Umuyorum ki şimdiye kadar Türkiye’nin Amerikan filmlerini alıp sıfır bütçeyle ve kendilerine has dekor, kostüm ve özel efektleriyle yeniden yaptıkları zamanlarını duymuşsunuzdur. Superman’i yaptıklarında Superman siyah beyaz bir televizyonun önünde ipte sallanan bir kukla gibi görünüyordu. Yıldız Savaşları’nı yaptıklarında ise Luke Skywalker trambolin dolu bir alanda Kurabiye Canavarı ordusuyla savaşıyordu. Türkçe biliyorsanız bile filmi anlamanız pek mümkün olmayacaktır ama yine de izlediğiniz film orjinalinden iki kat daha eğlencelidir.

blankTürk Uzay Yolu bu sinemasal geleneği sürdürüyor. Filmin Türkçe ismi olan “Turist Ömer Uzay Yolunda” muhtemelen “Trajik Hata” falan demektir.

Orjinal Uzay Yolu’nda Kaptan Kirk harika bir adamdı. Üzerindekileri yırtıp bir sürüngen canavarı dövüp sonrasında yeşil uzaylı hatunlarla takılabiliyordu. Türk Uzay Yolu’nda ise durum bunun tam tersi. Filmin başında Kaptan Kirk’ü bacak bacak üzerine atmış bir şekilde oturup sürekli emir verirken görüyoruz. Uhura ile anlamadığım bir şeyler tartışıyorlar, hazır lafı açılmışken filme altyazı koyulmamış ve Türkçe bilen birisini tanıyan birisini bile tanımıyorum.

Ama Kaptan Kirk’ün oturuşuna bakacak olursak Uhura ile bir penisinin olmamasının ne işe yaradığını konuşuyor olabilir. Türk Atılgan’ının kıyafetleri de sorunlar yaratıyor. Bayan personel kıçlarından 10 santim yukarıda duran mini etekler giymeye zorlanmışlar. Ve dönüp boyanmış kartondan oluşan bilgisayarlarda bir şey yapmaları gerektiğinde her şeyi görebiliyoruz. Eminim bu durum bazen Rotacı’nın konsantrasyonunun bozulup şöyle demesine yol açıyordur: “Bayan Uhura, şu anda külodunuzun sektörüne kilitlendik. Koordinatları kıçınız. Tekrar ediyorum: Külot, külot, külot.

Kaptan Kirk yakındaki bir gezegene inmek isteyip keşif ekibi olarak Scotty, Mr. Spock, Dr. McCoy ve eğer yaratıklar saldırırsa insan kalkanı olarak kullanmak üzere yeşil tişörtlü bir adamı seçiyor. Işınlanma ise tıpkı diğer Türk filmlerindeki özel efektler gibi başarısız ve aptalca. Dört adam kımıldamadan kameranın odak dışına çıkmasını bekliyor. 10 saniye sonra görüntüde çizikler belirmeye başlıyor ve kameraman pause tuşuna bastığında görüntüden dışarı çıkıyorlar. Bu gördükleriniz uzayda ışınlanmaktan çok videonuzun bozulduğunu düşündürebilir. Demek ki mini etek teknolojisi görüntü efektlerinden çok daha ileride.

Ekip, gezegende garip bir kişiliğe sahip olan Profesör Krater ve asistanı Nancy ile karşılaşıyor. Nancy, mini etek giymiş tipsiz bir sarışın. Konuşma esnasında bir anda yine çekici olmayan başka bir kadına dönüşüyor. Bana güvenin, film inceleme kariyerimde Türk özel efektlerini çözme yeteneğimi oldukça geliştirdim ve bu sahnenin şu anlama geldiğini çıkardım. Her karakter Nancy’de hayallerindeki kadını görüyor. Filmin ilk karışmaya başladığı nokta da burası. Aniden Profesör Krater gidip don giymiş bir robot Tarzan ile geri dönüyor.

