Ölümüne Yanlış Dönmek!

Geçtiğimiz günlerde Wrong Turn serisinin dördüncü filminin çıktığını görünce serinin devam filmlerini hiç izlemediğimi fark ettim. Hazır dördüncüsü de çıkmışken hepsini bir seferde aradan çıkartayım diyerek başladım en baştan izlemeye. Meğer kendimi ateşe atmışım da farkında değilmişim. Ne gereksiz bir seriymişsin sen Wrong Turn!

2003 yılında başlayan ve günümüze kadar dörtleyen seriyi biraz tanıtalım ki başkaları da yanmasın.

Wrong Turn (2003)

2003 yılı mahsulü Wrong Turn, Rob Schmidt tarafından yönetilmiş olan ABD / Almanya ortak yapımı bir film.

blankWrong Turn, daha önce düzinelerce filmde rastladığımız bir şekilde başlar. Chris Flynn (Dexter’ın Quinn’i Desmond Harrington) şehirlerarası yolda bir toplantıya yetişmek üzere arabasıyla seyahat etmektedir. Bir sebeple anayol tıkanır. Chris yan yollardan birine girer. Dikkatini yola vermediği bir anda lastiği patladığı için yolun ortasında duran bir SUV’a (Sport Utility Vehicle) çarpar. Neyse ki SUV’un içindeki delifişek 5 kampçı genç çarpışma anında araçta değildir. Hafif yaralanan Chris diğer araçtakilerle kısa zamanda kaynaşır. Tabii ki cep telefonları çekmez. Yakınlardaki bir kulübeye gitmeye ve orada bulacaklarını umdukları telefon(?) ile yardım istemeye karar verirler. Kulübede yaşayan deforme üç kardeşin altı gencimiz için başka planları vardır.

Serinin ilk ve en iyi filmi Wrong Turn, belli bir yere kadar türün klasiklerinin izinden gidiyor. The Hills Have Eyes (1977) ve The Texas Chainsaw Massacre (1974) ile fazlaca benzeşen konusunun üzerine maalesef fazladan bir tuğla bile koyamıyor. Maddi ve teknik anlamda adını andığımız iki filmden çok daha fazla imkana sahip olmasına rağmen onların yanına bile yaklaşamayan bir iş ortaya çıkması oldukça düşündürücü. Paranın ve teknolojinin yanına yaratıcılığı koyamayınca sonuç maalesef pahalı ve gösterişli bir ‘hiç’ oluyor.

Aslında filmin yapımcılığını da üstlenen Oscar ödüllü tasarımcı Stan Winston’ın stüdyosunda yaratılan deforme üç kardeşin (Three Finger, Saw-Tooth ve One-Eye’ın) görüntüleri hiç fena değil. Ama yönetmen Schmidt, nedense bize üç kardeşi göstermekten fazlasıyla imtina ediyor.

Wrong Turn için (hele serinin diğer filmlerini düşününce) kötü bir film diyemeyeceğim. Rahatlıkla izlenen ama türe aşina bünyelerin yeni hiçbir şey bulamayacağı sıradan bir ‘slasher’ sanırım en uygun tanım olacaktır.

blank

Zaten buraya kadar bir sorun yok. Her sene bir sürü vasat (ve daha da fazla vasatın çok altında) ‘slasher’ çekiliyor ve çekilecektir de. Benim sorun yaptığım kelimenin tam anlamı ile sıradan bir ‘slasher’ olan Wrong Turn’den hangi akla hizmet bir seri yapmayı düşündükleri.

