Son 20 senede açık ara farkla dünyanın en hızla büyüyen sporu MMA ile ilgili ilk “büyük” gişe filmi Warrior, sonunda sinemalara ulaştı. (Malesef film ülkemizde gösterime girmiyor sanırım, ben filmi Londra’da izleme şansı buldum).
Tipik bir Rocky hikayesi anlatan yapım, kitleleri peşinden koşturacak kadar coşkulu değil, ancak kesinlikle sığ bir patlamış mısır filmi deyip geçemeyeceğiniz, misyonuna son derece sadık ve ayakları yere basan bir film…
Konu: Alkolik bir baba nedeniyle parçalanmış bir ailenin iki birbiriyle küs kardeşinin yolları, yıllar sonra büyük para ödüllü bir MMA turnuvasında kesişir…
MMA nedir:
Türkiye’de kafes dövüşü olarak kulaktan dolma bilgilerle bilinen, aslında dünyada geldiği noktanın hiç farkında olunmayan MMA, birçok dövüş sanatının birleşmesinden oluşan bir spordur. MMA’in açılışı Mixed Martial Arts, yani Karma Dövüş Sanatları’dır. Bu sanıldığı gibi kuralsız bir horoz dövüşü değildir. Bu sporu yapan atletler, kickboks, boks, güreş, jiu-jitsu, karakte, judo ve daha birçok dövüş sanatının hepsini birden çalışıp uygulamak zorundadırlar. Bugün Amerika’da, Kanada’da, Brezilya ve Rusya’da ünlü MMA atletleri birer süperstar haline gelmişlerdir. Kanada’da George St. Pierre, 3 sene üst üste yılın atleti ödülüne layık görülmüştür. Brezilya’da MMA, futboldan sonra ülkenin en büyük ikinci sporu haline gelmiştir. Amerika’da büyük bir maç öncesi ve sonrası atletler Jay Leno, Jimmy Kimmel ve benzeri en yüksek reytingli talk show’larda ağırlanır olmuşlardır. Bu sporun NBA’i konumunda olan UFC’nin CEO’su Dana White, geçtiğimiz sene Amerikanın en başarılı 20 CEO’sundan biri seçilmiştir. -MMA hakkında daha fazla bilgi için: http://kansporu.blogspot.com/
Warrior’un artıları
Warrior, öncelikli olarak dövüş sahnelerinin inandırıcılığı ve ciddiyetiyle öne çıkıyor. Şöyle bir sinema tarihine baktığınız zaman Warrior kadar dövüşün doğasına ve tekniğine özen gösterip, böylesine gerçekçi, abartıdan uzak, ama yine de heyecanlı dövüş sahnelerinin bir benzerine daha kolay kolay rastlayamazsınız. Bütün o uzakdoğu dövüş filmleri, Rocky’ler, Bruce Lee filmleri, hatta Oscar ödüllü boks klasikleri bile, istisnasız hepsi gerçekçilik ve inandırıcı dövüş sahneleri konusunda sınıfta kalan filmlerdir… Ortalama bir sinema seyircisi, hayatı boyunca izlediği dövüşlerin yüzde 90’ını filmlerden görüp izlediği için, belli başlı klişelere çoktan alışmış ve kabul etmiştir. Halbuki sinemada izlediğimiz dövüş sahneleriyle, gerçek dövüşün ortak yanı çok azdır. İlk MMA gişe filminin bu unsura dikkat etmiş olması, hem Warrior adına hem MMA adına başlı başına bir zaferdir.
Warrior, aslında bu sporun son zamanlarda geldiği parıltıdan biraz uzak, 10 sene önceki MMA’in emekleme dönemini konu alan bir film. Hikaye, bu sporun kısa ve yakın tarihindeki bazı efsanelerden beslendiği için ortaya çok manidar bir film çıkmış. Mesela filmdeki iki kardeşin hikayesi, belli ki UFC’deki Shamrock kardeşlerin hayat hikayesinden etkilenerek oluşturulmuş. Joel Edgarton tarafından başarıyla canlandırılan, fizik öğretmenliğinden profesyönel dövüşçülüğe geçen Brendan Conlon’ın hikayesi ise, şüphesiz matematik öğretmeniyken dövüşmeye başlayıp UFC ortasiklet şampiyonu olan Rich Franklin’in üzerine kurulmuş. Diğer kardeşin eski komando olması, Tim Kennedy ve Brian Stann gibi eski komando MMA’cileri hatırlatıyor. Eski komando asabi kardeşin galibiyetten sonra kafeste çıkıp gitmesi ise ünlü BJ Penn’in gençlik yıllarından hatırladığımız bir tavır. Rusya’dan gelen yenilgisiz şampiyon Koba karakteri, yıllardır Amerika’lıların korkulu rüyası olan yenilgisiz Fedor Emelianenko’dan esinlenerek yapılmış. Filmdeki diğer bütün dövüşçülerin tarzları da gerçekte var olan, son derece inandırıcı stiller üzerine kurulmuş. Ve bütün bunların sonunda, filmdeki “8 adam turnuva” şablonu da MMA’in eski günlerinde çok sık kullanılan bir durum olduğu için son derece manalı olmuş.*
Filmdeki üç ana karakterin oyunculuklarını gayet beğendiğimi söyleyebilirim. Alkolik baba rolünde Nick Nolte için zaten pek bir söze gerek yok… Geçtiğimiz yılın en iyi filmlerinden Animal Kingdom ve bu senenin filmi The Thing’den (remake) tanıdığımız Joel Edgarton, o kadar iyiydi ki, şimdi gelecek olan The Thing remake’ine bir nebze sempatiyle bakmamı sağladı. Asabi kardeş rolünde Tom Hardy ise çok sıkı bir kötü çocuk performansı sergiliyor. Hem vücut olarak, hem ifade olarak, hem oyunculuk olarak, hem de dövüş kabiliyeti olarak baya etkileyici bir tip olmuş.