blank

Öleceğinin farkında olduğumuz yeşilli ekip görevlisi ölüyor ve dev uzay sivilceleriyle dolu cesedinin başında Nancy’yi görüyoruz. Spak dikkatle bulaşıcı hastalık taşıma ihtimali yüksek olan cesede yaklaşıyor ve Kirk’ü arayıp durumu anlatıyor. Nancy de mağaraya geri girip çıplak robot Tarzan’a bir çam kozalağı yapıştırıyor. Eğer Türkçe bilseydim dediklerini anlayabileceğimi düşünüyorum ama saçmalıyorum. Film birdenbire öldürücü bir evlenme sahnesine geçiş yapıyor. Etrafını bıyıklı adamların sardığı taksi şoförü gibi görünen tombul bir adam olan Ömer ve gelinlikli yaşlı bir kadını görüyoruz. Sonrasında Ömer komik olduğunu düşünerek suratını şekilden şekile sokuyor. Evlenme töreni devam ederken isteksiz damat bir anda ortadan kaybolup kendisini Profesör Krater’ın mağarasında buluyor ama öncesinde Mr. Bean, Tarzan ve erotik masaj yağının birleşimi gibi duran robot tarafından kovalanıyor. Sonra olanları (filmin tuhaflaştığı ikinci bölüm) açıklamak biraz zor ama anlatayım: Fonda komik ses efektleri varken Nancy, Ömer’in elini yalıyor. Ömer ona ne yaptığını soruyor gibi görünüyor ama birdenbire karar verip boştaki eliyle Tarzan’ın sırtındaki çam kozalağını dürtmeye başlıyor. Bunu her yaptığında robot olduğu yerde geriliyor ve bu Ömer’i gittikçe daha çok neşelendiriyor. Ses efektlerinin hala devam edip etmediğinden emin değilim çünkü bu sahnede kendi çığlık sesimden başka bir şey duyamadım.

Filmin geri kalanı Ömer’in maskaralıkları üzerine kurulu. Bir noktada Atılgan ekibi tarafından rehin alınıyor ve üç tane mini etekli kadın ona lazer silahlarını doğrultuyor. Ömer ise pilot koltuğuna oturup geminin kontrollerini kurcalamaya başlıyor. Kadınlar buna karşılık durması için hiçbir şey söylemeden gittikçe daha seksi şekillerde agresif duruşlara geçiyorlar. O sırada Kirk bir buz patencisinin zerafetiyle içeri giriyor ve kadınlara bir esir gemiyi kontrol ederken etrafında onu tahrik edecek şekilde durmanın yanlış olduğunu söylüyor. Kadınlar yerlerine geçiyor ve etraftaki herkes güzel bir göz ziyafeti çekiyor.

Sonrasında Nancy’nin gezegende yeşil giysili ekip üyesini yaladığını görüyoruz. Gelecekteki cenaze törenlerinin yakınlarınızı, her şeyi yalayan bir kadın, tuhaf bir doktor ve ufacık bir don giymiş çam kozalaklı sapık bir robota bırakmaktan ibaret olduğunu bilmek gerçekten güzel.

İlk saat boyunca Atılgan’ın kapı açılma sesi Uzay Yolu’ndakinden birebir alınmış. Ama nedense bu noktadan sonra Türk ses mühendisleri kapılara olan ilgilerini kaybetmişler. Şimdi içeri birisi geleceği zaman kadrajın dışından birisi ağzıyla “fışşş” sesi yapıyor ve iki üç saniye sonra kapı açılıyor. Nedense bu bana Nancy’nin gemide dolaşıp insanların yüzünü yalayıp her seferinde başka bir ekip üyesinin kılığına girmesinden daha ilgi çekici geldi.

Nancy’nin birkaç kez daha şekil değiştirip insanları hüpletmesinden sonra Spak ve Kirk kendilerini gezegene ışınlıyor ve filmi hazırlayanların istemeden yaptığı bir yığın devamlılık hatası sonucunda birbirlerini kaybediyorlar. Dışarıda Kirk’e köpükten yapılma bir suaygırı kafalı ve kımıl kımıl elli bir canavar saldırıyor. Bir iki dakika boyunca dans ettikten sonra yüzünden ateş fışkırtmaya başlıyor. Unutmayın, burası Türkiye. Kötü efekt diye bir şey yoktur. Film ekibinden birisi dans eden katil su aygırına yaklaşıp kafasını ateşe veriyor.

