a42008 yılı mahsulü Woetoli, Park Jae-Shik tarafından yazılıp yönetilmiş olan Güney Kore/Japonya ortak yapımı bir film. Uluslararası İngilizce ismi ise Loner. Yönetmenin ilk uzun metrajlı film denemesi.

Ha-jeong ve Soo-na liseye giden iki yakın arkadaştır. Ha-jeong fazlasıyla içine kapanık bir kız olduğu için sınıftaki serseri tayfanın alaylarına hedef olmaktadır. Soo-na sınıfta onu koruyan tek kişidir. Sağır ve dilsiz annesi ile beraber yaşayan Ha-jeong, bir gün sınıfın serseri tayfası ile sokakta karşılaşır. Onu iç çamaşırı satan bir dükkandan hırsızlık yapmaya zorlarlar. Yakalanan Ha-jeong dükkan sahibinden sokak ortasında sağlam bir sopa yer. Bu olayın ardından odasına kapanan Ha-jeong okula gitmemeye başlar. Soo-na dahil kimseyle konuşmamaktadır. Öğretmenin baskısı ile serseri tayfanın lideri, Ha-jeong’dan özür dilemek için evine gider. Beraber odadayken Ha-jeong boğazını kesmek suretiyle intihar eder. (Bol kanlı, şoke edici, başarılı bir intihar sahnesi.) Soo-na yakın arkadaşının ölümünden çok etkilenir. Büyükannesi ve dayısıyla beraber yaşamakta olan Soo-na kendini odasına hapseder. Dayısının nişanlısı olan Yun-mi, Hikikomori (kendini toplumdan soyutlayan, tamamen içine kapanan insanlara verilen ad) konusunda ihtisas yapmış olan bir psikiyatristtir. Soo-na’ya yardımcı olmaya çalışırken genç kızı rahatsız eden bambaşka olayların farkına varacaktır.

Woetoli özellikle uzakdoğu korku filmlerine aşina olan bünyelerin farkedebileceği gibi bir korku filminin sahip olması gereken bütün malzemelere sahip. Çok sevmediğim “un var, şeker var, helva yapsana” deyişi bu filme cuk oturuyor. Eldeki malzeme klişe olmasına karşın yönetmen bundan bile faydalanmayı becerememiş. Klasik intihar eden liseli kızın hayaletinin intikamını anlatacakmış gibi başlayan film, bir süre sonra bambaşka yerlere doğru gidiyor. Soo-na’nın kendisinden gizlenmiş geçmişi, bir anda merkeze oturuyor. Ama film nedense buna bile sıkı sıkı sarılmayı reddediyor. Sanki bütün oyuncular, teknik ekip ve yönetmen, şu iş bir an önce bitse de gitsek modundalar.

Sosyal bir sorun olan Hikikomori ile ilgili bir şeyler anlatıyormuş gibi yapan filmde belirttiğine göre, sadece Japonya’da yaklaşık 2 milyon genç bu hastalıktan muzdaripmiş. Ama yönetmen nedense bu konu üzerinde fazla durmadan geçiyor ve  Hikikomori öyle arada kullanılan lezzetsiz (hatta gereksiz) soslardan biri haline dönüşüyor.

Soo-na’nın evinin duvarlarına hasta oldum. Üst kata çıkan merdivenlerin hemen arkasındaki duvar, girintili çıkıntılı yapısıyla ve özellikle geceleri az ışıklandırma sonucu oluşan gölgeler ile harika üç boyutlu efektler oluşturuyor. (Sanırım filmden geçtim, baksanıza evin duvarlarını anlatmaya başlamışım.)

page1

Çok beğendiğim Ha-jeong’un intihar sahnesi ise susuzluğu gidermeyen bir vaha gibi kalıyor. Caché‘daki (2005) intihar sahnesine benzettiğim bu sahneden yola çıkarak, aile içinde gizli kalmış sırların ortaya çıkmasını ve dışarıdan sağlam gibi gözüken burjuva aile modelinin bu sırların ortaya çıkmasıyla birlikte nasıl iskambil evler gibi dağılabildiğini göstermesini de ekleyerek Woetoli için Caché’ın “light sürümü” diyebilirim. (Bu benzetmeyi Caché’ın sadece görünen kısmı için yaptığımı belirtmekte fayda var. Alt okumalar ile Caché’ın çok daha fazlasını anlattığı aşikar diyerek Haneke’ye kocaman bir selam çakıyorum.)

Sonuç olarak Woetoli türünün zayıf örneklerinden biri. Elinizde yeterli malzeme olduğu halde nasıl ‘film’ yapamazsınıza güzel bir örnek.

Öteki Sinema için yazan Murat Kızılca

blank

Murat Kızılca

1971 İstanbul doğumlu. Aylık online sinema dergisi CineDergi ve aylık kültür sanat dergisi kargamecmua için sinema yazıları kaleme alıyor. 2008 yılından beri katkı sağladığı Öteki Sinema’da bir yandan da editörlük görevini sürdürüyor.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Hwanghae / The Yellow Sea / Ölüm Denizi (2010)

Hwanghae, Güney Kore’nin sinemaseverlere şimdilik son hediyesi. Nefes nefese izlenen,
blank

Sogongnyeo / Microhabitat (2017)

Microhabitat’ın trajediyle komedinin, kederle neşenin, düş kırıklığıyla yaşam sevincinin kol