Wrong Turn 2: Dead End (2007)

2007 yılı mahsulü Wrong Turn 2, Joe Lynch tarafından yönetilmiş olan ABD yapımı bir film.

blankEmekli asker Dale Murphy’nin (Henry “hastasıyız” Rollins) sunuculuğunu yaptığı Apocalypse isimli post apokaliptik bir ‘reality show’ mekan olarak, tabii ki ilk filmin geçtiği mekanı, West Virginia ormanlarını seçer. Programda birbirinden garip ve gıcık altı yarışmacı, beş gün boyunca hayatta kalma oyunu oynayacak, eleme usülü ile her gün biri elenecek ve sonunda bir kişi yarışmayı kazanacaktır. Tabii ki işler yolunda gitmez. Hatta, henüz filmin başında, yarışmacılardan biri yarışma alanına ulaşamaz bile. Gel(e)meyen yarışmacının yerine yapım ekibinden biri yarışmaya dahil olur. Ancak uygar dünyanın medeni yarışmalarından(!) bihaber deforme insanlar, karınlarını doyurmak için çekim ekibini birer birer avlamaya başlar.

WT2’nin ilk filmle hikaye manasında hiçbir bağı bulunmuyor. Tek bağlantı her ikisinin de aynı mekanda geçmesi ve deforme insanların (ilk film sonrasında nasıl becerdiyse sağ kalmayı başaran Three Finger ve yeni kankalarının) avlanma alanına giren şehirlileri olası en vahşi şekilde avlaması. Bu bağlantı noktası bile aslında ne kadar “düdük” bir yapım ile karşı karşıya olduğumuzun işaretçisi ya, neyse.

WT2’nin hikayesi şimdiye dek o kadar çok kullanıldı ki artık iyice laçka olmuş durumda. Bu hikayeyi anlatan, neredeyse birbirinin aynısı bir sürü filmi peş peşe sıralayabiliriz. Batoru rowaiaru’yu (Battle Royale, 2000) bir kenara koyarsak, Slashers (2001), Hell Asylum (2002), My Little Eye (2002), The Condemned (2007) ilk aklıma gelenler. Nasıl ki The Condemned’e Vinnie Jones sevgim yüzünden katlandıysam, WT2’ye de Henry Rollins sevgim yüzünden katlandım. Yapımcılar zayıf noktalarımızı sömürmek konusunda bir numara, en büyük.

blank

WT2, göze giren ok ve ağzı parçalayan balta sahnesi dışında yaratıcılık adına cılız kalan ama durmaksızın devam eden anlamsız ölüm sahnelerinin peşi sıra gösterilmesinden ibaret. Olumlu söyleyebileceğim tek şey kendisini çok fazla ciddiye almaması ve işi tamamen eğlenceye vurarak yırtmaya çalışması.

Wrong Turn 3: Left for Dead (2009)

2009 yılı mahsulü Wrong Turn 3, Declan O’Brien tarafından yönetilmiş olan ABD / Almanya ortak yapımı bir film.

blankTabii ki West Virginia ormanlık alanı içinde kalan bir nehirde kanolarıyla takılan 4 genç dinlenmek için mola verirler. 2 erkek ve 2 kadından oluşan küçük grubun kadınları vakit geçirmeden açılır, saçılır. Three Finger ve yeni kankasının ortaya çıkması uzun sürmez. Bol CGI soslu cinayet sahneleri eşliğinde grubun fettan üyesi Alex (Janet Montgomery) haricindeki diğer gençleri kolayca avlarlar. Sonrasında bir hapishaneden diğerine nakledilecek olan bir otobüs dolusu azılı suçlu ve onlara eşlik eden birkaç acemi gardiyan, olası bir mahkum kurtarma operasyonuna engel olmak amacıyla her zaman kullandıkları yolu kullanmayarak West Virginia ormanlık alanı içindeki kestirme yola girer. Tabii ki Three Finger hemen sahne alır ve otobüsü yoldan çıkartarak devrilmesini sağlar. Devrilen otobüsün yarattığı karmaşa ile kontrolü ele alan mahkumlar, hapishane yönetimi durumu anlamadan firar etmek istemektedir. Ancak Three Finger’ın ayağına kadar gelen lezzetli yemekleri elinden kaçırmaya hiç niyeti yoktur.