Nancy’nin bir kaç kez daha şekil değiştirip insanları hüpletmesinden sonra Spak ve Kirk kendilerini gezegene ışınlıyor ve filmi hazırlayanların istemeden yaptığı bir yığın devamlılık hatası sonucunda birbirlerini kaybediyorlar. Dışarıda Kirk’e köpükten yapılma bir su aygırı kafalı ve kımıl kımıl elli bir canavar saldırıyor. Bir iki dakika boyunca dans ettikten sonra yüzünden ateş fışkırtmaya başlıyor. Unutmayın, burası Türkiye. Kötü efekt diye bir şey yoktur. Film ekibinden birisi dans eden katil su aygırına yaklaşıp kafasını ateşe veriyor. Bu sahnede yaşanan aksiyon ve dramayı şöyle anlatabilirim. Canavarın kafasından çıkan ateşler yaklaşık bir buçuk metreye giderken Kirk 50 metre ileride bir kayanın arkasına saklanıyor. Nihayet Spock gelip bu ‘hakanlar savaşı’nı filmin negatifinin üzerine silgiyle yapılmış yavaş ve kıvrımlı lazeriyle sona erdiriyor.

Tekrar Ömer ortaya çıkıyor ve bikinili bir hatun kılığına girmiş Nancy tarafından yalanmaya başlıyor. Cömert bir aşık olduğu için kendisi de kızı yalayarak karşılık veriyor ama yüzünü yine tuhaf şekillere sokarak kızın tadının hiç iyi olmadığını belli ediyor. Nihayet kadın yalamayı kesiyor ve Vulkanlı bir kadına dönüşerek Spock’ı baştan çıkarıp öfkeli bakışlarla Kirk’e saldırmasını sağlıyor. Kirk de aynı şekilde bakarak Spock’ın etrafında daireler çiziyor. Birkaç tokattan sonra… ses efektlerinin senkronu tutmadığı için kimin üstün durumda olduğunu anlayamıyoruz. Ve ne yazık ki ikisi de aynı dövüş oyunculuğu dersine girdiği için yumruk yediklerinde de, yumruktan kaçtıklarında da aynı tepkiyi veriyorlar.

Spock nihayet Şekildeğiştiren Kötü Yalayıcı gittikten sonra kendine geliyor ama Kirk nedense onun kendisine saldırma sebebini hiç merak etmiyor. Bu konuyu kapatıp 20 Karateci Tarzan genç tarafından saldırıya uğradıkları kurak araziye geliyorlar. Ciddiyim. Bu sahne aptallık zincirini başlatıyor. Çıplak robotlar rastgele yönlere yumruk ve tekme atarken Ömer de onları dövermiş gibi hareketler yapıyor. Profesör Krater’in bu robotları savaşmak için değil de sevişmek için yaptığını ise şöyle anlıyoruz. Dövüş sürekli robotların Kirk ve Spock’a doğru koşup onlara yakın mesafede “YAAAAAH” diye bağırarak kendilerini yere atmalarından ibaret.

Ömer, düşünceli birisinin çölün ortasına bıraktığı bir müzik kutusuna koşuyor ve üzerindeki kollarla oynuyor. Böylece Tarzan robotlar birbirleriyle dövüşmeye başlıyorlar. Birkaç dakika sonra Spock ve Kirk kendilerini Nancy tarafından dövülmüş ve yalanıyor halde buluyorlar. Ve burada Nancy gerçek yüzünü gösteriyor: Bir Kocaayak. Nancy, Kirk’ün çığlıklarına aldırmadan yüzünü yalamaya devam ederken Dr. McCoy geliyor ve onu lazeriyle öldürüp öldürmemek arasında kalıyor. Burada Doktor’un Nancy’ye karşı derin duygular beslediğini ama aynı zamanda bu korkutucu surat-yiyen canavarı öldürmek istediğini anlıyoruz. Aradan on dakika kadar hissettiğim kısa bir süre geçiyor ve sonunda onu vuruyor. Ömer, az önce çıplak bir karateci sürüsünün saldırısını müzik kutusu sayesinde durduran herhangi birisinin duyabileceği bir gururla içeri giriyor ve canavarı farketmiyor. Bundan sonraki sahne komedi kelimesinin tanımını sonsuza kadar değiştiriyor. Cesede üç kez bakıyor, sonra kameraya bakıyor, dört kez daha cesede, bir kez daha kameraya, beş kez daha cesede bakıyor ve bu gittikçe artan bakışları on üçüncü defada sona erdiriyor. Bu da Türk sinemasının ne tür yaparsa yapsın, komediden öteye geçemeyeceğini kanıtlıyor.

