortaya nasıl bir tablo çıktığına bakalım.

2014 yılında toplam 10 korku filmimiz gösterime girmiş,
bu filmlerin ilk hafta sonu (3 gün) seyirci rakamları toplamı 353.282’yi,
toplam seyirci rakamlarının toplamı ise 1.928.169’u bulmuş.
(2014 yılına ait verilerin açılımlarını Türk Korku Sineması’na Genel Bir Bakış başlıklı yazımızdaki tabloda görebilirsiniz.)

2015 yılında gösterime giren 22 korku filmimizin,
ilk hafta sonu (3 gün) seyirci rakamları toplamı 402.351’e,
toplam seyirci rakamlarının toplamı ise 1.912.570’e ulaşmış.
(2015 yılına ait verilerin açılımlarını Türk Korku Sineması 2015 Raporu başlıklı yazımızdaki tabloda görebilirsiniz.)

2016 yılında gösterime giren 27 korku filmimizin,
ilk hafta sonu (3 gün) seyirci rakamları toplamı 407.710’a,
toplam seyirci rakamlarının toplamı ise 1.561.416’ya ulaşmış.

2014-2015 rakamlarını karşılaştıran geçen seneki değerlendirmemizde toplam film sayısının ikiye katlanmasına rağmen, toplam seyirci sayısının neredeyse yerinde saydığını belirtmiştik. Geçtiğimiz seneki toplam film sayısı aynı oranda olmasa da artıyor artmasına ama toplam seyirci sayısında önemli bir düşüş yaşandığı görülüyor. Bu düşüşteki önemli etkenlerden biri olarak korku sinemamız adına gişede lokomotif görevi gören Hasan Karacadağ’ın Magi ile yaşadığı seyirci kaybı gösterilebilir. Son 3 yılda gösterime giren Karacadağ filmlerinin gişe rakamlarına bakalım:

Dabbe: Zehr-i Cin (2014)       837.750 (248 kopya, 22 hafta)
Dabbe 6 (2015)                       536.651 (285 kopya, 6 hafta)
Magi (2016)                             227.978 (301 kopya, 7 hafta)

Dabbe serisinin beşinci ve altıncı filmleri arasındaki toplam seyirci sayısı farkı, 2015 yılında gösterime giren toplam film sayısındaki iki kat artış ile pek hissedilmemişti. Ama 2016 yılındaki toplam film sayısındaki artış aynı oranda olmadığı için Dabbe 6 ve Magi arasındaki fark, korku filmlerimizin toplam seyirci sayısına direkt yansıdı. Bir de sadece Karacadağ filmleri arasında bir değerlendirme yapacak olursak; Dabbe serisinin beşinci ve altıncı filmleri arasındaki toplam seyirci sayısı farkının en önemli sebebinin yaklaşık dörtte bir oranında eksilen vizyon süresi olduğu söylenebilir. Ancak Dabbe 6 ile Magi’nin hemen hemen aynı sürelerde vizyonda kaldığı (ve hatta Magi’nin hem kopya sayısı hem de vizyon süresi açısından bir nebze daha avantajlı olduğu) göz önüne alınırsa, bu düşüşün sebeplerini başka yerde aramak lazım. (Seyircinin Karacadağ ismine değil de Dabbe serisine olan bağlılığı olabilir mi?)

Daha önceki yazılarımızda “bu gidişle önünde sonunda seyirciyi kaybedeceğimizi ve yerli korku filmi üretiminin azalacağını ya da yeterli gelir elde edilemediği için her anlamda ucuza kaçan korku filmlerine mahkûm olacağımızı öngörmek için kâhin olmaya gerek yok” demiştik. Nitekim 2016 yılı rakamları bir şeylerin yolunda gitmediğini gösteriyor.

2017 yılı korku sinemamız adına nasıl geçecek? Şu ana kadar gösterime giren 2 film ile beraber toplam 12 korku filmimizin gösterime gireceği duyuruldu. Tahmini olarak yine 20 civarında filmin gösterime gireceğini söyleyebiliriz. Düşen gişe gelirleri toplam film sayısının 28’in altında kalacağına işaret ediyor. Açıklananlar arasında Gen 2: Kurban, Deccal 2 ve Büyü 2 gibi devam filmlerinin olması, korku serilerinin de hız kesmeyeceğini gösteriyor.

Murat Kızılca, Şubat 2017

blank

Not: Vizyon süreleri, seyirci ve salon sayıları BoxOfficeTurkiye.com sitesinden alınmıştır.

blank

Murat Kızılca

1971 İstanbul doğumlu. Aylık online sinema dergisi CineDergi ve aylık kültür sanat dergisi kargamecmua için sinema yazıları kaleme alıyor. 2008 yılından beri katkı sağladığı Öteki Sinema’da bir yandan da editörlük görevini sürdürüyor.

3 Comments Bir yanıt yazın

  1. Güzel bir yazı olmuş baştan sona keyifle okudum teşekkürler murat kızılca.

  2. Mansur Yıldırım, öncelikle güzel yorumunuz için teşekkür ederim.
    Bahsettiğiniz linkteki veriyi gördüm ama çok inandırıcı gelmedi bana. 10.546 biletin karşılığı olarak 11.478,00 TL hasılat göstermişler. Bu da bir biletin fiyatının yaklaşık olarak 1 TL civarında olduğunu gösterir ki malumunuz böyle bir fiyatlama pek mümkün değil.
    Ayrıca 10.546 rakamı, yerli korku filmlerimizin toplam seyirci sayısını 1.561.416’dan 1.571.962’ye çıkartır ki bu da yazılanları etkileyecek kadar önemli bir fark değil.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

The Hobbit’i Sevmek İçin 5 Sebep

O halde, buyurun The Hobbit filmini sevmek, hatta bağrımıza basmak
blank

Senaryo Yazmak Beceri İşidir

Otuz beş dakikalık kısa(!) film yapıp hiçbir şeyi anlatamamayı başarabilenlerin,