Woody Allen Geri Döndü: Wonder Wheel (2017)

24 Kasım 2017

blankSinema tarihinin en üretken yönetmenlerinden olan ve dahi yakıştırmasını rahatlıkla yapabileceğimiz Woody Allen, son filmi ile yeniden görücüye çıkmış durumda. Prömiyerini 5.Uluslararası Boğaziçi Film Festivali’nde yapan Wonder Wheel, hem yönetmenin alıştığımız sinema normundan kalıpları önümüze getiriyor hem de son yıllardaki dağınık görüntüsünden uzaklaştığını resmederek keyifli bir seyirliğe dönüşüyor.

Woody Allen kamerasını bu sefer 1950’lere götürüyor ve bir lunaparkı merkezine alıyor. Nitekim hikâyenin de en az odağına aldığı mekân kadar renkli olduğunu en başta söylemek gerekir. Filmin konusuna ufak çaplı temas edecek olursak, Ginny ilk eşinden olma oğlu ve kocası Humpty ile birlikte Coney Island’da yaşar. Pek de mutlu bir evliliği olmayan bu kadının, Humpty’nin mafyadan kaçan kızı Carolina’nın da yanlarına taşınmasıyla iyiden iyiye keyfi kaçar. Tam da bu süre zarfı içerisinde Mickey isimli bir cankurtaranla girdiği ilişki, Ginny’yi bambaşka bir duygu selinin ortasına bırakır. Bu dakikadan sonra gülmek ve hikâyenin büyüsüne kapılmak ise neredeyse kaçınılmaz olur!

En başta dile getirmek lazım. Woody Allen sinema tarihinin en saygı duyulası isimlerinden biri. Tüm kariyeri boyunca, neredeyse her yıla bir film sığdıran, kadın-erkek ilişkisine açtığı özgün parantezle fark yaratan yönetmen için, kendi anlatım dilini yarattığını söylersek hata etmiş olmayız. Keza bir film başladığında, caz müzik eşliğinde sımsıcak bir sinematografi karşımıza çıkıyorsa, biliriz ki o filmde Woody Allen’ın parmağı vardır! Esasen Wonder Wheel da bir kez daha yönetmenin alışılagelmiş kalıplarından kesitleri karşımıza getirmeyi ihmal etmiyor. Kendi varoluşunu sorgulayan bir kadının yavaş yavaş şirazesinin kaymasını merkezine alan, bunu da harikulade bir biçimle destekleyen Woody Allen, esasen son yıllardaki en dişe dokunur filminin de altına imza atmış durumda.

blank

Peki, Wonder Wheel’i son yıllardaki Woody Allen filmlerinden ayıran ne? Bir kere yönetmen savruk görüntüsünden bir hayli uzaklaşmış durumda. Doğru kurgulanmış bir hikâye, daha da önemlisi rayından pek çıkmayan bir anlatım diliyle karşımızda. Hikâyeyi destekleyen ve komedi sosuna etki eden yan karakterler dışında, çizgisini bir an olsun terk etmeyen ve Ginny’in sancılı sürecini izleyiciye olanca samimiyetiyle vermeyi başaran Woody Allen, böylelikle Wonder Wheel’in sürükleyiciliğini de doruk noktasına çıkarmayı başarıyor. İddia ediyorum; filmi izlerken bir an olsun sıkılmayacak, Ginny’in yaşadıkları karşısında kâh gülüp, kah hüzünleneceksiniz. Ancak bir olsun bile saate bakma isteği duymayacak hatta ve hatta film bitsin istemeyeceksiniz!

Filmi bu denli çekici kılan unsurların başında ise hiç şüphe yok ki eğlencesi geliyor. Rengârenk bir atmosferden çıkagelen bu mizahi duruş, abartıya kaçmayan, aksine Woody Allen’ın dahiyane dokunuşlarını beraberinde getiren bir yapı etrafına kurulu. Tabii bu noktada Wonder Wheel’i salt bir komedi filmi olarak nitelendirmek de bu içten anlatıya haksızlık olur. Evet, film izleyicisine fazlasıyla tebessüm ettiriyor ancak bir yandan da hayatı son bir defa yakalamak adına çaba sarf eden Ginny’in hikâyesi vesilesiyle düşünmeye sevk ediyor. Bu da esasen filmin çok katmanlı yapısını tek bir çizgi içine başarıyla sığdırmasına ve herkesi büyüsüne hapsetmesine olanak sağlıyor.