WT3 senaryo ve diyaloglar açısından serinin en zayıf halkası. Film boyunca o kadar çok anlamsız olay ve konuşma gerçekleşiyor ki saymakla bitmez. Ben gene de birkaç “bombastik” sahne anlatayım. Mahkumların sürüklediği grup ormanın içinde ilerlerken (ki filmin büyük bir bölümünde garip grubumuz ormanda bir o yana bir bu yana yürüyor) 50 yıl öncesinden kalma, devrilmiş, bankalara para nakleden bir araca rastlarlar. Kapısını açtıklarında içindeki paraların yerli yerinde durduğunu görürler. (50 yıldır bu aracı kimse neden aramamış? Artı WT2’de ‘reality show’ için hazırlık yapan çekim ekibi bütün ormana kameralar yerleştirmişti, bu araca rastlamamış olmaları pek olası değil.) Para çantalarını yanlarına almaya karar verirler ama çantalar çok ağırdır, kişi başı ancak ikişer çanta alabilirler. Kalan çantaları araçta bırakırlar. Zamanla, Three Finger grup üyelerini tek tek avladığı için sayıları azalır. Bir süre sonra mahkumlardan biri on çanta kadar taşımaya başlar. (E hani iki çanta bile taşımak sorun oluyordu?) Filmde bunun gibi onlarca mantıksız detay bulmak mümkün.

blank

Üstüne üstlük cinayet sahnelerinin her biri CGI sosuna öylesine fazla bulanmış ki, geriye azılı ‘slasher’ hayranlarına bile izleyecek bir şey kalmamış. Yani WT3, neresinden tutsan elinde kalacak bir film.

Wrong Turn 4: Bloody Beginnings (2011)

2011 yılı mahsulü Wrong Turn 4, Declan O’Brien tarafından yönetilmiş olan ABD / Almanya ortak yapımı bir film.

blankSon yıllarda moda olduğu üzere, Wrong Turn serisi de ilk filmdeki deforme kardeşlerin (Three Finger, Saw-Tooth ve One-Eye’ın) geçmişlerini bize anlatmaya karar verir. Ancak bu geçmişi anlatma faslı çok uzun sürmez. Yaklaşık on dakikada West Virginia bölgesindeki bir fabrikanın atıkları yüzünden çevrede yaşayan insanların deforme olması, bu insanların bir akıl hastanesi gözetiminde tedavi edilmeye çalışılması ve hepsinin içinde en tehlikelisi olan malum bizim üç kardeşin bir isyan başlatarak akıl hastanesini ele geçirmesi son sürat anlatılır. Sene 1974.

Aradan yıllar geçer ve 2003 senesine geliriz (evet, serinin ilk filminin çekildiği sene). Soğuk ve karlı bir kış günü bir grup genç eğlenmek üzere karmobilleriyle (snowmobile) arkadaşlarının kulübesine doğru yola çıkarlar. Ancak ani bastıran kar fırtınası nedeniyle yanlış yola sapıp senelerdir kullanılmayan akıl hastanesine gelirler. Geceyi burada geçirip ertesi gün yola çıkma niyetindedirler. Ancak terkedilmiş hastaneyi kendilerine mesken edinmiş üç kardeşin, evlerinin içine kadar girmiş taze etlerin peşini bırakacakları şüphelidir.

WT4 şimdilik serinin son filmi. Ama izledikten sonra insan sormadan edemiyor; niye?

Bloody Beginnings alt başlığı sayesinde üç kardeşin geçmişi ve neden deforme oldukları konusundan bahsedilecek sanıyor olabilirsiniz. Ama hayır, filmin yapımcıları olayın kökenine inip can sıkacağımıza, en iyisi o kısmı on dakikada geçip, deforme insanların yeni misafirlerini avlamalarına odaklanalım ve insanların canını, en iyi bildiğimiz şekilde, kötü bir ‘slasher’ çekerek sıkalım demişler ve ortaya WT4 çıkmış.

