Yıl 1981, ömrü fantastik filmlere stop motion efektler hazırlamakla geçmiş Ray Harryhausen yeteneklerini sonuna kadar kullanabileceği görkemli bir jübile yapmak ister ve onlarca mitolojik canavar ve Olympos tanrılarının kapıştığı fantastik bir macera çeker: Le Choc des titans (Clash of the Titans)… Film ülkemizde Son Emir adıyla oynar ve çok da sevilir. Zaman içinde kültleşen film, eskilerden ne çeksek diyen Zanuck ve Thunder Road Company tarafından 2010 yılında yeniden uyarlanır ve yarı tanrı Perseus’un, Titanların Öfkesi (Clash of the Titans 2: Wrath of the Titans) ile seriye dönüşecek yolculuğu yeniden başlar.
Tekno zamanlarda, bir dağın tepesinde oturan ve ara sıra dünyaya inen tanrıların varlığını ciddiye almak mümkün mü? Elbette değil ama hikayeye bir masal anlatır gibi yaklaşıp görkemli CGI’larla, hızlı aksiyon sahneleriyle bezediğinizde, sinemanın illüzyonu en kabul edilemez olanı bile gerçek kılıyor. Masal dinlemek her yaşta keyifli…
Perseus, Kraken’i öldürdükten ve Argos’la birlikte tüm Antik Yunan medeniyetini kurtardıktan sonra Olympos’da tanrılarla üzüm yiyerek, harp dinleyerek keyif çatmak yerine köyüne dönüp sıradan bir balıkçı olarak yaşamaya devam eder. Bir oğlu olur ama kendisi gibi yarı tanrı olan karısı İO ölür. Bu sıradan, münzevi hayat devam ederken Tanrıların başka planları vardır. Zeus’un kardeşi Hades ve oğlu Ares ona karşı birleşir ve Zeus’u, yeraltı dünyası Tartarus’ta tuzağa düşürürler. Amaçları en yüce ve yıkıcı güç olan babaları Cronos’u uyandırarak dünyayı yok etmek ve Olympos’a hükmetmektir. Onları durduracak tek kişi ise kimdir bilin bakalım?
Titanların Öfkesi’nin işte bu kadar basit bir hikayesi var. Senaryo, yaşanacak tüm gürültü patırtı için bir bahane yaratmak ve kaba bir inanç propagandası yapmaktan başka bir şeye yaramıyor. Daha iyisini yazabilecekken neden? Gerek yok… Titanların Öfkesi her şeyden önce büyük bir lunapark gösterisi, ışıltılı bir antik şov!
Yeni aksiyon sinemasının en büyük klişesi olan zoraki kahraman olma durumunu sömürerek başlayan Titanların Öfkesi, Perseus, “Ne haliniz varsa görün” kararının ardından köyü birbirine katan 2 başlı Chimera ile kapışınca işin vehametinin farkına varıp yollara düşüyor. Sonrası eski usül Sinbad filmlerindekine benzer bir kader arkadaşlığı ve yol hikayesi… Egzotik adalar, Tepegözler, Minotaur’un sırlar labirenti, 3 gövdeli Makhai savaşçıları vs. derken büyük gerçekle yüzleşme ve görselliğin coştuğu bir final.
Bu arada Sam Worthington’un oynadığı Perseus karakterinin bir özelliğini yazmadan duramayacağım; ben hiçbir filmde bu kadar tekmelenen, yerden yere çarpılan, düşen, fırlatılan bir kahraman görmedim. Tüm film boyunca yapılan bu eziyet yüzünden dublörüne acımaktan başka bir şey gelmedi elimden.
Böylesi bir şovun asıl numarası özel efektlerin altını iyice çizmek gerek. Ne eskiden alemde tek olan ILM (Industrial Light and Magic) ne de onun karşısına dikilen WETA… Bu filmin görsel efektlerini tasarlayan ve uygulayan firma MPC (Moving Picture Company). Yakın zamanda izleyip, görselliğini beğendiğim her filmin altından da bu adamlar çıkıyor: Harry Potter final filmi, John Carter, Sherlock Holmes, Gizemli Adaya Yolculuk (Journey 2: The Mysterious Island)…
Muhteşem bir görsellik, sıkı bir aksiyon arıyorsanız Titanların Öfkesi tam da öyle bir film. Tabii tanrıların cirit attığı bir filmde bile “dua etmezsek tanrılar ölür” , “başkaları bize aptal dediğinde bile tanrılara dua etmeliyiz” gibisinden laflarla yapılan inanç propagandasını da Balderesi’nin 70 TL’lik poleni gibi bedavaya alıyorsunuz! Ciddiye almadan ama eğlencesine kapılarak izleyin derim.