Filmin eksileri
– Filmin en büyük handikapı 140 dakika olması diyebilirim. Filmdeki duygusal sahneler gereğinden fazla uzun tutulmuş. Bir dövüş filminin bel kemiği olması gereken antreman sahneleri ise çok ama çok kısa geçilmiş. Hepimiz bir dönüp neden Rocky filmlerini bu kadar sevdiğimizi hatırlayalım… Bir dövüş veya dövüş sporu filminin seyirciyle iletişim kuracağı en önemli alanlardan biridir antreman sahneleri.
-Warrior’da sanki ‘isteyen herkes başarır’ gibi sığ bir durum var. Bu adamlar neden dünya şampiyonu oluyorlar? Sadece doğuştan çok güçlü oldukları için mi? Özel bir teknik bildikleri için mi? Onlara hiç değinilmemiş… Bu iki kardeşten birinin çok güçlü olduğunu biliyoruz, tamam. Ama diğerinin yer oyununda çok iyi olduğu ve bunun için çok antreman yaptığı biraz es geçilmiş.
– PG13 reytingi alıp, çocuklara ve daha fazla seyirciye ulaşma endişesiyle filmdeki kan oranını çok az tutmuşlar. Hani kan gövdeyi götürsün demiyorum ama burada gösterildiği kadar sert ve çekişmeli geçen maçlarda daha fazla kan çıkmaması biraz komik olmuş. Raging Bull ve Rocky filmlerindeki dağılmış suratları geçtim, adamların burunlarından bile kan gelmiyor burada!
– Turnuvadaki diğer dövüşçüleri çok az görüyoruz. Turnuva ruhunu ve Van Damme’ın Kansporu filmindeki heyevanı, çekişmeyi yakalayamıyoruz. “Acaba kim kazancak” hissi yok. “Ben o Brezilyalı herifi sevdim” demek mümkün değil. Zaten son 8 dövüşçünün 4’ünü toplam 60 saniye görmüyoruz bile. Hani Van Damme’ın Kansporu filminden yıllar sonra bile “ordaki o İspanyol muay-thaici”yi konuşan adamlar biliyorum ben. Warrior, böyle bir etkiyi yaratmaktan çok ama çok uzak…
– Dövüş sahneleri çok gerçekçi dedik tamam. Ama burada da sinemanın çok önemli bir kuralı unutulmuş. Nuri Bilge Ceylan’ın dediği gibi “filmi cep telefonuyla bile çekerseniz çekin, yeter ki ses çok gerçekçi olsun” (tabi Nuri Bilge bunu dediğinde daha iphone’lar fln piyasada yoktu). Warrior’da da dövüş sahnelerindeki ses efektleri çok kötü. Yani o kadar bilimsel ve zekice kurgulanmış dövüş kareografilerini bu kadar temel bir hatayla neredeyse sınıfta kalacak duruma getirmek çok yazık olmuş. Genel seyirci bu eksinin farkına varmayacaktır. Ama eğer o sesler gerçekçi düzenlenseymiş, bu filmdeki dövüş sahneleri ne kadar iyi olmuş diye kulaktan kulağa gezerdi. Şimdi öyle birşey de olmayacak…
Sonuç:
Sonuç olarak Warrior, beklediğimden daha iyi ve hakikaten MMA’in ruhuna sadık bir filmdi. Dövüş sahneleri bugüne kadar bir spor filminde gördüğüm en gerçekçi dövüş sahneleriydi… Ama bir film olarak anca 10 üzerinden 5 verdim. Yani evet sınıfı geçiyor, ve önemli bir ilk adım atıyor. Ama çok daha iyi bir film olmayı çok kolay bir şekilde elinden kaçırdığı için anca düşük bir geçer notu hakediyor.
Warrior aslında MMA’in bir horoz dövüşü değil, gerçek bir spor olduğunu ispatlamak derdine biraz fazla kapılmış, ve bu uğurda boğulmuş bir film. Uzunluğu da ondan, duygusal sahneler de ondan, kan olmaması da ondan, heyecanı eksik olması da ondan… MMA’in hakkettiği saygıyı MMA’e vereceğim diye, b-tipi bir dövüş filmi olmaktan o kadar kaçınmışlar ki, aslında ait olmaları gereken janradan uzaklaşmışlar.
Hani bu filmi izleyen bir ilkokul öğrencisi, Rocky izler gibi tekrar tekrar izlemez bu filmi… Halbuki ilk MMA filminin esas buna oynaması gerekirdi.
*Bunlardan başka ünlü UFC hakemi Josh Rosentahl’ın aynı kendi adıyla turnuva hakemi olarak karşımıza çıkması, MMA Live adlı programın gerçek sunucusu ve hatta yorumcularıyla filmde yer alması, Nate Marquardt ve Anthony Johnson gibi UFC dövüşçülerinin de turnuvada rol alması son derece güzel detaylardı.
Güzel yazmışsınız.
filmi seyrettikten sonra yorumumu değiştirmek istiyorum. resmen eleştirmek için hayal gücünü zorlamışsın.
sen de bu kadar iyi bir filme 5/10 vernesen güzel bir yazı olacakmış ama güzel bir yazı olması şansını “elinden kaçırmışsın.”
filmin ana teması bence bu sporu tanıtmak değil.filmin son sahnelerinde tommy karakterini oynayan Tom Hardy’nin kolu kırıldıktan sonra öyle bir oyunculuğu vardı ki filmi aldı götürdü..bütün anlatılmak istenen öfke intikam kırılganlık yük ve küçük kardeş duygusu hepsini verdi.. zaten imbd de 8.3 vermiş..