Öteki Sinema için çeviren: XKYOYA

[box type=”info” align=”” class=”” width=””]

* Bu yazı ve kullanılan resimler “The Wave Mag” adlı derginin web sayfasından alınmış olup, yazının orijinal kaynağı için aşağıdaki linke tıklayabilirsiniz.

http://www.thewavemag.com/

* Seanbaby takma adını kullanan yazar, Türk sineması ve Türkiye ile ilgili olarak, alaycı olmaktan da öte sert ve hakaret içeren ifadeler kullanmaktadır. Öteki Sinema, Türk “kült” sinemasının gerçekten müstesna eserinin bu incelemesini hiçbir şekilde onaylamamaktadır. Yazarımız xkyoya, bu hakir, küstah ve alaycı görüşü sadece sizlerin bilgisine sunma amaçlı olarak kızgınlık içinde çevirmiştir.[/box]

blank

Misafir Koltuğu

Öteki Sinema ekibine henüz katılmamış ya da başka sitelerde yazan dostlarımız her fırsatta harika yazılarla sitemize destek veriyor. Size de okuması ve paylaşması kalıyor...

9 Comments Leave a Reply

  1. bu filmin döneminin çok ötesinde bir absürd komedi olduğunu anlayamamış ya da anlamamazlıktan gelmiş bu saçmalayan şahıs sanırım, herşey bütçeyi basıp mükemmel görüntüler yakalamakla bitmiyor; emek, emek,emek, benim için mühim olan budur. turist ömer uzay yolunda candır,süperdir, ötesidir… bütçeyi göz önüne almadan atıp tutmak kolay,ne yapacaklardı? green boxlamı çalışacaklardı?

  2. Bence hakaret içerikli saldırgan yorumlar yayınlanmasın. Naçizane görüşüm.

  3. sıpakla körkün gençliğini izlerken turist ömerin de gennçliğini görecekmişim gibi oldu. 10 numara filmdir bu film. :)

  4. Bu konuda yazilmis daha objektif ve akademik makaleler de var. Iain Robert Smith’in yazdigi “Beam me up, Omer”: transnational media flow and the cultural politics of the Turkish Star Trek remake” buna bir ornek teskil ediyor. Bu filmlerin pespaye birer bati taklidi olmaktan ziyade, melez ve ‘subversive’ metinler oldugunu ortaya koyan bir yazi:

    http://www.accessmylibrary.com/article-1G1-176373727/beam-me-up-omer.html

    Makalenin tamami burada yok ama okumak isteyen olursa bende mevcut.

  5. Can, yolladığın linkden makaleyi okudum. Güzel yazı… Bu yazı Türkçeye çevrilip paylaşılabilse Türk fantastik sineması için çok faydalı bir katkı sağlar diye düşünüyorum. Var mı böyle bir çabaya gönüllü olan? diye de soruyorum.

  6. Murat, ben gonullu olurdum bu ise, fakat bu aralar is yogunlugum cok fazla. Baska bir gonullu cikmazsa, islerin biraz rahatladigi bir zamanda girisebilirim bu makaleyi cevirme isine.

  7. Bu yazının tarafsız yazılmadığı haksızlık yapıldığı ve sırf taşlama ortamı oluşturmak için seçildiği kanaatindeyim. Ayrıca arkadaşımız bu mini etek olayına baya takılmış gibi görünüyor

  8. Adam Turist Ömer filmini ciddi ciddi bilim kurgu kafasıyla izlemiş :)

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

The Brother From Another Planet (1984)

Mutlaka izlemeye çalışın çünkü hayatla bir derdi olan The Brother
blank

Blade Runner 2049 (2017) – Birinci Yazı

Baştan söyleyeyim, “Stalker”ı (1979) bir bilimkurgu filmi olarak değerlendirmediğim için