Bilim kurguya düşkünüm, hem de çok! Çocukluğumdan hafızamda kalan en güzel diziler; Uzay Yolu, Uzay 1999 ve 25. Yüzyıl… Bu türde gelen live action (gerçek oyuncularla gerçek mekanlarda çekilmiş) ya da CGI’dan mamul her filmi izlemeye çalışırım. Son olarak gördüğüm ve teknik anlamda beğendiğim film Space Pirate Captain Harlock oldu. Uzay Kuvvetleri 2911’de, bir süredir TV röportajları, fragmanları üzerinden takip ettiğim bir yapımdı. Sosyal medyada filmin çevresinde dönen olumlu/olumsuz tartışmaları da bir yana bırakarak filmi basın gösteriminde izledim.
Sonuç: Uzay Kuvvetleri 2911 bir ‘ilk’ olması sebebiyle önemli ancak “olmuş” bir film değil. Konu basit; 2014 yılında yüzlerce madencisini kömürden mezarlara gömen canım Türkiye’m nasıl olduysa çağ atlamış, dünyanın uzaydaki en büyük koruyucusu olmuş. Bir tür uzay firkateyni sayılabilecek TCG Savarona’nın başında da Murat Kaptan ve ekibi var. Tabi “Uzay Yolu’nun kafamıza soktuğu haliyle çok uluslu bir mürettebata kumanda ediyor. Amerikalı Martin, Japon Kenji ve seksi anime karakterlerini aratmayacak göğüs ölçüleriyle Tuğba… Olay gelişimi de şu şekilde; bizimkiler geminin kalkanları sayesinde bir nebuladan geçip dış uzaya çıkıyor ve oradan zalim bir tiranla mücadele ediyorlar. Filmde Murat Kaptan’ın “mahlukat” olarak hitap ettiği bu tipin derdi tüm uzay filmlerinde olduğu gibi dünyayı ele geçirmek!
Bundan sonrasını yazmıyorum ancak filmdeki hikaye gelişimini tahmin etmek o kadar kolay ki. Bu film sadece çocuklar hedeflenerek yapılmış olabilir ancak büyüklerinde ilgisini çekecektir, keşke daha katmanlı bir hikayeye sahip olabilseydi. Uzay savaşı sekanslarından aldığımız keyif ekibin kaçma-kendi arasında konuşma vs. anlarında mevcut değil. Uzay gemisi modellemeleri başarılı olsa da karakter animasyonları kötü. Özellikle yüz animasyonlarından karakterin halet-i ruhiyesini sezmek imkansız. Bunu şöyle anlatmalıyım belki de, hani yüzüne lateks bir maske geçirmiş birinin konuşması vardır ya; maskenin sadece ağız kısmının oynadığı, yüzün kalanının sabit durduğu… Meselenin yapanlar da farkında olduğundan dublajcılara epey iş düşmüş. Murat Tabak’ın seslendirdiği Kaptan Murat her ne kadar “Uzaylı Polat” gibi hissetirse de Tramelit adlı karakteri konuşan Nur Subaşı’ını tekrar duymak güzeldi. Üstelik onun konuştuğu uzaylı siyahi amca, Esaretin Bedeli’nde dublajını yaptığı Morgan Freeman’a benziyordu. Bilinçli yapıldıysa güzel, tesadüfse de ilginç olmuş.
Bir de sanırım artık şu “Türkler uzayda” karikatürünü aşmamız gerekiyor. Bir zamanlar Türk sinemasında, Uçan Daireler İstanbul’da ya da Baytekin filmleri gibi kendini ciddiye alan bilim kurgular çekilmiş olmasına rağmen Turist Ömer Uzayda filminden bu yana uzayda bir komedi yaratma çabası içindeyiz. G.O.R.A da bu amaca hizmet ediyordu ancak Uzay Kuvvetleri 2911’deki kokoreç tarifleri, “Los Angeles’ı değil Dolapdere’yi yoketmeliydiniz” gibi replikler beni güldürmedi. Murat Kaptan’ın ağzından birkaç bilimsel cümle dökülse daha anlamlı olurdu ama o ve ekibi uzaylıları da, seyirciyi de geyiğe sarmayı tercih ediyor.
Kendi adıma, final sekansındaki büyük uzay savaşını izlemekten keyif aldığımı ama filmin kalanının sıkıntılı ve teknik anlamda da zayıf olduğunu söylemeliyim. Uzay Kuvvetleri 2911’i 8-15 yaş arası seyirciye öneriyorum. Kadim sinema yazarları “ilk filmlerin günahı olmaz” derler, biz de bu cümleyi bu film için kuralım ancak şunun da mutlaka altını çizmeliyim. Ortaya böyle bir eserle çıkıldığında TV’de ya da yazılı basında verilen beklentiyi arttırıcı, iddialı röportajlardan uzak durmak gerek. Film 2911’de geçiyor ancak 2014 Türkiye’sinde de herkes, her şeyin farkında…
Not: Bu yazı Beyazperde sitesinde filmin vizyona girdiği hafta yayınlandı. Uzay Kuvvetleri 2911, bir haftalık vizyon macerasının ardından yapımcısı ve yönetmeni Şahin Derun tarafından vizyondan çekildi. Gişesi bilinmiyor…
http://www.youtube.com/watch?v=1Kvb5KYiDsI
İlk yayınlanma: http://www.beyazperde.com/filmler/film-219081/elestiriler-beyazperde/