Mitolojinin Köklerine Dönüş / Ray Harryhausen’in Elinden: Clash of the Titans
Clash of Titans (1981) objelerin kare kare fotoğrafını çekerek sonra birleştirmek usülüyle yapılan ve adına Stop-motion denen tekniğin en büyük üstadı Ray Harryhausen’in başyapıtı. Ray Harryhausen meslek hayatı boyunca bu tekniği kullanarak pek çok canavara hayat verdi ve benim için çok önemli olan “The Golden Voyage of Sinbad”, “Jason and Argonauts” “The Valley of Gwanghi” gibi filmlere imza attı. Hatta son yazdığım film olmasa Spielberg “Jurassic Park”ı çekecek ilhamı bulamazdı diye yazabilecek kadar da iddialıyım.
Ray Harryhausen’in verdiği ilham o kadar kuvvetli oldu ki, Steven Spielberg, George Lucas, Peter Jackson gibi fantazya üstadlarının içine onun çektiği filmler sayesinde ateş düştü. Öyle ki onun efektlerini yaptığı filmler oyuncusuyla, yönetmeniyle değil üstadın ismi ile pazarlanırdı. Ama her güzel şey gibi stop-motion tekniği de eskidi ve yerini CGI (Computer Generated images) denen ruhsuz efekt teknolojilerine bıraktı.
İşte “Clash of the Titans”, stop-motion animasyon için lunaparkın ışıkları sönmeden önce yapılmış son filmdir. 1981 yılında Ray Harryhausen’in en büyük projesi olarak hayata geçti ve çekildikten sonra tüm dünyada fantazya meraklısı milyonlarca seyirci tarafından büyük bir sevinçle karşılandı. Zeus rolünde Laurence Olivier, Afrodit rolünde Ursula Andress’in oynadığı mitolojik hikayenin çok güçlü olmasının yanında Kraken, Pegasus, Medusa ve pek çok Ray Harryhausen canavarının bu kadar bol bir şekilde endam edişi filmi çok özel bir yere taşıdı.
Filmi izleyen zamane çocuklarından biri ekşi sözlükte hissiyatını şu cümlelerle dile getirmiş “Çok sevdiğim çocukluk filmlerimden biridir…. TRT pazar sabahı kuşağı filmidir… Filmi hatırlayan var mı bilmiyorum ama döneme göre çok başarılıdır. Mitolojik bir hikayedir. Zeus’un oğlu Perseus’un sevgilisi Andromeda’yı kurtarmak için giriştiği macerayı konu alır. Çocukken izlemişseniz Medusa sahnesi altına sıçırtır. Pegasus’un ihtişamı, Calibos’un dramı etkiler insanı… Yakın geçmişte tekrar izleme fırsatı buldum, çok sağlam nostalji oldu. Şimdi tek isteğim bu filmi önce sevgilim sonra ileride çocuklarımla izlemektir….“
“Clash of the Titans”, belki de “On Emir” adlı filmin etkisiyle olacak (Niye diye sormayın) “Son Emir / Cennetin Kapısı” adı ile ülkemizde gösterime girdi. Bu film aynı zamanda 1942′den beri sektörde animatör olarak çalışan büyük ustanın şık bir veda edişi olarak da yorumlandı ve kıymetlendi. Bu arada meraklısına notlar: Filmdeki “Calibos” bazı sahneleri aktör Neil McCarthy bazı sahneleri de stop-motion olarak canlandırılan tek sinema karakteridir. Orijinal senaryoda diyalogsuz ve tamamen efektlerle kotarılacakken senarist BeverlyCross tarafından yazılan yeni sahneler sebebiyle Harryhausen bir oyuncu oynatmak zorunda kalmıştır. Calibos’un dönemi için çok başarılı makyajları ise Neil Mccarthy tarafından yapılmış… Bu arada filmin ufak bir hırsızlık numarası da mevcut ama biz buna esinlenme diyelim. Filmdeki “Altın Baykuş Bubo” açıkça R2D2′ye özenilerek yaratılmış bir karakter ama en az onun kadar eğlenceli olduğu gerçek… Medusa sahneleri için ise efekt ekibi tam üç ay çalışmış