blank

WT4 ‘gore’ konusunda serinin en ileri giden filmi. Ölüm sahneleri gereğinden fazla uzun tutulmuş. Kan ve şiddet oranı ise bir hayli tepelerde. Bu sebeple WT4 işkence pornosuna çok yakın bir çizgide duruyor. Ayrıca film ilerledikçe sırayla harcanacak olan gençlerin cinsel aktiviteleri, sadece göstermek adına, sık sık gözümüze sokuluyor. Hele grup içindeki lezbiyen çift yok mu, buldukları her fırsatta sevişiyorlar. Yani sözün özü ilgi çekecek gerekli gereksiz her şey (fazla kan, fazla seks, fazla şiddet) filme eklenmiş ve bu sayede ilgi çekmesi planlanmış. Ama her zaman evdeki hesap çarşıya uymuyor.

Sonsöz: Wrong Turn serisi bugüne kadar pek çok örneğine rastladığımız “gereksiz seriler”den bir diğeri. Serinin olayı gayet basit: Zaten defalarca yapılmış klişe senaryolardan biri alınır, sadece (ama sadece) katilin yerine yamyamlaşmış deforme karakterlerden biri (ya da birkaçı) konur ve şaşkınlık yaratan bu dahiyane(!) formül utanmadan önümüze defalarca servis edilir. Türe yeni bir bakış açısı getireyim ya da türün klişelerine sadık kalarak iyi bir ürün meydana getireyim gibi kaygılar bir yana, ortaya maalesef (izlenebilirden vazgeçtim) “o kadar kötü ki çok iyi” bir iş bile çıkmıyor. Tamam, olay tamamen ticari, yaparız bir box set, ekleriz bir iki tane bonus disk, paşa paşa satarız derdindeler ama nasıl olup da bu kadar umarsız olabiliyorlar aklım ermiyor. Serideki dört filmin de ortak özelliği bir (bazen iki) cinayet sahnesine abanılmış (ki o sahneler de önceden görmediğimiz, bilmediğimiz sahneler değil), geriye kalan her şey üvey evlat muamelesine tabi tutulmuş. Velhasıl bu tarz filmler sinir hastası olmak için birebir. Uzak durmakta fayda var.

Öteki Sinema için yazan: Murat Kızılca

blank

Murat Kızılca

1971 İstanbul doğumlu. Aylık online sinema dergisi CineDergi ve aylık kültür sanat dergisi kargamecmua için sinema yazıları kaleme alıyor. 2008 yılından beri katkı sağladığı Öteki Sinema’da bir yandan da editörlük görevini sürdürüyor.

9 Comments Leave a Reply

  1. Katılmamak mümkün değil. Yazının başında da dendiği gibi The Hills Have Eyes ve The Texas Chainsaw Massacre filmlerinin üzerine hiç birşey koyamamış birer kopyadan ibaretler.

  2. Ben de okudum :) Üzerine çok konuşulacak ya da yazılacak bir seri değil. Ama burası Ötekisinema! Kötü filmleri seven bir sitede bu serinin adının anılmaması düşünülemez.

    Filmlere gelince ben bu filmleri seviyorum. Niye derseniz ilk filmden beri hiç birini ciddiye almadım ve yapımcılarının da ciddiye aldıklarını sanmıyorum. Niye seriyi 4.ye kadar getirdiler orasını bilemem. Belki duygusal nedenlerden olabilir. Ama ne kadar ileriye gitmeye çalışırlarsa çalışssınlar bir Freddy, bir 13.Cuma, bir Halloween hatta bir Jigsaw bile olamayacaklarını onlar da biliyorlar. O yüzden çok da düşünmeye gerek yok. 4. film yapmışlar da niye diye düşünmektense en kanlı film bu mu olmuş helal olsun 4. filmi de izlerim derim ben.

  3. @gorcun: Wrong Turn serisi üzerine yazmak değil de, seriyi örnek olarak seçip, onun üzerinden gereksiz bir serinin nasıl ilerlediğini göstermekti niyetim.

    Filmleri sevebilirsin zaten, sonuçta bu filmlerin de alıcısı var. Ama bir filmi “daha kanlı olmuş” diye “helal olsun deyip izlemek” mi? İşte o mevzu bana biraz uzak. (Sanırım ilk ayrıştığımız nokta bu.)