Filmin bir diğer dikkat çekici noktası ise, izleyicisine bambaşka bir tecrübe yaşatan sinematografisi olduğunu söyleyebiliriz. Aynı plan içerisinde farklı renk tonlarını sunan, bununla da yetinmeyerek gün ışığına adeta başrol hüviyeti kazandıran Woody Allen, böylelikle Wonder Wheel’i tam bir görsel şölene dönüştürüyor. Hele hele filmin retro atmosferinin de bu rengârenk yapıya ayak uydurması, bir yandan Ginny’in hikâyesine tanıklık ederken, bir yandan da bu harikulade sekanslar içerisinde büyülenmenin önünü açıyor. Evet, görüntü yönetimi Woody Allen sinemasında her daim başarılı bir şekilde karşımıza çıkmıştır. Ancak yönetmen, bu defa yalnızca tek bir noktaya odaklanmıyor ve ayakları yere sağlam basan hikâyesini harikulade sinematografisiyle birleştirerek, esasen bütün halinde başarılı addedebileceğimiz bir filmin altına imzasını atmış oluyor.

blank

Gelelim filmin en büyük artısına. Esasen Wonder Wheel’in oyuncu kadrosu ilk açıklandığında birtakım şüphelerim vardı. Justin Timberlake gibi bir ismin Woody Allen’ın dinamik yapısına ne denli ayak uydurup uydurmayacağı en büyük çıkmazlardan biriydi benim için. Ancak filmde inci gibi parıldayan bir isim var ki, yalnızca kendisinin değil karşısında yer alan her bir oyuncunun da performansını doruk noktasına çıkarıyor. Evet, Kate Winslet’ın ta kendisinden bahsediyorum. Ginny’in duygu karmaşasını olanca gerçekçiliği ile resmeden, yeri geldiğinde izleyicisine kahkaha attıran, yeri geldiğinde de kalbine bir ok saplamayı başaran yıldız oyuncu, son yıllarda karşımıza çıkan en önemli performanslardan birinin altına imza atıyor. Eğer ki, Wonder Wheel’dan bu denli övgü ile bahsedebiliyorsak, Kate Winslet’ın payı en az Woody Allen’ın ki kadar kıymetli.

Pekâlâ, filmin hiç mi eleştirilecek bir tarafı yok? Aslına bakılırsa, Wonder Wheel izleyicisine o kadar keyifli anlar yaşatıyor ki, anlatının negatif yönü kimi zaman göz ardı dahi edilebiliyor. Ancak şunu da belirtmeden geçmeyelim, Woody Allen’ın yarattığı bu rengârenk dünyanın bazı anlarda fazla yapaylaşması gerçekçilik dozajını birebir etkiliyor. Evet, film sürükleyiciliğinden bir şey kaybetmiyor ama anlatının yer yer televizyonda yayınlanan bir sit-com görüntüsüne bürünmesi, bir sinema filmi için fazlasıyla büyük handikap olarak öne çıkıyor.

Bu noktada filmin sonrası için vadettiklerine de küçük çaplı bir temas etmek gerekli. Eğer ki sinema salonuna giderken, yalnızca eğlenceli anlar yaşamak için gidenlerdenseniz Wonder Wheel istediğinizi ziyadesiyle karşılayacaktır. Evet, film asla sıkmıyor; aksine tebessümü yüzlerden bir an olsun eksik etmiyor. Ancak tam olarak bu kadar! Wonder Wheel’ın ilerleyen evrelerde hafızanıza düşmesini ya da Ginny’in hikâyesinin bam telinize dokunması bekliyorsanız, bu filme yapılabilecek en büyük haksızlık olacaktır. Zaman zaman Woody Allen filmlerinin çağın ötesine taşındığını, hikâyesinin her daim hafızamızda yer ettiğine tanıklık ettik. Ancak Wonder Wheel yalnızca ana odaklayan ve sonrası için de tüketilecek pek fazla şey bırakmayan keyifli bir seyirlik, hepsi bu!

blank

Woody Allen’ın, son yıllardaki en dişe dokunur filmlerinden olan ve usta sinemacının hala sağlam işler yapabileceğinin açık göstergesi olarak dikkat çeken Wonder Wheel, sinematografisiyle büyüleyen, retro atmosferiyle izleyicisine içine çeken, sürükleyici bir seyirlik. Yüzlerden tebessümü bir an olsun eksik etmeyen, bunun yanı sıra bütünlüğüyle parmak ısırtan film, hoş vakit geçirmek ve sinemanın tüm cazibesini doruk noktasında hissetmek isteyenler için adeta bulunmaz bir Hint kumaşı. Son söz olarak Woody Allen’ın geçmiş yıllara nazaran, ayakları yere daha güvenli basan bir filmle karşımıza gelmesi ve izleyicisini tatmin eden bir yapı sunması, tüm sinemaseverlerin memnuniyetle karşılayacağı bir durum olacaktır. Ne diyelim, iyi ki geri döndün!

blank

Polat Öziş

1992 İzmit doğumlu… Küçük yaşlarda tanıştığı Yeşilçam filmleri sayesinde sinema en büyük tutkusu oldu. Sonrasında ilginç bir şekilde Muğla’ya İktisat okumaya gitse de tutkusundan vazgeçemedi ve sinemayla ilgili çalışmalar ortaya koymaya başladı. İzledi, düşündü, çekti. Sonunda ise filmler hakkında yazmaya başladı. Film Arası Dergisi, Film Hafızası ve Öteki Sinema’da çok sevdiği filmler hakkında yazmaya devam ediyor.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Japonya Dışında Çekilmiş En İyi Yakuza Filmi: The Yakuza (1974)

Çok katmanlı yapısı ve farklı okumalara müsait alt metniyle göz
blank

The Invasion / İstila (2007)

The İnvasion / İstila, 2007 yılının merakla beklenen yeniden çevrimiydi