Viridiana, dini inançların, insani erdemlerin sınanmasını anlatan en iyi, en özgün yapımlardan birisi. Tabi bunda hiç kuşkusuz ünlü yönetmen Luis Bunuel’in anlatımı da en büyük etken…
Banuel, İspanya iç savaşından beri ayrı olduğu ülkesinden 1960 yılında film yapmak üzere ülkesine davet edilir. Fakat filmin yarattığı etkiden sonra ülkeyi tekrar terk etmek zorunda kalır. Virdiana, Bunuel’in İspanya’da çektiği ilk film olma özelliğine de sahip.
Filme genel olarak din ve faşizm karşıtı olarak bakılması filme bir bakıma zararlı olmuştur. Virdiana, faşizme ve dine karşı sayılabilir, ama filme sadece bu açıdan bakmak filmin asıl derinliğini görmemizi engeller. Bunuel burada yaşamdan korkmanın asıl diktatörlüğü desteklemek demek olduğunu gösterir. Korkunun aynı zamanda kendini yok eden bir devinim yarattığına da tanık oluruz.
Viridiana, kendini her türlü yaşantıya kapalı tuttuğu bir manastırda rahibe olmayı seçmiş bir kadındır. Bir gün ölen teyzesinin kocası tarafından bir çiftliğe davet edilir. Fakat Viridiana bu daveti kabul etmek istemez fakat diğer rahibeler Viridiana’nın tüm masraflarını karşılayan bu adama saygısızlık etmemesini söyleyip onu ikna ederler. Viridiana’nın bu teklifi kabul etmemesinin korkusunun sebebi cinsel nedenlerden ileri geldiği ahırda geçen bir sahnede açıkça görülür. Emektar yardımcılardan biri Viridiana’ya ineği sağmasını öğretir. Sinemanın en erotik bölümlerinden biri olan bu sahnede Viridiana’nın eli titreyerek ineğin sarkan memesine dokunur, sinirli bir hareketle memenin ucunu avucunun içine alır ve gülerek onu çeker. Banuel filmde Viridiana’nın inançlarının bir bir nasıl yıkıldığını anlatsa da Viridiana ve onun dini inançlarına da saygı göstermekten geri kalmaz.
Virdiana, eniştesi öldükten sonra çiftliğe yerleşir ve çiftliğin bir bölümünü dilencileri eğitmek, iyi, inançlı insanlar olarak yetiştirmek için onların hizmetine sunmuştur. Bu arada yanına ölen eniştesinin oğluda gelir.
Viridiana’nın inançları filmde iki ayrı bölümde yıkılır; bunlardan biri eniştesi ve arasındaki ilişki diğeri de dilencilere karşı olan tutumudur.
Kuşkusuz filmin en can alıcı noktası Banuel’in dilencileri kullanarak kiliseye karşı köklü bir eleştiri yapmasıdır. Dilenciler ve Kilise madalyonun iki yüzü gibidirler. Film boyunca dilenciler kiliseye sıkı sıkıya bağlıdırlar. Hatta film köydeki dilencilerin köyün kilisesi önünde tanrıya yakararak dilenmesi görüntüleriyle açılır. Filmin sonunda ise dilenciler bütün saflık ve günahsızlık simgelerine saldırırlar. Kadınlar ve erkekler dans ederler ve Handel’in Mesih Oratoryosundaki koronun eşliğinde cinsel ilişkiye girerler. Leonardo da Vinci’nin “Son Yemek” tablosunun müstehcen bir örneğini çizercesine masaya otururlar. Viridiana’nın ırzına geçilmesiyle de olaylar korkunç bir boyuta ulaşır.
Wikipedia’dan Notlar:
Bunuel’in o dönemde hâlâ Franco tarafından yönetilmekte olan İspanya’da bir film çekeceği haberi, Meksika’daki Cumhuriyetçileri bir hayli kızdırmış ve onların Bunuel’i acı bir şekilde eleştirmesine yola açmıştı. Ancak Bunuel’ in bu filmi Franco rejimine olan tavrıyla ünlü Bradem adlı şirketle çekmesi ve ardından İspanya’ da filme gelen sansür onların Bunuel’e olan öfkesini dindirmişti.
Filmde fakir rolünde yer alan oyuncuların tüm giysileri gerçekti. Bu giysiler köprüaltları ve fakir mahalleler dolaşılarak toplanmış ve bunların yerine fakirlere ve serserilere yeni giysiler dağıtılmıştır. Dezenfekte edilen ancak yıkanmayan bu kıyafetleri çekimler esnasında giyen oyuncular kendilerini bu fakirliğin içinde hissetmişlerdi. Filmde rol alan on iki dilenciden bir tanesi gerçekten de dilenciydi ve Bunuel film boyunca onu maaşa bağlamıştı.
harika!
filmin fragmanını koymayı malesef başaramadım. aslında her filmin altına o filmle ilgli bir fragman olsa…tadından yenmez :)
Bunuel sinema değil başka bir şey yapmış bana sorarsanız. Acaip bir insandır. Bir daha da gelmez öyle biri.