    Ayrıca çok da düşünmeden film izlemek pek bana göre değil. (İkinci ayrıştığımız nokta da sanırım bu.) Ama emin olduğum bir şey varsa, o da yapımcıların senin dediğin gibi “çok da düşünmeden filmlerini izleyecek” bir izleyici profiline çok ihtiyaçları olduğu. Ki yazıyı asıl yazma amacım bu izleyici profiline dikkat çekmek de olabilir.

  4. 4.filmi izlemedim. Gereksiz olarak uzatılarak suyu çıkarılan serilerden biri olduğu fikrine katılıyorum fakat serinin ilk filmini hastalıklı bir biçimde defalarca seyrettiğimi söylemem gerek. Neden? İşte onu kendimde bilmiyorum. Sanırım filmin ‘Texas Chainsaw Massacre’ çizgisinden olsa gerek. Hatta ‘The Hills Have Eyes’ remake’i çıktığında her iki filmi daha da defalarca seyretmişliğim var :)

  5. İlk filmde zaten bir sıkıntı yok Yasin. Ben de ‘slasher’ severim, biliyorsun. Wrong Turn zaten kendi başına ayakta duran bir film, eksileriyle beraber. (Bence sıradan bir slasher, sence iyi bir slasher, burada da sorun yok, sonuçta beğenilerin değişken olması kadar olağan bir şey yok.) Benim itiraz ettiğim nokta, ilk filmin yapımcılarından bir ya da iki tanesi bir araya gelip uyanıklık yapıyor ve ‘Wrong Turn’ ismini kullanarak ilk filmle alakasız bir devam filmi çekiyor. Akabinde yetmiyor 2 tane daha çekiyorlar. Senin de dediğin gibi ‘işin suyunu çıkartıyorlar’. Kalite de doğal olarak düştükçe düşüyor.
    Sinema tarihi bu gibi örneklerle dolu: American Psycho 2, Book of Shadows: Blair Witch 2, Firestarter 2 vs. Ama örnek verdiklerim en azından ikincide durmayı bildiler. Wrong Turn durmak bilmiyor. :)

  6. Yanlış anlaşılma olmuş sanırım. Ben çok da düşünmeden film izlemeyi sevenlerden değilim tabii ki. Korkusitesini, Ötekisinemayı,İyikötü film gibi kötü film seven sitelerin hem takipçisi hem de kimi zaman aktif katılımcılarındanım. Bilenler bilir.

    Burada yorum yapmamın nedeni yazıya ya da yazara laf atmak değil. Ama çok da sevilmeyen bu seriyi ben gerçekten seviyorum. Ciddiye almadan, düşünmeden izlemekten kastettiğimse gerçekten o şekilde izlenmeyi hakettiğini düşündüğümden. Yasin abi gibi ben de 4. filmi izlemedim. Pek de hevesli değilim ama belki günün birinde izlerim. İlk 3 filmi izlerken ne sıkıldım, ne daraldım. Gereksiz bir seri olduğuna itirazım yok. Ama korku-gerilim filmlerinin kaçınılmaz kaderi zaten alışık olduğumuz yapımcıların gereksiz para hırsları olmuş. Ben kızacak olsam Paranormal Activity serisine Wrong Turn serisinden daha çok kızıyorum zaten.

  7. Yazıya laf yok zaten Orçun yanlış anlaşılma da yok.. Ben birinci filmi ayrı tutarak serinin gereksiz uzatılmasına olan eleştiriyi zaten kabulleniyorum. Söylediğim sadece birinci filme olan anlaşılmaz merakımdı :)

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Geçmişteki Geleceğimizi Hatırlamak: 1984

Güncelliğini korumayı başarmış 1984 romanının sadece ülkemizde değil, dünyanın pek

Dört Yanım Diktatör: The Great Dictator (1940)

Bu esere mükemmel imzasını kendi dilinde ve korkusuzca atmayı bilen