Dünya Savaşı Z afişAmerika ve Avrupa’da 90’lı yıllarda bizim apolitik jenerasyon biraz kıpırdanmaya başladı . Türkiye’de politikadan kopmuş Özal ve Çiller neslinin hareketlenmesi için biraz daha zamana ihtiyaç vardı, ancak Seattle ile başlayan, Rage Against the Machine ile aydınlanan ve globazisyona G8 protestoları ile tepki veren bir süreçti dünyada yaşananlar. Önce Amerika’da, sonra Avrupa’da gelişen ve pek çok ‘izm’ ile yakın ve/veya mesafeli ilişki kurabilen bir şeyler oluyordu. Tek kutuplu bir dünyada bu kadar çok olay olurken, nüfus giderek artarken, kapitalizmin en sert ve yeni formatı neo liberal ekonomik kapitalizm rantını her şekilde sağlayabiliyordu. İşte buna karşı bir direnişti filizlenen.

Öteki Sinema için yazan: Utku Uluer

Bilmiyorum ama World War Z filminin ilk 15 dakikası geçtikten bu düşünceler zihnimde şekillenmeye başladı. Artık yediğim gazlardan mı bilimez… Ama aslında bir fiil 3. dünya savaşının ortasında olduğumuzu düşündüm, soğuk savaşın sonuçlarını ve yeniden şekillenmiş dünyayı düşündüm ve filmdeki zombilerle bir şekilde empati kurdum. Aslında silahı ile, Toması ile, ordusu ile, polisi ile müdahele eden neo liberal kapitalizm karşı koyamayacağı bir gücü de kendi kendine yaratıyordu. Bizde de üç çocuk iyidir, dördüncü de olsa tam olur mantığı ile paralel bir durum vardı aslında zombi yığınları ile. Neo liberal ekonomi, nüfusun artmasını isterken, bunun üzerinden nemalanacak, tüketimi arttıracaktı ve nihayetinde zombiler gibi düşünmeyen bir toplum yaratmaya çalışıyordu. Ama o zombiler bir şekilde sistemi yok edecekti. Yani kapitalizm, her zaman kendi sonunu da hazırlayan, tek dişi kalmış bir canavardı.

World-War-Z-3

World War Z üzerine hiç birşey okumadan izlemeden, hatta biraz da şansına gittiğim bir film oldu. Hani ciddi söyliyorum filmi bir parodi olarak bekliyordum aslında. Yani anlayacağınız filmden hiçbir beklentim yoktu. Özellikle filmin ilk yarısında gerilim ve heyecan açısından oldukça tatmin oldum. Görsellik ve heyecan bakımından bu yıl, şu ana kadar izlediğim en iyi film diyebilirim (özellikle 3d olarak izlerseniz) . Tabi filmin pek çok yüzeysel noktasını görmezden gelmemizin önüne geçmesin bu.

Peki filmde neler gözüme battı?

Bir de benim adetimdir her filmde bir şeyler bulmam gerekir. Sonuçta ucundan eleştirmenlik dedikleri şey bir şeylere kulp takmak değil mi? Evet sevgili okuyucular tamamen beğenmek biat etmek olduğu için sanırım her filmi artısı eksisi ile ele almak en mantıklısıdır diye düşünüyorum. Öncelikle filmde en kıl olduğum şey İsrail’in Ortadoğu olarak çevrilmesiydi. Artık nasıl bir sansür ve bilinçle bu düşünülmüştür bilemiyorum ama filmi izleyen zaten İsrail olduğunu görüyor sen çevirsen ne yazar? Mossad’a da ucundan biraz dokunduruyor. Ama kutsal yer olgusunun altı yine çiziliyor ve orada propagandanın alasını yapıyorlar. Olmamış Brad Amca, sen de tongaya düşmüşsün.

World-War-Z-4

Filmde diğer kıllandıran bir durum da yine İsrailoğulları ve Anglo Saksonların etrafında her şeyin dönüyor olması ki bu zaten Hollywood’un genel sorunu.

Diğer bir durum ise yine yeni bir Amerikan filminde, aile, çocuk ve kurtarıcı baba figürünün altı çizilmiş. Ama bütün bunlar farklı bir zombi filminin ve benim açımdan heybetli bir görsel şölenin önüne geçemiyor. Film sadece zombiler ile ilgili bazı noktaları değiştirmemiş. Ayrıca özellikle labaratuar sahnesi ile bence Resident Evil filmlerinden daha iyi bir resident evil sahnesi yaratmış. Devamlı mekanları değişiyor olması da bana bazen tek mekana sıkıştıkları için afakanlar bastırtan bir zombi klişesinden kopuş gibi geldi, bu da iyi olmuş bence. Tabi bugüne kadar izlediği çoğu zombi filmi düşük bütçeli filmlerdi, sanırım bu film zombi konseptinin gişe getireceği ve büyük bütçeler ile Hollywood listesine de alındığını gösteriyor. Sonuç olarak World War Z zombi filmlerinin geldiği nokta adına sevindirici bir nokta olabilir, tabi bazı detay dışında. Bence 2 ana zayıf noktası var. 1) Kahramanların hükümet yanlısı olması ki bence bağımsız sinemadan gelen zombie kültürüne ters bir durumdur. 2) Yine hikayenin ailenin etrafında dönmesi. Ama işte elden bir şey gelmiyor, sonuçta Hollywood bu…

blank

Utku Uluer

1974'te Moda'da doğdu. İtalyada yaşıyor. Italyanca ve Ingilizce dillerinde profesyonel turist rehberliği yapıyor. 1994 yılında Doğuş FM de Katiller de Ağlar müzik programı ile başlayan DJ'lik tutkusu DJ Legoman ismiyle farklı bir noktaya taşındı. 2007 yılında Sinematik yeşilçam sitesini kurdu, O zamandan beri Sinematik Yeşilçam ve Öteki Sinema'da kafasına göre yazmaktadır.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Flypaper / Çifte Soygun (2011)

Türler arasında gidip gelen Flypaper, aslında biraz da yönetmen Rob

Batman: The Dark Knight Returns – Part I (2012)

The Dark Knight Returns, Warner Bros ve DC Comics işbirliğiyle